14

863 35 9
                                    

Yazardan

Başar odaya alındıktan 2 saat sonra içeriye girmek için izin almışlardı. Hemşire kapıyı açtığında içeriye doluşan 4 dev adam ile neye uğradığını şaşırmıştı. Üzerlerinde ki kamuflajla hepsi birbirinden yakışıklı duruyordu. Derin bir nefes alıp kenara geçti. Başar'ın bir yanına Kürşad diğer yanına Mücahit geçmişti. Çömez ve Ertuğrul ise ayak ucunda durmuştu.

Mücahit elinin üstüne onlarca öpücük koyup burnunu saçlarına dayadı. Gözünden düşen bir damla yaş Başar'ın saçlarına karışırken Mücahit şükür ediyordu. Kürşad dokunmak istiyordu sevdiği kadına yaşadığını hissetmek istiyordu ama ona yaklaşacak gücü kendinde bulamıyordu.

İnip kalkan göğsüne bakmaktan başka bir şey yapamıyordu. Bu bile yeterliydi Kürşad için. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi şu anda. Yaşıyordu, sevdiği kadın yaşıyordu. Başka ne isteyebilirdi ki. Mücahit son kez Başar'ı öpüp kapıya döndü,

"1 dakikan var yüzbaşı!"

Oda boşaldıktan sonra Kürşad hemen Başar'a sarılmıştı. Burnunu boynunda ki o küçük çukura gömdü. Derin nefesler alırken bu koku olmadan nasıl yaşadığını sorguluyordu. 30 saniyesi kalmıştı ne yapacağını bilmiyordu ki Kürşad eli ayağı birbirine dolanmış bir şekilde yüzünü inceledi. Son saniyelerde dudaklarını alnına bastırmıştı genç kadının.

Geriye çekildiği sırada kapı açılmış ve Mücahit görünmüştü. Çıkana kadar Başar'a bakmaya devam etti. Yüreğine büyük bir ferahlık çökmüştü. Artık huzurla uyanmasını bekleyebilirdi. Yüzünde ki gülümseme ile arkasını döndüğünde öfkesinden deliye dönmüş bir adet Mücahit gördü yüzbaşı.

İşte başlıyorlardı. Bu adam burnundan fitil fitil dökecekti. Ama şu an bu bile umurunda değildi. Mücahit Kürşad'ın yakalarında tutup duvara yasladı,

"Başar bi uyansın da seninle sonra geniş geniş görüşeceğiz Yüzbaşı!"

"Ne görüşeceksin lan! Duysun lan bütün dünya seviyorum kardeşini. Ne yapacaksın? Öldürecek misin? Dövecek misin? Artık o kadın benim VATANIM. Anladın mı? Ve ben vatanımdan artık ayrı yaşayamam."

Mücahit sinirle karnına yumruk attı.

"Senin feriştahını sikerim lan! Benim kardeşimi benden alamazsın! O benim kardeşim. Anladın mı benim kardeşim!!! Onu kimseye vermem! Hele sana hiç vermem."

Ertuğrul ve Çömez zorla Mücahit'i Kürşad'ın üstünden çektiler. Kürşad az önce yumruk yiyen o değilmişçesine sırıttı.

"En yakın zamanda kapını hayırlı bir iş için çalacağım yüzbaşı. Şimdi eve gidip bi temizlenmem lazım. Ben geldiğimde de sen gidersin Başar'a çanta falan hazırlarsın."

Göz kırpıp çıkışa doğru sırıtarak ilerlemeye başladı. Evet zorlu bir yol ama Kürşad kolay şeyleri sevmezdi. Abisini aramalı ve bu konuyu konuşmalıydı. O şerefsiz Kürşad'dan daha iyi bilirdi bu işleri.

Annesini de en kısa zamanda aramalıydı. Sonuçta Mücahit'e havadan konuşmamıştı. Ama öncelikle Başar'ı ikna etmesi gerekliydi. O inatçı keçiye de sevgisine inandırmalıydı. İçi içine sığmıyordu Kürşad'ın. Kendini 20 yaşında ki toy bir delikanlı gibi hissediyordu. Utanmasa bağıracak ve herkese Başar'ı sevdiğini anlatacaktı.

Kürşad bu kadar mutlu iken onun tam tersi Mücahit sinir küpüydü. Bu manyaktan nasıl kurtulacak onu kara kara düşünüyordu. Daha önceki gibiler değildi ki dövsün ve vazgeçsinler. Kürşad ölse vazgeçmezdi. Ne kadar sinirli olsa da kardeşine VATANIM dediyse bu deli bilirdi ki hiç üzmezdi.

BAŞARDonde viven las historias. Descúbrelo ahora