32

238 15 0
                                    

Ayaklarımda ki topuklular ile dikkatli fakat çekici bir şekilde yürüyordum. Üzerimde yırtmacı kasıklarıma kadar uzanan kırmızı askılı bir elbise vardı. Kürşat bu halimi görünce 10 dakika boyunca kesintisiz bir şekilde küfür etmiş ve beni karargahta kilitlemeye kalkışmıştı fakat Mücahit ve tim beni elinden kurtarmıştı.

En son ailemin gerçek olmadığını öğrendikten sonra tüm hastaneleri ve arşivi didik didik etmiştik fakat hiçbir halt bulamadık. Seren kendi işleri yüzünden Ankara'ya dönerken biz de buradaki hayatımıza devam etmiştik. Araştırmalarımız ne kadar devam etse de sanki birileri biz ulaşmadan dosyaları ortadan kaldırıyordu.

Şimdi de aslında gizli olmayan bir gizli görev için davete gidiyorum. Psikoloji alanında verilen bir konferanstan sonra davet düzenlenmişti ve bende bu davetli listesinde vardım. Bu sırada istihbarattan gelen bilgi ile bu davette daha sıkıntılı işler döneceğinin haberini almıştık ve gideceğim davet bir göreve dönüşmüştü.

Davet salonundan içeriye adım atar atmaz gözlerim etrafı taradı ve bizimkilerin yerlerini tespit ettim. İnsanların içine yavaş yavaş ilerlerken yüzümdeki sabit gülümseme ile herkese bakıyordum. Salonun ortalarına doğru ilerleyip boş olan bir masanın yanında ayakta durdum.

Sağ ve sol tarafta bizim askerlerden 3 er kişi ellerinde tepsilerle gezen garson, ses sistemi ile uğraşan bir adet Barlas, 2 masa ilerimde bir kadını düşürmek üzere olan Çapkın, ilk defa babasının soyadını kullanarak böyle bir davete katılan Çömez ile tamamlanmıştık.

Müzik sesi git gide kısılırken kürsüye konuşma yapmak için dernek başkanı çıkmıştı. Dernek başkanı her zaman ki gibi belli kesimleri övgü ile donatırken insanlığa, adalete ve huzura değindi. Konuşma devam ederken sol kanatın oradaki toplulukta ufak bir hareketlenme oldu.

O kadar hızlı bir şekilde hareketlenme durdu ki dikkatli bir şekilde bakmasaydık fark edilmeyecekti bile. Konuşma bittikten sonra etrafta kısa bir alkış koptu ve herkes iş ile ilgili konuşmalara başladı. Kısa bir sürede etrafı kontrol ederken biri ile gözlerimiz çakıştı ve ikimizde birbirimize şaşkın bir şekilde bakmaya başladık.

Eren şaşkınlığını hızlı bir şekilde atıp bana doğru adımlamaya başladığında içimden bildiğim bütün duaları okumaya başladım. Çünkü Kürşat bu durumdan hiç mi hiç hoşlanmayacaktı. Eren bizim bölümümüzün ineği idi. Hatta bir ara o kadar hırs yapmıştı ki kimse ile iletişim kurmadan sadece ders çalışıyordu ve benden nefret ediyordu.

Kendince beni kendisine rakip olarak görüyordu ve ne zaman beni görse nefret dolu bakıp giderdi. Onu burada görmek aslında şaşırtıcı değildi ama nedense eski yaşamım bana o kadar uzak geliyordu ki. Bu sebepten şaşırmıştım. Eren tam gelip önümde durduğunda bana doğru atılıp sarılacaktı ki geriye doğru adım atıp elimi uzattım.

Eren elimi tutup sıkarken konuşmaya başlamıştı,

"Yankı! Seni görmeyeli uzun zaman oldu. Seni burada görmeyi beklemiyordum."

Söylediği isim ile ürperirken gülümsememi bozmamaya çalıştım,

"Evet, epeyi zaman oldu görüşmeyeli. Yurtdışından yeni geldim. Bu arada artık Yankı ismini kullanmıyorum. Başar diye seslenirsen sevinirim."

Eren aşırı meraklı bir insan olduğu için sorularının ardı arkası kesilmeyecekti. Bu durumdan hızlı bir şekilde kurtulmam lazımdı. Eren tam konuşmaya başlayacaktı ki belimi saran bir kol ve burnuma dolan amber kokusu ile derin bir nefes aldım.

Kafamı hafifçe yukarı doğru kaldırdığımda Kürşat kaşları çatık bir şekilde Eren'e bakıyordu. Benim ona baktığımı hissedince bakışlarını bana çevirdi ve tatlı bir tebessüm sundu bana,

"Hayatım kusura bakma geciktim biraz. Umarım ben yokken sıkılmamışsındır."

Kürşat'ın bu kadar kibar ve yumuşak yüzlü olması beni afallatsa da hemen durumu toparlayıp cevap verdim,

"Sorun değil sevgilim. Konuşma daha yeni bitti. Çok bir şey kaçırmış sayılmazsın."

Kürşat bu dediğim ile gülümsemesi büyürken, Eren'in boğazını temizlemesiyle bakışlarımızı ona çevirdik. Tekrar Kürşat'a dönüp,

"Sevgilim üniversiteden arkadaşım Eren"

Kürşat çatık kaşlı bir şekilde elini Eren'e uzattı ve tokalaştı,

"Memnun oldum."

Eren de aynı şekilde karşılık verdiğinde ortama sessizlik çöktü. Ben ve Kürşat Eren'e baktığımızda fazla durduğunu anladı sonunda.

"O zaman ben diğer arkadaşların yanına geçeyim tekrar görüşürüz Yankı."

Söylediği cümle ile Kürşat kasılırken ileriye doğru bir adım attı ve kimsenin dikkatini çekmeyecek şekilde yakalarından tuttu.

"Başar, ismi Başar ve bir daha ona ismi dışında hitap edersen sonuçlarına pek katlanacağını düşünmüyor ÇOCUK!"

Kürşat geriye doğru çekildikten sonra nazik bir şekilde omuzunda ki olmayan tozları silkeledi. Eren korkuyla başını sallayıp yanımızdan ayrıldı. Bu adamı gerçekten seviyordum. Hatta sevgisi insanın içine sığmaz da taşar ya benimki de birazdan taşıp bu adamı bu kadar insanın içinde öpecektim.

Boğazımı hafifçe temizlediğimde bakışlarını hemen gözlerime sabitlemiş ve belimden tutup kendine yapıştırmıştı. Üzerinde ki lacivert takım omuzlarına tam oturmuş içinde ki beyaz gömleğinin 3 düğmesi açık bir şekilde bana bakıyordu.

Elimi usulca yanağına çıkardım. Elime batan yeni çıkmış olan sakalları ile içim bir hoş oldu. Nefesim sıklaşırken yüzümü yaklaştırdım,

"Burada ne arıyorsunuz Yüzbaşım?"

Yüzündeki gülümseme daha derinleşirken çapkınca göz kırptı,

"Burada benim sevgilim yalnız kalmış. Dedim itler başına üşüşmeden gidip boy gösterelim. Yanlış mı yaptım?"

Tam Kürşat'a cevap vereceğim sırada Eren'in beklediğimiz adamlar ile konuşmasıyla dikkatimi oraya verdim. Kürşat hemen duruşunu dikleştirip bakışlarını oraya değdirip bana çevirdi. Belimdeki elini çekince yönümü oraya çevirdim.

Onlara doğru yürürken her ne kadar Kürşat sinirden delirmek üzere olsa da o ortama girmem lazımdı. Eren'in sırtı bana dönük olduğu için beni görmemişti fakat karşısındaki insanlar beni gördüğünde sessizleşmişti. Eren de arkasını dönünce yüzümde ki mahcup ifade ile tam yanında durdum.

"Eren kusura bakma erkek arkadaşım biraz gergindi. O sebepten sana kaba davrandır. Ben onun adına özür dilerim."

Eren egosunun tatmin olmasıyla hemen gülümsemiş ve cevap vermişti,

"Sorun değil Yan.. Başar. Hem iyi ki de geldin bak bu beyefendiler Doğu Anadolu da büyük bir psikoloji labaratuvarı kurmak istiyorlar. Çalışmak isteyen başarılı çalışanlar ile görüşmek istiyorlar."

Aralarından en genç olan beyefendi elini bana doğru uzattı,

"Ben Furkan Özgen. İstanbul Psikoloji Derneği kurucusu."

Uzattığı eli hafifçe sıkıp cevapladım,

"Memnun oldum. Ben de Başar KAF."

Adımı duyanların hepsinin yüzünde koca bir şaşkınlık ibaresi olurken bu duruma içten sırıttım. Bu ismi yapmak için tüm hayatımdan vazgeçmiştim. Zaten ortada pek bir hayat yoktu ama elimde olanın hepsini de harcamıştım. Kaç gece uykusuz kaldığımı hatırlamıyorum. Şu an saha da en çok çalışan en genç psikologdum.

Herkes beni şu an dünyanın farklı bölgelerinde sanarken benim Diyarbakır da çıkmam büyük bir şoktu onlar için. Hele ki böyle bir davette avuçlarına düşen bir kuştum...

Kartlar yeniden dağıtılıyor ve bu kartlar tüm doğunun kaderini değiştirecekti....

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 21, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BAŞARWhere stories live. Discover now