Chapter 23;《Meaning of Happiness》

944 125 213
                                    

Medyadaki şarkıya düşüyorum 😍

Keyifli okumalar herkese ⭐

Mutluluk ne demekti?

Bu kelimenin herkesçe başka bir anlamı vardı belki de. Kimine göre sevdiği bir dizi, kiminin vazgeçilmezi olan yemeği, kiminin başarısı, kiminin hırsı..

Yazara göre mutluluk, bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olamayacağını anlamaktı. Ne güzel de söylemişti yazar. Gerçekten de öyleydi. Mutluluk, sınırlı bir şey değildi. Mutlaka bunun bir ötesinin olduğunu bilmekti.

Bana göre mutluluk, şu anda yanımda olan sevdiklerimdi. Her zaman mutlu olamazdık tabii ki, ama mutsuz olduğumuz günlerin de gelip geçici olduğunun bilincindeydik hepimiz.

Bazen mutsuz olan insanlar mutlu olan kişilerden nefret ederdi, herkes kendisi gibi mutsuz olsun, onun gibi herhangi bir derdi olsun isterdi. Böyle düşünen kişileri hayatım boyunca anlayamamıştım. Oysa bir gün mutluluk onlara da uğrayacaktı.

Mesela ben, Jimin ile neredeyse 6 - 7 aya yakın bir süredir ayrıydım. Ama içimde bir gün mutlu olacağımı fısıldayan tarafım asla susup da beni yalnız bırakmamıştı. İyi ki de bırakmamıştı.

"Mi Yeon, bak. Babam gelmiş!"

Kızlarıma ait olduğunu bildiğim seslerle gözlerimi araladım. Eun Mi ve Mi Yeon, boyları yetmediği için birbirlerinden destek alarak yatağa tırmanmaya çalışıyorlardı. Jimin ise hallerini gülerek izliyordu.

Nihayet yatağa çıktıklarında ilk önce Eun Mi babasının kucağına atladı. O, Mi Yeon'a göre Jimin'e daha çok düşkündü. Eun Mi'nin ardından diğer kızım Mi Yeon da ona sarılınca karşımdaki tabloya gülümsemeden edemedim.

Onların üçü birbirleriyle hasret giderirken ben de olduğum yerde oturur pozisyona geçtim ve gözlerimi ovaladım. Yanağımda hissettiğim yumuşaklıkla gülümsedim. "Günaydın hayatım."

"Günaydın."

Ayaklanarak kahvaltı hazırlamak adına mutfağa doğru ilerledim. Gittiğimde ise Jungkook çoktan kalkmış, hazırlıklara başlamıştı bile. "Günaydın noona." sessizliğimi fırsat bilerek konuştu. "Bakıyorum da artık farklı evler bile birlikte uyumanıza engel değil." elimi yıkadıktan sonra elimde kalan suyun bir kısmını ona doğru sıçrattım. "Sussana sen ya!"

Hızlı bir şekilde kahvaltıyı hazırladıktan sonra içeri gidip kızları ve Jimin'i alarak mutfağa getirdim. "Vay be, abla kardeş döktürmüşsünüz!" gülümseyerek Jungkook'un uzattığı eline beşlik çaktım. "Her zamanki halimiz."

Kısa sürmek zorunda olan kahvaltıdan sonra hızlıca ortalığı toparlayıp odama doğru ilerledim. Üzerime uzun bir etek ve açık renkte bir gömlek giyip saçlarımı şekillendirdikten sonra çantamı da alarak odadan çıktım. Ben giyinmiştim giyinmesine de, Jimin'in burada kıyafeti yoktu.

O sırada yanıma geldi ve elini uzattı. "Hadi, ilk önce benim kaldığım eve uğrayalım da üzerimi değiştireyim. Sonra iş yerine geçeriz." kafamla onu onayladım ve elimi avcunun içine bıraktım.

Onun evine geldiğimizde anahtarla kapıyı açtı ve geçmem için bana yol verdi. Kapıdan içeri girdiğimde gözüm ilk başta sağda kalan yemek masasına kaymıştı. Sevdiğim adamın beni aldattığını ilk öğrendiğim yere..

Dolmaya başlayan gözlerimi Jimin de fark etmiş olacak ki, hızla birkaç adımda yanıma geldi ve beni kollarının arasına aldı. Bir yandan da kulağıma çeşitli özürlerini sıralıyordu.

Akmaya yüz tutan göz yaşlarımı ellerimle sildim ve salondaki koltuklardan birine oturdum. "Hadi giyin sen, ben bekliyorum burada." kafasını olumsuz yönde salladı ve elimi tutarak beni ayağa kaldırdı. "Giyeceğim kıyafetleri senin seçmeni istiyorum."

𝑩𝑳𝑶𝑶𝑴𝑰𝑵𝑮 𝑯𝑶𝑷𝑬𝑺 ❦ 𝑷𝒂𝒓𝒌 𝑱𝒊𝒎𝒊𝒏 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin