BÖLÜM SEKİZ

460 48 18
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.

Hava turuncuya boyanmıştı. Güneş batarken her yer kızıla boyanıyordu. Genç adam odasına gitmek için koridora çıktığında binbaşını gördü. Hızlı adımlarla odasına girdi. Sanki, titriyordu. Doğru ya, hastaydı.

Odasına gidip üzerini değiştirdi genç adam. Biraz oyalandıktan sonra tekrar dışarı çıktı. Ama bu sefer gitmek istediği yöne gidemedi. İçinden bir ses ona gitmesini söylüyordu.

İstemsizce adımları o odaya döndü. Tam kapının önünde durdu ama kapıyı çalmadı. Ya önemli birşey yapıyorsa? Ama hastaydı ve kontrol edilmeliydi. Levi kapıya birkaç kez vurdu ama cevap alamayınca duraksadı. Bu saatte uyuyor olamazdı.

"Oii, aptal sarı, ininden çık artık."

Cevap yok.

Levi bu sefer umursamadan içeri girdi. Genç kadın yatağın içinde titriyordu. Ona yaklaştı genç adam. Ter içinde kalmıştı. Odadaki sandalyeyi aldı ve genç kadının baş ucuna oturdu.

Yüzü şekilden şekile giriyor, derdin neferler alıyordu. Arada mjrıldanıyor ama anlaşılmıyordu. Levi söylediklerini anlamaya çalıştı.

"B-ben Ackerman d-değilim. R-reiss değil-lim."

Bu ne demekti şimdi? Birşeyler sakaldığı gözlerine bakmamasından anlamıştı genç adam ama bu bir açıklama gerektirdiği gerçeğini değiştirmiyordu.

Elini anlına koydu. Vücut sıcaklığı yüksek değildi. Hange'yi çağırmak için kalktı, ama kapının önünden ayrılmadı. İçeriden şiddetli öksürme sesleri geliyordu.

Kapıyı tekrar tıkladı ama bu sefer cevap beklemeden girdi. Yatakta oturmuş sadece öksürüyordu. Gözleri birbirlerini buldu. Genç adam yatağın başına koyduğu sandalyeye tekrar elleri ceplerinde oturdu ve sağ ayak bileğini sol dizine attı.

Genç kadın anlamaz bakışlarla ona baktı. Sanki bir şeyin cevabını istiyormuş gibi bakıyordu. Tek kaşını kaldırdı ve onu izleyen koyu mavilere baktı.

"Neden dün dinlenmedin?"

"Dinlenmemi gerektirecek bir durum yoktu çünkü."

"O yüzden mi bu haldesin? Şuna bak, öksürmekten kıpkırmızı oldun. Kendine dikkat etmek zorundasın aptal sarı."

"Herneyse, neden geldin?"

"Sana hesap verecek değilim."

"İnsan gibi cevap versen ölürsün zaten, lanet bücür."

Genç kadın ayağa kalktı ve dışarı çıktı, ama daha bir adım atamadan başına giren ağrıyla kapı pervazına yaslanarak çöktü.

Genç adam onu kapının önünde başını kollarınon arasına almış bir şekilde görmeyi beklemiyordu. Yanına eğilip çenesinden tuttu ve başını kaldırdı.

Elini ceketinin iç cebine attı ve bir mendil çıkarttı. Genç kadının dudağına doğru süzülen kanı sildi.

Genç kadın mavi irislerde üzüntüyü görmüştü. Onun bu haline üzüldüğü belliydi. Birden sinirleri yüskeldi.

"Bana öyle bakma lanet şey."

"Ne¿"

"İster nefretle bak, ister başka bir şekilde. Ama bana sakın üzülme. Bana üzülen insanlardan nefret ederim. O yüzden, lütfen bana öyle bakma."

Bunun anlamı neydi? Genç adamın yanı sıra neden yüzüne karşı böyle birşey söylediğini kendisi bile anlayamamıştı.

"O zaman sen de kendine dikkat et aptal sarı."

∆ ∆ ∆

Genç kadın üzerine aldığı ince örtüyle aşağı sıcak bir çay yapmaya indi. Belki boğazını biraz rahatlatırdı. Aklında ise hâlâ o geceki sıcak dudaklar vardı. Onu ısıtabilecek tek şey onlardı.

Dolaplardaki birkaç kuru bitkiyi karıştırıp sıcak su ile demledi. Bir fincana doldurup sandalyeye oturdu ve dizlerini kendine çekti.

Genç adam sandalyede iki büklüm oturmuş, örtüye sarılmış çay içen bir aptal sarı görünce şaşırdı.

"Oi oi oi, neden dinlenmek yerine buradasın aptal sarı?"

"Çay."

Genç kadının sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Ama onu görmek cidden iyi geliyordu.

Genç adam ağzının içinde söylenerek karşısındaki sandalyeye oturdu. Genç kadın minicik olmuştu. Yüzü kıpkırmızı, dudakları morun kırmızıya çalan bir tonuna bürünmüştü.

"Aynaya bakmadın mı hiç? Yüzün kıpkırmızı olmuş. Şeye benziyorsun,"

"Neye?"

Genç kadın kendine hazırladığı çaydan bir fincan hazırlayıp karşısındaki adamın önüne bıraktı ve tekrar eski yerine döndü.

Genç adam masada biraz daha öne eğilip kısık sesle konuştu;

"Yüzün kıpkırmızı, gözlerin kor gibi yanan kehribar rengi, saçların ateşi çevreleyen sarı bir katman gibi."

Çayından bir yudum aldı. Hiç acele etmeden tekrar konuşmaya başladı.

"Ateşin bütün tonlarını taşıyorsun. Alevsin, yakıyorsun."

ᴡɪɴɢꜱ ᴏꜰ ꜰʀᴇᴇᴅᴏᴍ 自由の翼 |  ᴸᵉᵛⁱ ᴬᶜᵏᵉʳᵐᵃⁿ -𝐄𝐍𝐃𝐄𝐃-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin