°7°

1.9K 198 75
                                    

'Olmuyor bu!' diye haykırmak istedim. Ancak akşamın bu saati başıma hayaletleri ve profesörleri toplamak istemiyorsam bağıramazdım. Bir kez daha salladım asamı: "Iactatium"

Büyünün değdiği heykel yere devrildi.

"Hayır! Yine mi!"

Sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Annemin büyüleri gerçekten zordu. Okulda öğretilen büyüleri yapmakta zorluk çekmezken, 7 saattir aynı lanete uğraştığım halde yapamıyordum. Sinirlerimin tepeme çıktığını da hissediyordum ve bu durumla başa çıkmak gittikçe zor hale geliyordu. Aynı annem gibi, bir şeyi beceremediğimi kendime yediremiyordum.

Annem... Kurnazlıkta sınır yanımayan ve bunu daha dün kanıtlamayı başarmış olan annem... Şimdi neredeydi acaba?

Her nereye gittiyse, beni de yanında götürmesini isterdim. Okul, tahmin ettiğimden çok daha gereksiz ve sıkıcıydı. Arkadaşlarım ile sabahları çok eğlensem bile, akşam saatlerinde annemi aklımdan çıkaramıyor ve onun için endişe duymaktan kendimi alıkoyamıyordum. Üstelik okul bana bebek büyücülerin bile zorlanmadan yapabileceği büyüleri öğretmeye çalışıyordu, sanki bilmiyormuşum gibi... Bu da oldukça sinir bozucu ve sıkıcıydı, benim gibi sabırlı biri bile dersler bitsin diye kendini yiyordu.

Neyseki güzel bir tesadüf eseri bulduğum İhtiyaç Odası, akşam saatlerinde kafamı dağıtmama oldukça yardım ediyordu. Odanın ses geçirmez olup olmadığından emin değildim, bu yüzden her ihtimale karşı sessiz hareket ediyordum. Ancak bu savurma büyüsünü her deneyişimde karşımdaki şövalye heykellerinin sütün gibi yere devrilmesi bana pek yardımcı olmuyordu.

Bugünlük yeterince çalıştığımı düşünerek çıktım odadan, yasak saatlerinin ilerlediği koridorların karanlığından ve sessizliğinden belli oluyordu. Tabloları uyandırmamak için ışığımı açmamıştım, el yordamıyla ilerlemeye çalışıyordum. Kalp atışının bile rahatça duyulabileceği bu koridorda, önümü zar zor görüp ilerlerken, bana ait olmayan başka adım sesleri duymaya başladım. Gecenin bu saati kim ne yapabilirdi ki burada?

Sonradan fark ettim ki, sadece bir çift adım sesi değildi duyduğum. Birden fazla kişi, şu an tam benim bulunduğum yere geliyorlardı! Üç kişi olduklarını düşündüm. Derin bir nefes aldım ve onu içimde tuttum.

Hemen yanımda bulunan, aralarında çok az mesafe bulunan sütünların arasına girmeye çalıştım. Ne kadar zayıf olsam da bu küçük aralığa girmek benim için çok zor oldu. Aldığım nefesimi verdim.

Şimdi, adım seslerinin gittiğine kesin bir şekilde emin olana kadar burada kalacak-

Ah, şaka mı yapıyorsun?

Evet, bu sesi duydum ya... Şimdi kaçarsam gece hayatta uyuyamam.

Benim aksime koridorda ses çıkarmaktan hiç çekinmeyen kişi, konuşmaya başlamıştı ve yanındakine emir yağdırıyordu. Anlaşılan 3 değil, iki kişilerdi. Şimdilik.

"Odayı ayarlayacağız, Malfoy. Yarın akşam için her şeyin hazır olmasını istiyorum. Black ne zaman gelir?"

"En fazla yarım saate bize yetişmiş olur." dedi Malfoy'un kısık sesi. Riddle'ın aksine, o yakalanmaktan korkuyor gibiydi.

"Pekala, önden git ve kapıyı aç"

Riddle'ın emrine karşı gelmeyen Malfoy, hemen adımlarını hızlandırdı. Tam da benim olduğum aralığın önünden, beni görmeden geçti. Bir süre sonra, İhtiyaç Odası'na ait, her gün duyduğum hafif gıcırtılı kapı sesini işittim. Malfoy'dan sonra önümden geçen Riddle da beni görmedi, onun ardından odaya girdi. Kapının kapanmaya başladığını görünce, kendimi sütün aralığının dışına zar zor attım.

𝑴𝒂𝒅𝒆𝒎𝒐𝒊𝒔𝒆𝒍𝒍𝒆 𝑵𝒐𝒊𝒓 ~ 𝑻𝒐𝒎 𝑴𝒂𝒓𝒗𝒐𝒍𝒐 𝑹𝒊𝒅𝒅𝒍𝒆Where stories live. Discover now