°16°

1K 123 121
                                    

"Hey, Chavelier! Hızlı düşün!"

Arkamdan bana seslenen Alphard'a döndüğümde suratıma doğru hızla gönderdiği alev topunu elimle yukarı savurdum. İhtiyaç Odası, patlayan düşman heykelini yeniledi.

"Ne yapıyorsun!?" dedim Alphard'a kızarak. Walburga da yanıma geldi ve ona dik dik bakmaya başladı. "Bari su topu atsaydın! Asam elimde bile değildi"

"Ama asasız da büyü yapabiliyorsun değil mi? Ve büyüyü savuşturdun, yani sıkıntı yok"

"Peki..." dedim yarı sırıtarak. Odanın öbür ucundaki Kiera'ya bağırdım. "Kiera, hızlı düşün!"

Ona doğru gönderdiğim su topunu, asasını kullanmadan Alphard'a savurdu. Su topu yüzünde patlayınca yere yığılan Alphard'a hepimiz kahkaha attık.

Kiera, Ölüm Yiyenler arasında benim haricimde asasız büyü yapabilen tek kişiydi. Riddle'ın da yapabildiğine emindim ama onu hiç yaparken görmemiştim. Dikkat çekmemek konusunda çok kararlı ve başarılıydı.

Ve evet, kendimize artık Ölüm Yiyenler diyorduk. Fikir Kiera'dan çıkmıştı ve Riddle'ın 'neredeyse' hoşuna gitmişti, kabul ettiğini varsayıyorduk.

Bana kalırsa isim çok... Dramatik.

Walburga, Alphard'ı yerden kaldırırken bize döndü. "Sizce Riddle onsuz toplandığımızı anlarsa ne der?"

"Çalışmamız gerektiğini o söyledi" dedim omuz silkerek. "Kendi fikrine kızamaz, değil mi?"

"Senin Riddle'ı sevip sevmediğin hiç anlaşılmıyor" dedi Alphard. "Ona sinir oluyorsan neden bizimlesin?"

Göz devirdim. "Anlaşma yaptık. Uyacağını umuyorum. Uymazsa ben de sırlarını ağzımdan kaçırabilirim. Ve zihnimi silmenin kolay olmadığına emin olabilirsiniz."

"Riddle'a şantaj?" dedi Walburga şaşkınlıkla. İmalı bir şekilde devam etti: "Biz yapsak Karanlık Göl'den cesedimizi çkkarırlardı."

İmasını duymamazlıktan geldim, Kiera'nın koluna girerek onu dışarı çıkardım. Kiera gruptaki tek Ravenclaw ve en yakın arkadaşımdı, Septimus ile aramızda bir sürü sır olduğu için ona yakın arkadaş diyemezdim herhalde. Zaten hala onunla takılıyor olmamın tek amacı annem veya Bakanlık hakkında bir bilgi alabilirsem diyeydi. Onlarla eğlendiğim inkar edilemezdi, ama Kiera'nın yanında konuşmadan önce iki kere düşünmek zorunda kalmadığımdan çok rahattım. Bu yüzden neredeyse onlarla hiç zaman geçirmez olmuştum.

'Will şikayetçi değildir' diye düşündüm sırıtarak.

Sonra onların yanına gitmek için Kiera'dan ayrıldım.

***
Will'i tek başına saat kulesinin önündeki banklardan birinde otururken buldum. Yalanlarıma başlamadan önce derin bir nefes aldım, yavaşça ona doğru adımladım.

"Selam, Will! Profesör Merrythought ile ödevim hakkında konuşuyordum. Sence-"

Will yavaşça ayağa kalkarken cümlemi devam ettirmedim. Bana büyük bir ciddiyetle, ve soğuklukla bakıyordu. 'Daha Fransız gözükmezdi' diye düşündüm. Will'i her zaman ciddi ve ağırbaşlı görürdüm zaten, ama bu sefer bakışlarında anlayamadığım bir şey vardı.

"Beni gördüğüne bu kadar sevindiğimi belli etme" dedim hafif alayla. "Şaka bir yana, neyin var?"

"Umrunda mı?" dedi sessizce. Duyduğumu bildiğini biliyordum, şaşırdım.

"Anlamadım?"

"Umrunda mı, Elizabeth? Ne düşündüğüm, ya da hissettiğim umrunda mı?"

"Will, ne diyorsun?"
Durumdan iyice şüphelenmeye başlamıştım. Acaba Will kimliğim hakkında bir şeyler mi biliyordu? Cüppemin kolunda duran asamın yavaşça elime kaymasına izin verdim. Her an onu büyülemem gerekir diye etrafımı kolaçan ettim, kimse yoktu.

𝑴𝒂𝒅𝒆𝒎𝒐𝒊𝒔𝒆𝒍𝒍𝒆 𝑵𝒐𝒊𝒓 ~ 𝑻𝒐𝒎 𝑴𝒂𝒓𝒗𝒐𝒍𝒐 𝑹𝒊𝒅𝒅𝒍𝒆Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang