16-"Tanrı'nın Oğluna Yaklaşma."

963 167 161
                                    

Bölüm Şarkısı:
Blackfield - Pain

✦✧✦

"Bizim tarafımızda mı Araf Bekçisi?"

"Hayır. Ama düşmanımız olduğunu da söyleyemem. Şeytan şu an ne yapıyor?"

Izuku tekrar görüşünü kullandı. Artık o kadar da zor gelmiyordu. "Sanırım onunla konuşuyor. Söylediklerini duyabilir miyim?"

"Bu biraz zor, şimdilik atlayalım. Katsuki halletmiş olmalı."

"Kavga etmiyorlar. Onlar birbirlerini tanıyor mu?" dedi konuşmaya devam eden ikiliyi izlerken.

"Shindo Yo, Gökyüzü tarafından yaratılan üçüncü varlık. Onu uzun bir süredir tanıyoruz ama aralarının pek iyi olduğu söylenemez."

"Ah," Izuku onları izlemeyi kesip Shouto'ya döndü. "Yani sen ve şeytan gibi..."

"Evet." dedi ama ne söylediğinin farkına yeni vararak kaşlarını çattı. "Bekle, bizim aramız kötü mü?"

"İyi mi?"

"Neyse, umurumda değil. Siz nasıl tanıştınız? Katsuki ile."

"Bana dövme yaptı."

"Dövme..." Shouto oğlanın ensesindeki dövmeyi yeni fark etmişti. "Bakabilir miyim?" diye sordu. Oğlan, onun rahat görebilmesi için arkasını döndü. Shouto dövmeyi görünce gözleri fal taşı misali açıldı.

"Bu..." Elini uzatmak istedi ama hemen bir güç tarafından baskı uygulandı. Geri çekildi. "Dövme değil."

"Ha?"

"Bir koruma mührü."

✦✧✦

"Bu sana da çok nostaljik hissettirmedi mi Katsuki-sama? Seninle bu şekilde tekrardan karşı karşıya gelmek." dedi sözlerinin ardında küçük de olsa bir mânâ bırakarak. Karşındaki şeytan, tıpkı onun gibi cevap verdi.

"Evet, oldukça nostaljik ve... nahoş. Buraya neden geldin Yo?"

Yo, öne doğru bir adım attı. Postallarının çıkardığı ses zeminde yankılandı. "Her zamanki gibisin. Kendini beğenmiş bakışların hiç değişmemiş."

"Ne diyebilirim ki, mevki önemli."

"Fâniler de öyle değil midir zaten? Konu güç ise kendilerini Tanrı ilan ediyorlar. Tanrı demişken, duyduğuma göre onu bulmuşsun?"

"Sen de hiç değişmemişsin Yo. Hâlâ yavaşsın." dedi alayla sarışın şeytan. Yo bundan pek etkilenmemişti. Alışıktı.

"Evet... Yavaşım. En azından olayları kavramakta hızlıyım. Neden Tanrı'yı göstermiyorsun bize?"

Katsuki başını sağa sola yavaşça salladı. "Hayır." dedi kendinden emin şekilde. "O sizin kuklanız değil."

"Ve senin malın değil, hm?" Kollarını iki yana açtı. "Bencil olduğunu biliyorum ama bu kadarı da fazla."

Kısa bir sessizlik. Sarışın iblis, parmağını şıklattı sükuneti bozarak. Ardından bir patlama sesi. Sanki bomba yağmuruna tutulmuş gibi tüm bina patladı. Bütün ölümsüzler etrafta koşuşturdu. Sisin içindeki iki bedense yalnız kalmıştı. Onları uzaktan izleyen Şehvet İblisi bile geri çekilmişti.

Yo elini başına siper ederek, eğilmiş bir pozisyonda dururken Katsuki onun aksine dimdik bir şekilde duruyordu. Bomba onda bir torpil etkisi bırakmıştı sanki.

"Beni yanlış anladın Araf Bekçisi." dedi ve başka bir tarafa döndü. Yıkıntıların arasından atlayarak çıktı. Yo da mecburen peşinden gitmek zorunda kaldı. Ancak yıkılan taşlardan birisi omzuna isabet ettiği için yavaş yürüyordu.

"Hey, Katsuki! Ne demek istiyorsun? Ayrıca, bunu neden yaptın? Müttefiklerin ve siviller..."

"Hiçbiri zarar görmedi. Kendininkiler hakkında endişelenmen gerekmez mi?"

Yo durdu ama kendini hemen toparladı. "Onlar iyilerdir..." diye mırıldandı kendi kendine. Ve önündeki iblise nefretle baktı. "Neden böyle davranmak zorundasın?"

"Kötü adam benmişim gibi konuşmayı keser misin? Buradaki tek fail ben değilim. Benim için hava hoş. Sonuçta bir şeytanım, her haltı yiyebilirim ve siz melekler de her zaman bize Cennet'in tepesinden bakabilirsiniz değil mi? Siz masumsunuz!" diye bağırdı iblis daha fazla tahammülüm edemeyerek. İçinde oldukça şey biriktirmişti.

"Katsuki, ben Cennet'te görevli bile değilim."

"Olduğun konum, sikimde bile değil! Beyaz kanatların," Arkasını dönüp Yo'nun kanatlarını gösterdi. "Öfkeyle dolup taşmam için yeterli bir sebep!"

"Bu kadarı yeterli. Buraya bunun için–"

"Hayır. Yeterli değil. Kes sesini ve beni dinle. Ortalıkta 'biz seninle kardeşiz' diyerek dolaştığın zamanları hatırlıyor musun? Gökyüzü'nü sevmemiz ona sürekli itaat etmemiz gerektiğini çünkü onun bizim biricik, merhametli babamız olduğunu söylediğin zamanlar... Ardından Cehennem'e sürgün edildiğimde bana attığın o bakış... Yüce Ölüm Meleği bile yapmadı ama sen yaptın, seni bok parçası!" dedi hepsini tek bir solukta. Yo bakışlarını yere indirdi.

"Bitirdin mi?"

Katsuki histerik bir kahkaha attı. "Hayır, hayır. Bitirmedim. Hiçbir şey bitmedi." Kahkahasını durdurdu ama sırıtmaya devam ediyordu. "Tanrı'nın oğluna yaklaşma."

"Neden böyle davranıyorsun? Gökyüzü tarafından sevilmediğin için bu sefer de o çocuğa mı sığındın!?"

"Shindo Yo. Gökyüzü Tanrısı yok oldu. Artık sadece onun oğlu ve uykuda olan Yeryüzü Tanrısı var. O çocuk ve Gökyüzü farklı. Ben asla Gökyüzü'nün sevgisine muhtaç olmadım." Yo'ya doğru ilerledi ve yakalarından tuttu. "Sen asla o çocuğu kullanamayacaksın! Çünkü o Gökyüzü değil. Sana özel muamele göstermeyecek! Beni anladın mı?"

"Öyleyse sen gerçekten..." Kendini Katsuki' nin yakalarından kurtarıp kanatlarını kapattı. "O çocukla Yeryüzü Tanrısı uyandırmak mı istiyorsun?"

"Belki." dedi tereddüt ederek. Yo, Katsuki'nin kızıl gözlerindeki kararsızlığı gördüğünde şaşırdı. Başka bir planı mı vardı?

"Tamam, yeniden müttefik olalım. Bunun için bana aklındakileri anlatman gerek." dedi kıvırcık saçlı adam ve elini şeytana uzattı.

✦✧✦

italik yazılanlar geçmiş olaylardır. yani Izuku'nun kafeden ayrıldıktan sonra olanlar.

açıklamada yazmıştım ama tekrardan yazmak istiyorum, millet, rahatsız oluyorsanız okumayın. bu Tanrı işlerinden falan. çünkü bu tamamen benim uydurduğum bir mitoloji.

yorumlarda görüyorum, işte "çarpılmak istemiyorum" falan filan. tamam, çarpılacağını düşünüyorsan okuma. cidden böyle yorumlar görmek sinirimi bozuyor.

onun dışında diğer yorumlarınız cidden güzel. belki size göre fazla yavaş ilerliyorumdur bilmiyorum ama ben böyle yazmayı seviyorum.

neyse millet, sağlıcakla kalın.

Şeytan | BakuDekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin