2. Dün gece bunu düşürmüşsün.

4.2K 395 176
                                    

"Ciddi misin? Gerçekten izin verdi mi yani?"

Hyunjin, elindeki koladan bir yudum alıp okulun bahçesindeki bankta iyice yayıldı ve sırıttı. Arkadaşının bu heyecanlı haline karşı yaşadığı mutluluğun daha da arttığını hissederken bir yanı da kendisiyle gurur duyuyordu.

"Elbette. Sana o ikisinin ilişkisinin düzgün olmadığını söylemiştim. Bir türlü inanmadın ama dün gece Felix kendi ağzıyla söyledi."

Sarı saçlı çocuk, oturduğu yerde oldukça ilgili bir şekilde onu dinlemeye devam etti ve kendinden emin bir şekilde konuşan Hyunjin'in omzunu patpatladı.

"Hadi yine iyisin... Yalnız dikkat et de Minho öğrenmesin, mahveder ikinizi de."

"Öğrenirse öğrensin." dedi Hyunjin. Umursamaz tavrını belli edercesine omuzlarını silkti ve gözleri bahçeyi turlamayı devam etti. Eğer Felix gelirse onu görmeyi kaçırmak kesinlikle istediği bir durum değildi. Felix onun için en güzel manzaraydı. Onu ilk gördüğü an ister istemez gözlerinde canlandı.

Hyunjin, fakültenin kafeteryasına girer girmez kendisini yanına davet eden arkadaş grubunun yanına yerleşmeden önce atıştırmalık bir şeyler almıştı. Okula geleli bir hafta anca olmuştu ve o Felix'i görmeden önce bu okulda bu denli güzel bir oğlanın olduğunu hayal etmemişti.

Felix'in o gün ne giydiğini bile net bir şekilde hatırlıyordu. Siyah cepli bir pantolonun üzerine hafifçe bol bir hoodie çekmiş, başına da siyah bir bere takmıştı. Kırmızı saçları bereye rağmen kenarlardan görünürken parlak dudakları anında Hyunjin'in gözlerinin odağı olmuştu.

Uzun olanın dudakları farkında olmadan muzipçe kıvrılırken Felix aldığı yiyeceklerle birkaç masa ileriye oturmuştu. Bu kadar güzeldi ve yalnızdı... Hyunjin ilk böyle düşünse de tam o anda kafeteryaya giren kahverengi saçlı bir çocuk Felix'in yanına yerleşmişti. Omuzları hafifçe geniş, bedeni kırmızı saçlı olana göre daha yapılıydı. Her şeyiyle çoğu modele göre daha iyi olsa da Hyunjin'in ilgisini üzerinde tutmayı pek başaramamıştı. Çünkü orada Felix vardı.

Ne konuştuklarını duyamamasına rağmen kahverengi saçlı oğlan, Felix'e bir şeyler söylemiş, çok geçmeden hüzünlü duran genç gülümseyerek diğerine sarılmıştı.

Hyunjin onları o şekilde görünce erken konuştuğunu düşünmüş, buna rağmen net bir karar vermişti.

'Felix, en çok kendisine yakışırdı.'

O güzel gözleriyle en güzel kendisine bakar, iç ısıtan gülümsemesini kendisine sunardı.

"Bir şeyin sonsuza kadar gizli kalabileceği inancına asla inanmıyorum." Sarı saçlı, kısa süreli bir sessizlikten sonra konuşup Hyunjin'i düşüncelerinden sıyırıp aldı. "Her şey er ya da geç ortaya çıkar. Umarım o zaman zarar gören sen olmazsın."

"Jeongin." Kınar gibi ona baktı Hyunjin. Kendini anlatmakta mı sıkıntı çekiyordu anlamıyordu. "Bir şekilde öğrenemezse ben söyleyeceğim zaten ama sen yine de karışma ve çeneni kapalı tut. Her şeyin bir zamanı var."

Sarı saçlı, arkadaşını onayladı. Onu zora sokacak bir şeyi yapacak değildi. Bu durumdan hoşnut olup olmadığı sorgulanmaya çok açık olsa da Hyunjin'in kendisini asla dinlemeyeceği ve kendi bildiğini okuyacağı için bir şey diyemiyordu. Boşuna nefesini yoracaktı.

Uzun olan, elini cebine attı ve telefonuna uzandı. Galerisinde çekili olan fotoğraflardan bir tanesi açıp Jeongin'e gösterdi. Bu dün gece odaya gitmeden önce çekilen fotoğraflardan birisiydi. Uzun olan bile isteye birini ayarlayıp oturdukları anı fotoğraflamasını istemişti.

Last Night | Minlixjin ✓Where stories live. Discover now