Aşığım, mutluyum, vazgeçmeyeceğim. :)
♡
Artık soğuktan uyuşan ellerime aldırmadan sakince yürümeye devam ettim. Elimdeki manav poşetlerini yere bırakıp ellerimi bir kaç kere kapatıp açtım. Yarın stajım başlıyordu ve evde doğru düzgün bir şey kalmamıştı. Bugün alamazsam hiç alamam hesabıyla dışarı çıkmıştım ama çok geçmeden yağmur bastırmıştı. Ama bu durumdan asla şikayetçi değildim.
Sadece poşetlerin izi parmaklarımı delmişti galiba. Bundan bir tık rahatsızdık. Ben ve parmaklarım...
Sonunda eve gelebildiğimde zaten birinci katta olan asansöre binip aynadan kendime baktım. Sırılsıklam olmuştum. Saçlarım, kıyafetlerim, botlarım... Kış yavaş yavaş kendini gösteriyordu artık.
Eve gelip kapıyı açtım. İflas bayrağını çeken ellerim poşetleri hemen yere fırlattı. Odama gidip sıcak suyla duş aldıktan sonra hızlıca eşofmanlarımı giyindim. Mutfağa gidip aldıklarımı yerleştirdim ve ıslanan yağmurluğumu makineye attım. Üzerime gri kapşonlumu geçirdim. Yağmur kesilene kadar evi topladım, tahmin ettiğimden daha kısa sürede kesildi ve ben hızlıca evden çıkıp asansöre bindim.
Kısa sürede evden çıkarken yavaşça parka koşmaya başladım. Yağmur durmuş, yerini güneşe ve gökkuşağına bırakmıştı. Dolu dolu yaşadığım bir hayatım vardı. Ama bundan şikayetçi değildim. Sürekli farklı şeylerle meşgul olmayı severdim ve boş boş evde saatlerce oturduğumu düşünmek içimin daralması için yeterli bir sebepti. Bazen kendime vakit ayıramıyordum, fazlaca yoruluyordum ama bu yıl sonu bununda sona ereceğinden şüphem yoktu. Parka gelirken kitapçıya uğramam gereğine aklımın köşesine yazdım. Umarım unutmazdım. Çok fazla unutkanlığı olan birisi değildim ama bazen dalgınlıktan çoğu şey çıkıyordu aklımdan.
Şehrin büyük parklarından birisine gelirken denizi karşıma alacak bir bank bulup oturdum. Küçük çantama koyduğum hemşirelik kitaplarından birini ve kalemi çıkarıp altını çizerek okumaya başladım. Kitapların altının çizilmesini kitap vahşeti olarak görürdüm ama meslek kitaplarını çizmek zorunda kalıyordum. İşimin detaylarını iyi bilsem de psikolojik anlamda da bir şeyler öğrenmenin yararlı olabileceğini düşünüyordum.
İki saati aşkın deniz havasında vakit geçirirken yavaş yavaş güneş artık batmaya başlamıştı.
Kitapçıya girmeden sağdaki döküm zilini çalıp cam kapıyı araladım. "Mehmet amca?" Tozlu büyük rafların arasına kafamı uzattım.
"Burdayım kızım." Koca merdiveni dayamış, en üstlerin tozunu alıyordu. Yavaşça merdivenlerden inip gözlüklerinin üzerinden bana baktı. Artık kenarları kırışmış, feri sönmüş gözlerine gülümseyerek baktım. "Nasılsın?" Gülümseyip sorumu olumluca yanıtladı.
Sırtını dönüp diğer iki tahta rafın arasında gezindi, kırışmış, nasır tutmuş ellerini kitapların üzerinde dolaştırdı. Sonra bir kitabın üzerinde durdu, yüzünde payidar bir gülümseme belirirken raftan kitabı çıkardı. Gelir gelmez bir kitap önermese olmazdı, kesinlikle.
"Bunu oku." Uzattığı kitabı elime alarak incelemeye başlamadım. Franz Kafka'nın kitabıydı. Bu yazarı okumayı çok severdim. "Bu aralar yetiştirmem gereken bir proje ödevi var. Ama en kısa zamanda okuyacağıma emin olabilirsin. Ben gideyim artık, dediğim gibi ödevler beni bekler." Asker selamı çakıp arkamda kalan kapıyı açtım.
Ama sonra aklıma gelen fikirle geri kapattım.
Topuğumda tekrar Mehmet amcaya dönerken elimdeki kitabı gösterdim. "Bundan bir tane daha var mı?" Kaşlarını kaldırıp dalgınca bir kaç saniye yüzüme baktı. Tekrar rafların arasına girdi ve kısa bir araştırmadan sonra elindeki ikinci kitapla geri döndü. Onu da elinden alıp gerekli ödemeyi yapıp tekrar arkamdaki kapıyı açtım.

YOU ARE READING
Sana Nerden Rastladım?
Teen Fiction❛❛Bir insanı sevmekle başlar, her şey...❜❜ Hayatında babasına bir kere bile sarılamamış, bir kız düşünün. Hayatında başını okşayacak bir anneye sahip olamayan bir kız... Anne, babasını kendi içinde öldürmüş bir kız... Hayatında hiç sevilmemiş bir k...