0| almost home

46 8 12
                                    

mxmtoon - almost home

"Yanlış aradan döndün," Annesinin sesi, bakışlarını cama çevirmişti. "Şehir merkezine çıkarız buradan."

"Tamam yahu, döneriz şimdi şuradan. Rahat ol." Kucağındaki yastığa başını yaslarken bakışları hâlâ dışarıdaydı. Sözde küçüklüğünü geçirdiği yabancı sokaklardan geçerlerken derince bir nefes çekti genç oğlan.

"Hatırlıyor musun burayı? Dondurması çok güzel olurdu! Duralım, hemen alıp gelirim."

"Daha eve varmadık bile, yerleşelim gider alırsın." Babası ve annesinin konuşmaları kulaklıklarından yükselen müzik sesini bastırmaya devam ediyordu. Başını kaldırıp kulaklıklarını çıkardı ve elinin tersiyle alnını sildi.

"Aman, tamam. Vardık zaten neredeyse." Arabanın kliması açık olsa bile merakla camı biraz araladı ve kapıya yaklaştı.

"Ee Renjun? Nasıl buldun buraları?" Annesi arka koltuğa dönerken umutla sordu. Renjun neyi kastettiğini biliyordu.

"Yabancı." diye yanıtladı. Bakışlarını çevirmezken annesinin derin bir iç çektiğini duydu. Yavaşça annesinin koltuğuna çevirmişti bakışlarını böylece.

"Neşelen biraz," diye babasının annesine fısıldadığını ardından. "Daha bir şey görmedi bile. Doktorun dediğini hatırla, hayatım. Gör bak, iyi gelecek burası."

"İyi diyorsun, hoş diyorsun da... Ya gelmezse?" Annesinin üzgün sesini duydu ardından, yutkundu. Sonuçta hafızası geride bir şey bırakmadan gittiğinden beri annesi de babası da duydukları, araştırdıkları her yolu deniyorlardı geri getirmek için. Doktorunun dediğine göre de anlaşılan, büyüdüğü veya onun için özel anlam ifade eden yerler en azından biraz da olsa bazı hatıraları tetikleyebilir, geri getirebilirdi. Renjun'a göre ise bu tamamen palavradan ibaretti. Hatırlayacak olsaydı eğer, şu zamana kadar bölük pörçük de olsa bazı şeyleri hatırlamış olurdu. Neredeyse iki senedir uğraşıyordu sonuçta.

Yine de ailesine karşı koyamazdı. Yirmi senenin çoğu aklında olmasa da son iki sene oldukça tazeydi ne de olsa. Ebeveynlerinin çaresizliğini görmüştü, hafızasında kayda değer olan tek şey buydu. Doktorun tavsiyesine uymaktan başka seçenek bırakmamıştı bu da.

"Onu da o zaman düşünürüz." Arabayı bir evin önüne park ederken annesinin sorusunu babası cevapladı sessizce. Renjun da durduklarını fark etmesiyle kendisine gelmiş gibiydi, silkelendi. "Geldik!" diye de duyurdu ardından babası. Renjun kapısını açarak arabadan indi ve önlerinde durdukları eve baktı. Küçüklüğünün geçtiği evi merak etmediği söylenemezdi.

Pek de büyük sayılmayan, tek katlı müstakil bir evdi. Bahçesinde kurumuş sarmaşıkların kapladığı bir çardak ve çardakta da kir toz içinde kalmış beyaz bir masa vardı. Önceden ufak bir tarla olarak kullanılan fakat yıllardır bakım görmediği için yabancı otlar ve dikenlerle kaplanmış toprak alan çardağın arkasındaydı. Bahçe duvarlarının önünde uzun ağaçlar vardı, bazısı evin üzerine gölge düşürüyordu. Ağustos böceklerinin sesi ve etraftaki yeşilliklerin kokusu adeta sıcak diye bağırıyordu. Şimdiden bile kıyafetlerinin nemden ötürü vücuduna yapıştığını hissediyordu genç oğlan. Etraftaki temiz, hoş bahçeli evlerin aksine önlerinde durdukları ev önünden geçerken başını çevirecekleri türdendi.

"Bayağıdır bakımsız kaldığı doğru," Babası yanında belirip kolunu omzuna atarken neşeyle şakıdı. "Ama birkaç günlük iş, ardından şu kamelyada çaylarımızı içiyor oluruz!"

"Sen öyle diyorsan." derken omuz silkti Renjun ve önündeki bahçe kapısını ittirdi. Sessizce evin kapısına uzanan taşlardan ilerlediler ve babası cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı. İçerisi, bahçenin aksine temizdi.

my youth // ren.minWhere stories live. Discover now