9 | ne zaman susar kafandaki şeytanlar

490 47 43
                                    


mitski - washing machine heart

Kanıma karışan neydi? Beynimi yiyip bitiren alkol mü yoksa kalbimi delip geçen şehvet mi? Yoksa kanımdan ziyade içime karışan onun kokusu muydu ya da teni miydi beni böyle kasıp kavuran? Yıllarca arkasından baktığım bedeni üstümde görmek ne hissettirmişti? Bu zamana kadar içimde saklanan, ona karşı duyduğum ilginin bir lav gibi dört bir yanımı ele geçirmesi mi zevk vermişti bana?

Bez parçalarının ardından hissettiğim teni çevirmişti beni sarhoşa, alkol değil. O yüzden şehvete düşmüştüm, libidom yüksek olduğu için değil. Onun kokusuydu beni alt üst eden, ama bu iyiye işaret değildi. Üstten bakan gözleri bana sevgiyi ve aşkı hissettirmişti, ama sarhoştum. Bana zevk veren ona duyduğum ilgi değildi, sevgiyi bir anlığına gözlerinde görmemdi. O da yalandı.

Gerçekler acımasızdı.

Ona kapıldım, aksini kendime aşılamaya çalışsam bile kendime engel olamadım, olamıyorum. Ona her adım attığımda bana kırmızı ışık yakıyor, kendi kurallarından sıkıldığı zaman diliminde sarı ışığı yakarak inime giriyordu. O bana hiçbir zaman yeşil ışık yakmayacaktı, değil mi? O gecenin sığındığı karanlık odada bana açıkça söylemişti bunları.
Geri adım atmam gerekirdi.

Fakat gözlerime siyahlarıyla bakarak onu öpmemi istediğinde hiç şüphe duymadım. Titreyen bacaklarımı dizginledim önce. Sonra ayaklandım ve hiç şüphesiz yerleştim kucağına. Düşünmeden öptüm düşünmeden yaslamasına izin verdim beni masaya. Islak ve tadını her şeyi unutsam da unutmayacağım dudaklarını emerken bile aklım düşünmeyi reddediyordu.

Şarkının ritmiyle hareket eden dudaklarına hapsettim ruhumu. O beni orada bırakırken bile pişmanlık duymadım. Gözyaşım akarken bile onun hata olduğunu düşünmedim. Fakat o beni o masada bırakırken, yukarıdan bana bakarken gözlerindeki şehvet ve isteğin ardındaki pişmanlığı görmüştüm. Sarfettiği tüm cümleleri diğer bir gündoğumunda hatırlamayı istedim, gözlerinde gördüğüm şeyi ise unutmayı.

Tanrım, sana yalvardığım kaçıncı gece bilmiyorum. Dualarımı her zaman görmezden gelmeyi seçtin. Bu gece bana inancımı sorgulatacak bir adamın tadını aldım. Sadece sana taptığım düşüncesini yıkıp geçen bir adamın kollarında nefes aldım. Senden intikamımı aldım Tanrım. Şimdi duamı kabul et.

Bu gecenin cümlelerini karanlığa hapset, dudaklarını aklıma kazı. Nefesini tenime mühürle. Günahımı da kendine sakla.

***

Uyanalı dakikalar geçmesine rağmen iki büklüm kaldığım koltukta baş ağrısıyla başa çıkmaya çalışıyordum. Sonunda etrafıma bakmayı akıl ettiğimde karşımda alkol kokulu bir zemin ve üstüne serili olan bedenleri görmeyi beklemiyordum. Başımı tutarak doğrulurken midemin bir anda yandığını hissettim. Ne kadar içmiştim? Karşı koltuk boştu. Orada Lay yatıyordu dün gece. Sağımdan mırıldanmalar gelirken Suho'nun da benden bir farkı olmadığını anlamıştım.

Etrafa ekşimiş yüzüyle bakarken başını ovaladı ve düşünür bir ifadeye büründü. Aniden avucunu başına vurmasıyla dün geceyi hatırladığını düşünmüştüm. Yanındaki yastıkları solumda yatan Jongin ve Sehun'a atmaya başladı. Onlar da aniden doğrulurken etrafa şapşal şapşal uykulu gözlerle bakmaya başladılar.

"Bok yemiş gibi hissediyorum lan." diyen Suho'ydu. Onun aksine midem yanıyordu ve fena şekilde başım ağrıyordu. Sehun'un ağzını tutarak lavaboya doğru koşmasıyla kusacağını anlamıştım. Jongin'de kendini zorlukla karşımdaki koltuğa atmıştı. Herkes sessizce kendine gelmeye çalışırken sağdaki kapı açıldı. Kapıdan ard arda Lay ve Chanyeol çıkarken kesinlikle bizden daha iyi olduklarını farkettim. Üstlerini değiştirmişlerdi.

karanlığa ait kırmızı şaraplar | chanbaek Where stories live. Discover now