Python

3.5K 411 65
                                    

Tünelin çıkışına yaklaşırken yukarıda birinin veya bir şeyin zıpladığını hissettim.

Üzerimize toprak kırıntıları dökülürken "Ne oluyor?" diye sordum.

"Tünelin sonu olduğu için kokumuzu daha rahat alan bir etoburdur." dedi Aksel.

"Ne yapacağız?" diye sordum.

Aksel çantasından beş santim uzunluğunda demir bir sopa çıkardıktan sonra bana "Arkamızda dur." dedi.

Endişe ile "Tamam." dedim.

Metehan da cebinden bir bıçak çıkarırken Aksel demir sopasının ortasındaki yeni fark ettiğim düğmeye bastı.

Demir sopasının boyu bir anda tahminimce bir metre olunca şaşkınlıkla Aksel'e baktım.

Bu şaşkınlığım Aksel'in hoşuna gitmiş gibiydi.

Hafifçe gülümsedi ve geri önüne dönüp tünelin kapısını açtı.

Bir anda içeri kocaman bir yılan girmeye çalışınca korku ile çığlık attım.

Yukarıda zıpladığını zannettiğim şey koca bir yılan mıydı?

Aksel büyük bir güç ile yılanın kafasına vurduğunda bize "Çabuk dışarı çıkalım." dedi.

Beraber dışarı çıktığımızda koca yılanı tanıma fırsatına eriştim.

Bu Python!

Toprak ana, Gaia'nın oğlu. Dev bir yılandı.

"Bu yılanın Apollon tarafından öldürüldüğünü sanıyordum." dedim dehşetle.

Benim bildiğim hikayeye göre Python, Parnassus mağaralarına dadanıyordu ve canavar şeklinde bir yılandı.

Apollon'a onu okları ile öldürüyor ve ardından zaferinin adına Pythian oyunlarına kuruculuk yapıyor.

Hatta daha sonra oyunların adını Apollon Physius diye değiştiriyorlar.

Galiba tek bildiğim doğru bilgi bu yaratığın canavar şeklindeki bir yılan oluşuydu.

"Tanrılar övünmek için gerçek olmayan hikayeler uydururlar." dedi Aksel.

Gözünü bir saniye bile olsun bu devasa yılandan ayırmıyordu.

"Bu yılanın burada ne işi var?" diye sordu Metehan.

Aksel, "Bilmiyorum. Parnassus mağaralarında olması gerekiyordu." dedi.

Yılan bize doğru gelirken "Apollon bu yılanı öldürdüğüne dair yalan söylediyse kolay kolay öldürülemez diye tahmin ediyorum." dedim.

Aksel beni umursamadan önüme geçti ve Metehan'a "Alya'yı koru." dedi.

Metehan kolumdan tutup beni yılandan uzaklaştırırken "Aksel'e zarar verebilir. Biz de yanında duralım." dedim.

"Aksel'i bildim bileli günde en az on saat çalışır. Her zaman bir bildiği vardır." dedi Metehan.

Endişeyle Aksel'i izlemeye başladım.

Yılan ona doğru gelirken ısırmak için ağzını açmıştı.

Aksel yılanın ağzına sopasını soktu ve ondan güç alarak zıpladı.

Yılanın ensesine oturduğunda cebinden bir çakı çıkardı.

Çakıyı hiç düşünmeden yılanın gözüne batırdığında gözlerimi kapattım. Bu acıtmış olmalıydı.

Yılanın acı nidası duyururken sert bir hamle ile Aksel'i kenara attı. Demir sopası da yanına düşmüştü.

Aksel sırt üstü yere düşünce dayanamayıp yanına koştum ve önünde eğildim.

"İyi misin?" diye sordum endişe ile.

Aksel bana cevap verecekken arkamda bir noktaya baktı ve "Dikkat et!" diye bağırdı.

Ben ne olduğunu anlayamazken Aksel belimden tutup beni kendine çekti ve yandaki demir sopasını aldı.

Belimden hızlıca çekti diye kafam göğsüne çarpmıştı.

Göz ucu ile arkama baktığımda yılanın ağzını açarak bize doğru geldiğini, Aksel'in demir sopasını yanlamasına tutarak yılanın ağzını durduğunu gördüm.

İkisinin arasında böyle durmak beni korkutmuştu.

Aksel, "O tarafa bakma." diye mırıldanınca kafamı geri göğsüne yasladım.

Korkudan içinde bulunduğum durumu bile unutmuştum.

Şu an sadece duruyordum. Sadece duruyordum.

Aksel'in hızla çarpan kalp atışlarını duyarken sadece duruyordum.

"Metehan, bir şey yap!" diye bağıran Aksel ile Metehan bir anda "Ay, dur! O benim!" diye bağırdı.

Aksel sinirle "Metehan zor dayanıyorum. Bana belanı sevdirtme!" dedi.

Metehan onu onaylayarak yılana doğru koşmaya başladı.

Yılan bir anda sanki onu bir başkası oynatıyormuş gibi geriye çekildi ve bize hiç saldırmamış gibi yanımızdan uzaklaştı.

Çember Kırılana DekWhere stories live. Discover now