浮世 11

137 16 41
                                    

İnsanlar çoğu hissi ne çabuk normalleştirmişti. Daha doğrusu Seokjin'e göre böyleydi. Birini sevmek, onu özlemek ve bunların hepsini bir anda silip nefret beslemek tuhaftı. İnsanlar bu düzene çok kolay alışmıştı. Yıllarca süren aşklar şimdilerde günlük hislere dönüşmüştü ve şimdi de saçma geliyordu. Kaybetmeyi tadıyordu. Belki biraz da bencil olmak istiyordu. Bencil bir seven olmak istiyordu. Kırmak, kırılmak, sonrasında da hiçbir şey olmamış gibi yüzsüzce geri dönmek istiyordu. 

Ağlamak  istiyordu en çok. Dünya'nın sonu yokmuş gibi ağlamak, belki de bir grup arkadaşıyla sabahlara kadar gülmek...

Ama şimdi baktığında her şey saçmaydı. sonuçta ölümlü dünya diyordu. Birilerini kırmak için çok kısa, sevmek için çok geç.

Geç kalmıştı. O da diğer tüm insanlar gibi bir sonun olmayacağına inanmıştı. Eğer söyleselerdi bir dakika bile durmaz o gereksiz bulduğu saatlerinin her saniyesini doya doya yaşardı. Severdi belki. Aşık olurdu ve gözü diğer tüm detayları silerdi. Onunla birlikte bir sürü yer gezer tüm sokaklara onu tanıtırdı. Sonra en ufak tartışmaları için saatlerce ağlardı.

Çok mu geçti? Yine sevemez miydi? Ağlayamaz ya da sokak sokak gezemez miydi?

Hayli hayli de yapardı. Zaten tüm sorun saatlerce bunları düşünüp zaman kaybetmesiydi. Bu yüzdendir ki o dört duvarda geçen tedavisini durdurmuştu. Zamanının çoğunu eskiden yapamadığı şeylere üzülerek geçiriyordu ve bu onu daha büyük bir saçmalığa sürüklüyordu. Tedavisi hiçbir ilerleme kat etmiyordu ve doktorların ona olan yalandan sözlerini dinliyordu. Bunu fark ettiğinde ilk işi tedavisini durdurmak oldu. Zaten kalan az bir zamanı kalmıştı onu da şu ana kadar yapamadığı ne varsa onunla geçirmek istiyordu.

Bu süreç fazlasıyla uzun sürmüştü üstelik. Annesi ve babası ayrılmıştı mesela. Sürekli hastanede tedavi olduğu için arkadaşlarına zaman ayıramamış haliyle de çoğuyla uzaklaşmıştı. Tek yaptığı geçmişine takılı kalmış biri olmaktı. Her gün o kalbindeki saçma bozukluğa lanet ediyordu. Bilmiyordu ki o lanetler yolladığı kalbine sonradan çok teşekkür edecekti. 

Tekrar nereden başlaması gerektiğini bilmiyordu. Çok şey değişmişti. Geçmişine çok kafa yormuştu ve artık tek bir saniyesini bile hatırlamak istemiyordu. İlk işi ona geçmişi hatırlatacak tüm şeyleri bir rafa kaldırmaktı. Ve bunu gerçekten yaparken, annesinin her anısını topladığı o kutuyu bulmuştu. Gülümüştü, belliydi kurtuluş yoktu. Tabii bilmiyordu içinde ortaokul zamanları yapmak istediği şeylerin listesi olduğunu. O defteri bulduğu gün en mutlu olduğu ilk 5 ana rahatlıkla girerdi. Sonra gün boyu hastanede geçirdiği zamanlarda yapmak istediği şeyleri hatırladı ve neredeyse minik defteri doldurmuştu. 

Biraz daha araştırma yapmak istiyor ve değişik yerleri keşfetmek istiyordu. Efsaneler bilmek ya da merak ettiği yerleri görmek istiyordu. Girdiği sitede karşısına çıkan koca reklamı heyecanla kapatmaya çalıştı. Çünkü gerçekten merakla bir yazıyı okuyordu. Reklamın kapatma yerini hiçbir şekilde bulamıyordu. Sonra reklamı okumaya karar verdi. Böyle şeylere gerçekten inanıyordu. Eğer bir şey sürekli karşısına çıkıyorsa ya da hiç gitmiyorsa belki de evren tarafından gönderilen bir mesajdır diye düşünüyordu. 

Reklamın en üst kısmında 'minhope' yazan reklamı detaylarına kadar okuduktan sonra biraz önce okuduğu yazıyı bile unutmuştu. Gerçekten dikkatini çekmişti. Gerçek siteye girip biraz daha araştırdıktan sonra, bu listeyi biriyle yapmasının fena olmayacağına karar vermişti. Hızlıca bilgilerini doldurup üye oldu ve fazlaca para ödeyerek bir yardım talep etti. Çünkü biliyordu ki bu iş için gerekli olan süre bir gün de olabilirdi bir ay da. Yardım kısmını ise boş bıraktı. Bunu kendi açıklamak istiyordu. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 06, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Ukiyo જ TaejinWhere stories live. Discover now