plus que de l'amour;

819 61 13
                                    

Dediği lafın etkisinden kurtulmak mümkün değildi. Hemen yanında kaskatı kesildiğimi yaklaşık iki dakikadır cevap vermeyişimden anlamış olacak ki biraz başını kaldırıp çekingen ifadesiyle bana baktığında çatık kaşlarımı görmüştü. "Ben yanlış bir şey mi söyledim?" Korkarak sorduğunda gözlerimi kapattım ve gülümsemeden edemedim. İçim içime sığmıyor gibi hissediyordum ve onun sorduğu soru bu yüzden bana gülünç gelmişti.

"Manyak mısın sen Jimin?" dedim gözlerim gözlerinde gezerken, "Sevinçten geberecek gibi hissediyorum." Sorar gözlerle bana bakarken yutkunup gülümsediğini gördüm. "Yani bu seni sevindirdi?" "Bu beni çok sevindirdi" dedim ve gülümsemeye devam ettim.

"Jungkook bak, yani durumumuzu biliyorum tamam mı henüz çok yeniyiz daha birbirimizi tam tanımıyoruz ama bilmiyorum ben seni daha sen beni görmediğinde, o ilk görüşümde çok tuhaf hissetmiştim ve şimdi seninle bu şekilde tanışmamız ve seninle her geçen gün vakit geçirip seni tanımam bende çok farklı duygular uyandırdı. Geceleri kafamı yastığa koyduğumda içimde gram şüphe barındırmadan 'hayatımın adamı bu,' diyorum, 'hayatımın adamını buldum.' ve bunu o kadar güçlü hissediyorum ki seni tanıdığım günden beri senden başka kimseyi yanımda düşünemiyorum. Eğer seveceğim birisi olacaksa bu senden başka kimse olmamalıymış gibi geliyor ve her geçen gün sana olan duygularım o kadar güçleşti ki artık sensiz bir vakit geçirmek istemiyorum. Yanımda her daim seni istiyorum ben ya işerken bile böyle bir şey olabilir mi dibinden ayrılmak istemiyorum, dibimden ayrılmanı istemiyorum, ayrıldığımızda inanılmaz büyük bir boşluğa düşüyorum sonra kendime kızıyoum kendine gel oğlum Jimin diyorum, Jungkook'tan önce de vardın Jungkookla doğmadın sonuşta diyorum ama yok olmuyor ya sensiz vakit geçmek bilmiyor ben seni gerçekten seviyorum galiba ya of ne yaptım ben."

Konuşmanın ortasında kendisini o kadar konuşmaya vermişti ki uzandığımız kanepete oturur hale gelip kendi kendine konuşur gibi oldu ve ben tüm konuşmasını hızlanan nefesim ve içime sığmayan heyecanımla dinledim. Karşımda konuşmasının sonlarına doğru aldığı tatlı hâl beni delirtecek gibi olduğunda bende olduğum yerde doğrulup utançtan yüzünü kapattığı ellerini tuttum, onları dudaklarıma götürüp gözlerinin içine bakarak öptüm ve ardından gülümseyip konuştum.

"Öncelikle çok sevimlisin seninle ne yapacağımı bilmiyorum," Elini yanağıma koyup yüzümü eline yasladığımda devam ettim. "beni ne kadar mutlu ettiğinden haberin var mı bilmiyorum ama bu konuşmayı ses kaydına alıp ölümsüzleştirmediğim için pişman hissediyorum şu ana dek içimdeki tüm duyguları harekete geçiren tek konuşmaydı bu. Dürüst olmak gerekirse sevgi kadar ciddi bir duygu hissettiğini düşünmüyordum en fazla hoşlanıyorsundur ve benimle vakit geçirmek iyidir sanmıştım ama şu an seni dinlediğimde ne hissedip ne düşündüysem aynılarını söylemenden beni sevdiğine hemencecik ikna oldum."

Gülümsediğimde şaşırmış gibi bana bakması beni daha da gülümsetmişti. Yanağımdaki avuç içine öpücük bırakıp devam ettim.

"Seni daha o ilk görüşümde benim için diğer insanlardan çok daha farklı olacağını hissettiğim için seni aramaya koyuldum zaten, her şeyden daha gerçek ve bir o kadar da her şeyden daha gerçekdışı gibiydin çünkü gerçek olamayacak kadar güzelsin anlıyor musun? Şimdi karşıma geçmiş bana beni sevdiğini söylüyorsun cidden içimdeki coşkuyu hissetsen keşke."

Yanağımdaki elinden elimi indirmeden kalbime götürmüş ve deli gibi atan kalbimi hissettiğine emin olarak derin bir nefes almıştım.

"Sana yeminler olsun ki şu ana dek kimse burayı bu kadar harekete geçiremedi,"

Boştaki elimi kaldırıp işaret parmağımı şakağıma bastırdım.

"ve sana yeminler olsun ki şu ana dek kimse buramı senin kadar meşgul etmedi. Aklımdan çıktığın yok, seni düşündüğümde şu kalbimin hızlanmadığı bir an yok, aklımda, zikrimde, fikrimde olmadığın bir an yok. Senin gibi gerçekçi olmak gerekirse bu kadar kısa zamanda seni bu kadar coşkulu hissedişim beni ilk başlarda ürkütmüştü ama şu an bunun hiçbir ehemmiyeti yok, sen her şeyden gerçek ve her şeyden güzelsin o yüzden artık ne geçirdiğimiz zamanın azlığına takılıyorum ne de birbirimize ait olmadığımızdan şüphe ediyorum."

Göğsünün hızla inip kalkması ve aynısının bende de olması hızımı kesmeden cesurca devam etmeme neden oldu.

"Seni seviyorum ve bundan sonraki ömrümde senden başka kimseyi yanımda düşünemiyorum."

Dudağıma hızla atılmasıyla hiç dumur olmadım, bunu bekliyor değildim ama artık ona ayak uydurmayı çok iyi öğrenmiştim. Ellerim hızla belini sararken şu ana dek en tutkulu öpüşmemizi yaşıyorduk. Kucağıma çıkıp hızını kesmeden beni öpmeye devam ettiğinde araklık dudaklarından dilimi göndermiştim. Şehvet, tutku, arzu ve bir o kadar da masum duyguların hepsi şu an bu öpüşmenin ana temasıydı. Nefes nefese benden ayrıldığında alnını alnıma yasladı, "İyi ki varsın." dedi, ve benim de aynısını ona dememe müsaade etmeden dudaklarıma tekrar saldırdı. Sanki az önce boşalan biz değilmişiz gibi zirve enerjimizle öpüşüyor, dudaklarımızı birbirine daha da iyi tanıtıyorduk. O üst dudağımı emerken ben alt dudağını ıslakça emiyordum. Odayı saran ıslak sesler bizi daha da gaza getiriyor ve olabilirmiş gibi daha da şehvetli bir öpüşme yaşamamıza neden oluyordu. Bu sefer ondan ilk ayrılan ben oldum ve ikimizde aceleyle soluklandığımızda küçük bir kıkırdama bırakmadan edemedim. Benim bu halimi gören Jimin de bana eşlik edip güzeller güzeli gülümsemesini armağan etti ve benim hotlığımı orada kırıp softluğa bulanmama neden oldu. Bu yüzden belindeki ellerimi iyice beline sarıp kafamı göğsüne yasladığımda yanağımı ona sürtmeye başladım. Elleri saçlarıma çıkıp okşamaya başladığında "Çok güzelsin sen ya." diye mırıldandım ve o da buna karşılık, "Bebek misin sen, aşırı sevimlisin şu an, bağrıma sokasım var seni." dedi. Başımı gülümseyerek kaldırdığımda elleriyle yanaklarımı sıkıp dudaklarımın büzüşmesini sağladı ve buna istifaden dayanamamış gibi dudaklarıma bir öpücük bıraktı. "Evet artık emin oldum bebeksin sen." "Sensin o." Onu kucağımdan kaldırıp elini tuttuğumda odama getirene dek elini öptüm.

"Otur bakalım şuraya." deyip omuzlarından bastırarak yatağıma oturttuğumda aklından tam müstehcen şeylerin geçeceğine neden olacaktım ki dolabıma doğru yönelmemle oluşmaya yüz tutmuş düşüncelerinin oluşmamasını sağlamıştım. Bacaklarını sabırsızca titretip beni bekledi, yanına bir baksır ve siyah eşofmanla döndüğümde kaşlarını çattı. "Giyin bunları, kalma öyle, rahatsız hissediyorsundur." Ona uzattığım çamaşırlarının ikisinin de fiyatsız şekilde etiketi üzerindeydi, bana olmayacağı için kullanmayıp bir köşeye kaldırdığımı anlamıştı. Eşofmana gerek olup olmadığını düşündüğünü aşağıya bakmasıyla anladım. Pantolonuna kadar sızdırdığını gördüğünde gözleri benimkine kayarken benim de ondan farksız olmadığımı görmesi tam utanç duyacağı esnada rahatlamasına neden olmuştu. Elimdekileri alıp yatağın üzerine bırakmış ve ayağa kalkıp bana yaklaştığında belini sarmıştım. "Hep bu kadar nezaketli misin sen?" Ellerini ensemde birleştirdiğinde gülümsedim. "Sevdiklerime evet." Gülümsedi, yanağına koca bir öpücük kondurduğumda beni daha da sıktı, ayrılmama izin vermedi ve ben de yanağına ondan fazla öpücük bırakırken kıkırdamasını işittim. "Giyin üstünü hadi." Çıkmamı bekler gibi bir atakta bulunmadığında gülümseyip göz devirdim ve dolabıma doğru giderken ağzımın içinde duyacağına emin olup geveledim. "Kucağımdaki kadar cürretkâr değilsin bakıyorum." Kendime de çamaşır ayarladığımda odadan çıktım ve iki dakika kadar kısa bir süre sonra odamın kapısının önünde buluştuk. Verdiğim eşofman ona tam olmuş görünüyordu. Elindeki kıyafetlerini biraz kaldırıp sordu. "Bana bir poşet verir misin?" "Tabii." deyip boştaki elini tuttuğumda ilerledik.

Aradan iki saat geçmişti. Bu iki saatte balkonumda oturup kahve içerek sanat hakkında ve birkaç konu hakkında sohbet etmiştik. En sonunda Jimin dersleri için kalkması gerektiğimi söyledi. Sızlanmak istedim ama bunu haddime göremediğimden ve onun da başarılı bir öğrenci olduğunu bildiğimden bir şey demedim. "Ben bırakayım seni." Gerek olmadığını söylediğinde aldırmadım ve ceketimi giymeye koyuldum. Onu dinlememem hoşuna gitmiş gibi görünüyordu.

Tüm yol boyu sürekli elini öpüp durdum ve bu onu şımartmış olacak ki bana şirin şirin gülümsemeler verdi. Onu güzelce öpüp uğurladığımda aniden düştüğüm boşluğu eve dönene dek dolduramadım. Eve döndüğümde de içimdeki boşluk hissi gitmediğinde onunla bir sonraki görüşmemde anca gideceğini biliyordum. Tüm geceyi zihnimde bugünü tekrar tekrar oynatarak geçirdim ve her seferinde o âna geri döner gibi hissedip iliklerime dek titredim. Jimin'i sevmekten de ileri, ona âşık olduğumu tam bu gece anladım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 27, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

astre; jikookWhere stories live. Discover now