48

22.4K 641 128
                                    

Firdevs?

Ne?

Ben bu odaya nasıl gireceğim şimdi?

Ben bilmem. Gecenin bir yarısı adama atarlı atarlı mesaj atarken bana mı sordun? Git nasıl girersen gir.

Allah'ın belası bir iç sessin. Bir kere hayrın dokunmadı bana.

Bizde beleee.

Firdevs'in sinir bozucu cevaplarına daha fazla katlanamadığım için kendi iç dünyamdan hızla çıkıp gerçek dünyaya dönerken önünde dikildiğim kapıya kararsızlıkla bakıp sertçe yutkundum. Daha ne kadar daha burada beklesem cesaretim geri gelirdi acaba? Bir saat? İki saat? Bir gün?

O kadar vaktin yok mal.

Doğru.

Hayatı boyunca nadir anlarda haklı olabilen Firdevs'in en olmadık zamanda haklı olası tuttuğu için gözlerimi tekrar kapıya çevirip korkunun ecele faydası yoktur mantığıyla birlikte kapıyı çalıp cevap beklemeden kapıyı açıp içeriye girdim. İçeriye girmemle üzerimde bir çift göz hissettiğimdeyse kapıyı ardımdan kapatıp bir kaç adımda Safir'in masasına doğru gittim ve elimdeki dosyayı masanın üzerine bırakıp gözlerimi zorlukla beni izlemekte olan gözlere çevirdim.

"Verdiğiniz çeviri ödevi hocam." dün gece Safir'e attığım mesajlardaki cesaretimden haber olmadığı için kedi gibi çıkan sesimle birlikte Safir'e bakıp mırıldanırken Safir masasına koyduğum dosyayı alıp çekmecelerinden birine koyarak oturduğu yerde kalktı. Ardından da adım adım bana doğru yaklaşıp hiç beklemediğim bir an da kolumu kavrayarak kalçalarımı masasının kenarına çarptı ve diğer eliyle belimi tutup masasına oturmamı sağlayarak bacaklarımın arasına yerleşti. Tabii o sırada yüz yüze gelebilmemiz için ellerini masasına koyup bana doğru eğilmek zorunda da kaldı.

"Korkak öyle mi?" masaya koyduğu ellerinden birini belime yerleştiren Safir parmaklarını tişörtümün içine sokup sütyen kopçama ulaşarak sütyenimi açarken sert bir şekilde yutkunup gözlerimi onun gözlerinden bir saniyeliğine kaçırdım.

"Evet, korkak. Senin yaptığını yapanlara ancak korkak denir." Safir'e ilk defa yüz yüze bir şekilde 'sen' şeklinde hitap edip gözlerimi kararlılıkla gözlerine odaklı tutmaya çalışırken Safir tişörtümün içinden elini çıkarıp üstümdeki tişörtü sıyırarak üst bedenimi tamamen çıplak bıraktı.

"Sen? Sen yani öyle mi Sanem Sayan?" gözleriyle beni tehdit etmeye çalılan Safir bu seferde ellerini eteğimin altına sokup iç çamaşırımın bağlamalı ipini açarken sesli bir şekilde yutkunup tekrar kararlılıkla başımı salladım.

"Sen, Safir. Sen. Ben korkaklara 'siz' demem, diyemem." heyecandan deli gibi titrememe rağmen duruşumu sabit tutmak adına çabalarken Safir üzerimdeki eteğimin fermuarını açıp eteği ve iç çamaşırımı da üzerimden çıkararak tamamen karşısında çıplak bir şekilde kalmamı sağlayıp özenle tüm bedenimi süzmeye başladı.

"Bu korkak seni odasının kapısı kilitli bile değilken okulda sikecek. Hem de öyle bir sikecek ki bir daha ona 'sen' diye hitap ederken en az on kere düşüneceksin." Safir ona attığım mesajlara gereğinden fazla yükseldiğini anlamamı sağlayacak kadar sert bir şekilde konuşup pantolonunun kemerini ve fermuarını açarak sertliğini ortaya çıkarıp iki eliyle iki bacağımı da sardı. Hemen ardından da bacaklarımdan beni kendine doğru çekerek masasına sırt üstü bir şekilde yatmamı sağlayıp aniden sert bir şekilde onun için kasılmakta olan duvarlarıma çarptı.

"Hatalıydın. Benden haddin olmayan bir şeyi istediğin için hatalıydın." bedenini sertçe bedenime çarpıp yeniden içine gömülen Safir dudaklarımın arasından çıkan inlemelerin arasına sesini karıştırarak dudaklarıma sert bir öpücük kondururken onu mırıltılarımla onayladım. Hatalıydım. Hatalı olduğumunda farkındaydım.

"Ben de hatalıydım. Seni sadece öperek bile ikna edebilecekken canını acıtmayı seçtiğim için hatalıydım." korkaklığı bir kenara bırakan Safir saf gerçeği dudaklarımın üzerine fısıldayıp geriye çekilerek tekrar şiddetle içime gönülürken başımı geriyle atıp Safir'in bacaklarımdaki ellerinden birini kavradın. Ardından da elini boğazıma götürüp boğazımı sıkmasını istediğimi ona gösterdim ve Safir isteğimi hızla yerine getirince zevkle kapalı dudaklarıma rağmen inleyip gözlerimi Safir'e diktim.

"Özür dilerim." Safir hareketlerini boğazını sıkmaya başlamasıyla birlikte daha da hızlandırıp masanın sallanmasını sağlayacak bir şekilde içimde gidip gelmeye başlarken dişlerimi dudaklarıma geçirip inlemelerimi yutmaya çalıştım.

"Seni özledim. İçine hızla gömülmeyi, bedenlerimizin birbirine çarpmasını, incecik boynunu sıkıp seni nefessiz bırakmayı, acıdan ağlayacak bir haldeyken bile zevkle inlemeni, benim için daime ıslak olan o küçük deliğini, çığlıklarını deli gibi özledim." her bir kelimesinde daha da sert bir şekilde duvarlarıma çarpan Safir inlemelerimi tutamayacağım bir boyuta gelmemi sağlarken ellerimi ağzıma bastırıp kendi sesimi kendi ellerimle bastırmaya çalıştım.

"Seni kimse hiç kimse benim gibi sikemez. Hiç kimse seni bu kadar inletemez. Kimse sana bu hazzı yaşatamaz Sanem Sayan." hareketlerini artık durdurulamayacak kadar hızlandıran Safir sona yaklaştığını anlamama neden olacak kadar boğuk sesiyle konuşup boğazımdaki baskısını artırırken aniden içime akan ılık sıvıyla birlikte titreyerek sarsılıp masanın üzerine yığıldım. Benim yığılmamla birlikte Safir içinden çıkıp başını boynuma gömerek derin nefesler almaya başladığındaysa ellerimi ağzından çekip ben de nefesimi düzene sokmaya başladım.

"Kimmiş Safir?" Safir başını boynumdan kaldırıp gözlerini yüzüme çıkarırken yüzüme engelleyemediğim bir gülümseme yerleştirip gözümden damlayan bir damla yaş eşliğinde Safir'in sorusunu yanıtlamak adına dudaklarımı araladım.

"Hayran olduğun hocammış. Safir sizmişsiniz hocam." Safir'e adıyla hitap edip istediği yanıtı verirken Safir aniden koyulaşan gözleriyle birlikte dudaklarını dudaklarıma kapatıp dişleriyle sertçe dudaklarımı örseledi.

"Aferin küçük. Aferin." yüzüme terden yapışan saçlarımı geriye iten Safir gözümden bir damla daha yaşın sebepsiz yere akmasıyla birlikte yavaşça dudaklarını belli belirsiz bir şekilde yukarıya kıvırdı.

"Özlemişim. Ben sizi çok özlemişim hocam." göz yaşının açıklamasını yapabilmek için hissettiğim şeyi saf bir şekilde Safir'e aktarırken Safir ellerini yüzümden çekip bacaklarımın arasından çıktı. Çıkardığı kıyafetlerini hızlıca üzerime geçirip beni masasından indirdikten sonra da gözlerini ciddi bir şekilde gözlerime çevirip bir süre kararsızlıkla yüzüme baktı.

"En başta konuştuklarımızı sakın unutma Sanem. Bedenimden daha fazlasını asla istemeyecektin. Bunu sakın unutma." Safir nişan yüzüğü olayını hala atlatamadığımızı göstermek istermiş gibi konuşup beni son bir kez daha uyarmaya çalışırken başımla hızlıca onu onayladım.

"Yüzük olayı bir daha tekrarlanmayacak hocam." gözlerimi kararlı bir şekilde Safir'e odaklayıp ona gerçek bir söz verirken Safir alyansının takılı olması gerektiği elini havaya kaldırdı ve parmağının boş olduğunu görmemi sağlayarak yüzümdeki şaşkınlık dolu ifadeye neredeyse gülümser bir şekilde baktı.

"Yüzük hayatımdaki en değersiz şeydi. Normalde çıkaramam ama sevişirken seni rahatsız ediyorsa çıkarabilirim. Daha fazlasını isteme derken asıl bahsettiğim şey ilgi, şefkat, sevgi, acıma gibi şeyler. İçten içe istediğinin farkındayım ama sakın sakın gerçek anlamda benden bunların hiçbirini isteme çünkü veremem." Safir sanki içimi görebiliyormuş gibi yüzüme bakıp havadaki elini indirirken kaşlarımı hafifçe çatıp kafamı sağa sola doğru salladım. Anka, Safir'le falan mı konuşmuştu acaba? Yoksa ikisininde aynı saçmalıklardan bahsetmesinin başka mantıklı bir açıklaması olamazdı.

"Ben zaten bunların hiçbirini istemiyorum. Ama diyelim ki istedim neden veremeyesiniz anlamıyorum." Safir'i çözmeyi her şeyden çok istediğim için tüm ciddiyetimle onun yüzüne bakarken Safir gözlerini benden çekip masasına geçip otururken tüm umursamazlığıyla fısıldadı.

"Bilmiyorum çünkü."

Je te veux +18 (Texting)Where stories live. Discover now