Kapısı kapalı çikolata dükkânının önünde durdum. Saate baktım; 12: 58
Son iki dakika kalmıştı. Elimi cebime götürüp son kalan çikolatamı da yemek için çıkardığımda, poşetin rengi ürpermeme sebep oldu.
Pembe.
Çikolatanın pembe poşetini açıp yemeye b...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
19.BÖLÜM:"Pembe Ananas Yetiştirme Günü"
Alicia Keys, Girls On Fire
Turan Şahin, Ya Ben Anlatamdum
Nevzat Soydan, Murat Gilin Damından...
Yıldız Tilbe, Yürü Anca Gidersin
12 Gün Sonra...
Parmak uçlarımdaki ıslaklığı hissediyordum. Hareket ettikçe su da giderek dalgalanıyor, görüntümü bulanıklaştırıyordu. Su çok berraktı, temizdi ve şeffaftı. Fakat herkes için öyle miydi? Orasını bilemem ama tanıdığım biri için değildi. Onun için suyun hep kanlı olduğunu tam da bulunduğum yerde öğrenmiştim. Yansımasının olduğu su hiç berrak değildi, kanlıydı.
Suya hiç bir renk yakışmazdı. Saf güzellik her zaman daha ilgi çekici ve ulaşılmazdı. Aynı şu anda parmak uçlarımın değdiği su gibi; saf ve temizdi. Fakat suyu sırf avuçlarımıza doldurduk diye de ona sahip olmuş olmazdık. Suyu seven bir başka sever. İçmek onu yaşatırken, onu izlemekte ona huzur ve dinginlik sağlardı. Bedenini onun içine attığında yüzündeki tebessüm hiç olmadığı kadar kıvrılırdı. Ve suyun içinde hep saklı olan bir şeyin olduğunu düşünür. Ne aradığını bilmeden, belki suyun içinde bir yaşam arar.
Bir diğer yandan o suyun boğduğu kişilerde vardı. Onlar için sadece bir bulanıklıktır. Ya da hep kirlenmeye mahkûm bir sıvı... O belirsiz için kirliydi. Kanla kirletilmişti, bu yüzdendir suyun şeffaflığına hayran olmayışı. Çünkü bir sonraki adım hep kirletilerek kırmızıya dönüşmesi olacaktı. Onun nazarında suyun şeffaflığı ve temizliği bir yere kadardı.
"Ya!"
Aniden yüzüme gelen suyu hissetmemle, refleksle gözlerimi kapatıp bir adım geriledim. Kolumla yüzümdeki ıslaklığı silip gözlerimi açtığımda, karşımda Ahi'yi gördüm.
"Niye geldin?" diye sorudu gülümsemeye devam ederek.
Sinirle yüzümdeki suyu tamamen silip, "Babamın dükkânı, istediğim zaman gelirim," dedim diklenerek.
"Hoş geldin."
"Hoş buldum," dedim. Hal ve tavırlar ışık hızında ilerliyordu yine bu delinin.
"İki gündür gelmeyince, bu akşamda düğün var diye gelmezsin sandım," diyerek, su fıskiyesinin kenarındaki mermere oturdu.
"Daha fazla düğün telaşı görmek istemedim, geri kalanını da onlar halletsin bir zahmet." Bende yanına oturdum. "Hem çok sıkıldım, günlerdir kadınların muhabbetti beni yeteri kadar boğdu," dedim. Başını bana çevirdi.