Sen Gittiğinden Beri Hiç Hayal Kurmadım

32.1K 2.1K 473
                                    

Sen Gittiğinden Beri Hiç Hayal Kurmadım

Pinhani & Kalben - İyi Değilim Ben
*

Yemyeşil, uzun ağaçların gölgeleri tepeye ulaşan güneşin etkisiyle kısalırken orman yolunu ağır ağır tırmanan aracın içinde tuhaf bir sessizlik hakimdi. Yan yana oturan iki kardeşten küçüğü, bir yandan yolu gözlerken, diğer yandan kaçamak bakışlarla abisini inceliyordu. Bir iz arıyordu o yüzde; ufak bir yaşama belirtisi arıyordu. Lakin Alparslan'ın kara gözlerinde yalnızca dipsiz bir yorgunluğun gölgesi vardı. Gerekmedikçe göz teması kurmuyor, soru sorulmadığı müddetçe konuşmuyordu. İnsanların bakışlarından düşüncelerini anlayabilecek kadar akıllı olmadığını biliyordu Turan, fakat abisine baktığında bir ay önceki Alparslan'la karşı karşıya olmadığını görebiliyordu. Hayli kilo vermiş, gözlerine mana katan canlılığından sıyrılmıştı.

Ne zaman abisiyle göz göze gelse, solcudan ayrı kaldığı günleri hatırlıyordu esmer oğlan. Aynaya bakıyordu sanki ve kendi bitik halini görüyordu. Uyuyarak geçirebileceği bu cumartesi gününde abisini yanına katarak orman yoluna düşmesinin sebebi de buydu. Bir şeyler yapması gerekiyordu, daha fazla geciktirmeden müdehale etmesi gereken şeyler vardı.

Baharın gelişini tomurcuklarına gizledikleri hayatla karşılayan ağaçların arasından devam ederek başka bir yola saptılar. Aştıkları yolun sonunda, kenarında demlenebilecekleri incecik bir dere bekliyordu onları; temiz hava, parlak güneş, bol oksijen bekliyordu. İlçe merkezinde fazla vakit geçirmek istemeyen Alparslan'ı ikna etmek için bu vaatler yeterli olmuştu, lakin tüm bu güzelliklerin yanında bir güzellik daha bekliyordu abisini.

Gönlündeki yangından kaçmak için canını dişine takmış olan genci, ancak Meltem karşısına dikilince inadından vazgeçirebileceğini biliyordu. Soydan gelen inatları, ancak sevdiklerinin gözlerine bakınca eriyip toprağa karışıyordu çünkü.

Arabayı sadece birkaç müdavimin bildiği alana park ettikten sonra gözlerini yan yana park edilmiş diğer araçlarda dolaştırdı. Solcunun arabası iki aracın arasında ayan beyan yattığından bulması zor olmadı. Kara gözleri Alparslan'ın da bu ayrıntıyı fark etmesinden korkarak anında onun yüzüne döndüğünde korkularının yersiz olduğunu fark etti. Zira Alparslan o an dünya üzerinde bile değildi, bakıyor ama görmüyordu.

Belli belirsiz oflayarak kemerini çözüp kapıyı açarken "Yürü bakalım Alparslan reis." diye uyardı abisini.

Onun talimatını bekleyen beden, ağır bir hamleyle kemerini çözüp kapısını açtıktan sonra aynı yavaşlıkla dışarı çıktı.

"Yürüyen ölüden farkın yok."

Bagaja doğru adımlayan Turan, sözlerinin ardından kendisine dönen gözlerin ağırlığıyla bakışlarını abisine çevirdiğinde gördüğü manzara istemsizce gülmesine neden oldu. Yarı açık göz kapaklarının ardından kendisine odaklanmış gözlerdeki bıkkın bakış, bir zamandan sonra sinirini bozmaya başlamıştı.

"Hadi abim uğraşma benle, bagajı boşalt."

Biraz sonra bu ölü bakışlardan eser kalmayacağını bildiğinden uzatmadı. Bagajdaki yiyecek torbalarını aldıktan sonra hala arabanın yanında dikilmeye devam eden abisini ittirerek yürümeye başladı.

"Kömür falan almadın mı?"

Yola çıktıklarından beri hiçbir ayrıntıyı fark etmeyen abisinin, elindeki torbalara dikkat etmiş olmasına sırıtarak karşılık verdi esmer oğlan. Bu, Alparslan'ın beynine sızan temiz havanın işe yaramaya başladığını gösteriyordu.

"Kendimi yakacağım, öyle uygun gördüm."

Arkadan omzuna yediği darbeyle iyice genişledi gülümsemesi. Ağaçların arasından dere kenarına uzanan dar patikayı geçerek düzlüğe inene kadar ikisinden de bir daha ses çıkmadı.

size düşeş, ben yek Where stories live. Discover now