sorun susmamsa, çekip giderim bende.

81 12 61
                                    



Uzun bölüm ve içeride rahatsız olunabilecek içerik vardır.

ben uyarımda bulunayım da gerisi sizde


Junmyeon, hızlı adımlarla birlikte müzik odasına giderken kimsenin onu fark edip etmediğini kontrol ediyordu, yeni kesim siyah saçları koşarken gözlerine düşerken gülümsemesi onu aydınlatıyordu. Henüz liseye yeni geçmişti ve müzik dersini kendisi gibi çok seven bir kız arkadaşı vardı, hayır, ikisi de sevgili değildi.

Junmyeon, o zamanlar aşk nedir bilmezdi ama erkeklere karşı da bir şeyler hissediyor gibiydi, yine de kendisiyle yaşıt olmasına rağmen Jisoo ismindeki kızı kardeşi gibi görüyordu. Hatta bu yüzden onu herkesten koruyordu, bunun içine dayak yemek eklense bile.

Zaten kardeşi gibi gördüğü kızın hoşlandığı bir kız vardı, o yüzden ona her zaman yardım ediyor hakkında bildiği, öğrendiği her şeyi direkt ona yetiştiriyordu. Beraberken birbirleri için bir bütün oluyor, hiç bir zaman biri üzgünken; diğeri 'aman canım bana ne!' demiyordu, aksine üzgünse birlikte paylaşıyor, mutlularsa birlikte gülüyorlardı.

Bir çok kişi soyadı benzerliğinden onları kardeş sansa da bazıları gizliden gizliden sevgili olduklarını söylüyordu ama bu ikilinin de umurunda değildi. Çünkü onlar aralarındaki bağın kardeşlikten başka bir anlamı olmadığını biliyordu bu yüzden oldukça rahatlardı, hem ortak özellikleri de birdi.

Bu yüzden anlaşma konusunda hiç sıkıntı çekmiyorlardı, müzik desen ikisinin de sesi çok güzeldi, kitap okumak desen; birlikte okurlardı, alış veriş desen birlikte alış veriş merkezine giderlerdi. Kısacası birbirinden ayrılmayan iki ikiz kardeş gibiydiler ve asla ayrılmayı da düşünmüyorlardı.

Müzik odasına geldiğinde nefes nefese bir şekilde ellerine dizlerine koymuş hafif eğilmişti, bu sırada üstüne atlayan kişiyle neye uğradığını şaşırmıştı. Ağzından küçük bir çığlık kaçarken bunun kim olduğunu anlamasıyla kızgınca mırıldanmıştı.

"Jisoo sana kaç kere beni korkutacak hiç bir şey yapma demedim mi? Ödüm patladı!"

"Yah! Çok konuşma da kraliçeni odaya taşı köle, bu narin, zarif ayaklarım yürümekten yoruldu, yazık değil mi?"

Şu an onu göremese bile dudak büzerek bu cümleyi kurduğunu tahmin edebiliyordu, bu yüzden kıkırdadı ve bacaklarını tutup sırtına iyice yerleştirirken kapıyı zor bir şekilde açtı. Kraliçe gerçekten tam bir kraliçeydi ve Junmyeon şu anda o ağır olmasa bile kendini yere yığılacakmış gibi hissediyordu.

Beden dersinden yeni çıkmıştı, o adam yüzünden voleybol kursuna yazılmıştı ve kısacak hafif dar şortu giyerken kendini oldukça rahatsız hissediyordu. Ve o dersten sonra Jisoo ile birlikte şarkı söyleme etkinlikleri oluğunu bildiği için o şeyi çıkartmak için iki saat uğraş vermişti, hem de o kadar bacak ağrısı içinde!

Sonunda gördüğü muamele de gördüğünüz gibi köle-kraliçe ilişkisiydi. Öğretmen masasına giderken onu yavaş bir şekilde oraya oturttuktan sonra kendisini yere atmıştı, bacakları deli gibi ağrıyordu. Yüzü ağlamaklı bir ifadeye bürünürken bacaklarını okşuyordu, kıkırdama sesi odaya dolarken ona gözü kısık bir şekilde bakmıştı.

"Demek köle ha? Seni çok bilmiş egoist kız! Bu bacaklar iki saattir beden dersinde ne kadar çok ağrıdı haberin var mı?!"

Jisoo, kıkırdarken eliyle ağzını kapatmış yavaşça kafasını aşağı yukarı sallamakla yetinmişti, bu anı kaçırmamak için ön sırada yer bile ayırtmıştı alt sınıflardaki bücürlerden birine. O anı hatırlaması bile gülmekten ölmesine sebep olacakken kendini sıkmıştı, onu sinirlendirmek için konuşması gerekiyordu.

ɪ'ᴍ ɢᴏɴɴᴀ ʟᴏᴠᴇ ʏᴏᴜ ✓ [sesu + tamamlandı]Where stories live. Discover now