Hak etmek

3.5K 335 299
                                    

Beğenin lütfen 🔪

Yorum da atın lan

"Çok acıyor mu, Lora?"

"Hayır."

Acıyordu. Hem de çok.

Ama bu adamın karşısında hiçbir zaman güçsüz durmamalıydım.

"Ah, o zaman daha güçlü yapalım."

Bağırmamak için dudaklarımı ısırırken bir ses duydum.

"Yeter artık. Ona daha ne kadar bunu yapmayı düşünüyorsun?"

Dazai Osamu.

Beni koruyordu.

Onunla buraya geldiğimde tanışmıştım. Açıkçası, intihar meyillisi bir aptalın tekiydi ama aynı zamanda da çok zekiydi.

Hiçbir zaman onunla doğru düzgün anlaşamamıştım. Ama pek kötü biri de değildi.

Gözlerimi yerden ayırıp ona baktım. Düz bir ifade ile Mori'ye bakarken gözleri bana kaydı.

"Güçsüz biri değil. Eğer öyle olsaydı zaten çoktan diğerleri gibi zırlamaya başlardı. Onu rahat bırak."

Buna en çok alışan oydu.

Acıdan nefret ederdi ama acıya da alışıktı.

Belki de alışık olunan şeylerden nefret etmek insanların özelliğiydi.

Duyduğum tabak çanak sesleri ile gözlerimi araladım.

"Hey... Bu saatte ne bok yapıyorsun?"

"Sonunda uyandın, uykucu hanım."

"Başım ağrıyor."

Başımı tutarak doğrulduğum sırada önümdeki sehpaya bir hap ile su koydu.

Hapı ağzıma atıp suyu yudumladım. "Ne ara alıp getirdi bunları? Daha yeni söylemiştim."

"Başının ağrıyacağını biliyordum. Her seferinde ağrıyor."

İç çekerek ayağa kalktım, "Ve sen uyandığında hiçbir şeyin olmuyor."

Bu, Osamu'nun en nefret ettiğim özelliklerinden biriydi. Daha doğrusu sinir olduğum.

Ben, çabuk sarhoş olmam, ama uyuyup uyanınca çok kötü başım ağrırdı.

O ise çabuk sarhoş olur ve uyanınca hiçbir şeyi olmazdı.

Tekrardan mutfağa girmiş, ocakta bir şeylerle uğraşıyordu. "Kâbus mu gördün?"

"Kâbus mu?"

Gördüğüm şey pek de kâbus sayılmazdı. Önceden de bu tarz şeyler görüyordum, 14-15 yaşlarımdayken olan şeyler beni korkutmuyordu.

"Hayır, kâbus değildi."

Ayağa kalktım ve mutfağa ilerledim. "Ne yapıyorsun?"

"Krep."

"Bana da yap."

"Yapıyorum zaten."

"İyi."

Mutfak masasına ilerledim ve tek hareketle masanın üstüne oturdum.

Başımı cama çevirdim, gece olduğu belliydi. "Saat kaç?"

Telefonum sehpada kalmıştı, saat ise tersimdeydi. Bakmaya üşeniyordum.

"3.30'a geliyordur."

"Uyku düzenimizi düzeltmemiz lazım."

"Neden? O kadar da önemli işlerimiz yok."

"Benim işim yok, senin var. Ajansta çalıştığını unutma."

"Unutmuyorum. Sadece oraya istediğim zaman gidebilirim."

"Sanırım Kunikida bu aralar sana kibar davranıyor. Onu uyarsam iyi olacak."

"Geçen gün popoma bilardo sopası sokmakla tehdit etti. Sence kibar mı?"

Elindeki krep dolu tabak ile arkasını döndü ve hemen yanıma koyarak sandalyeye oturdu. Çatalı alıp bir krebi yemeye başladım.

"Bizim anlayışımıza göre kibar. En azından sadece söylemiş, uygulamamış."

"Ah, doğru ya. Mafyadayken bir adamı götüne silah sokmakla tehdit edip gerçekten de sokmuştun. Bir de ateşlemiştin. Adam orada ölmüştü."

Aklıma gelen anı ile kaşlarımı çattım. "Orospu çocuğu. Hak etmişti."

"Benden daha psikopatsın. Bir de insanlar seni minnoş bir şey sanıyor."

"Sen de bir adamı ölmüş olmasına rağmen onlarca mermiye boğmuştun. Hem de ateş ederken kahkaha atıyordun."

"Hak etmişti.

"Evet, herkes hak etmişti."

Dazai x Reader (Bsd x Reader)Where stories live. Discover now