4.9

9.1K 646 251
                                    

| Melih |

"Melih Bozok'u müdür bey çağırıyor."

Derin bir nefes aldım. Neredeyse rahatlamış hissediyordum. Kendimi her şey boka saracak diye şartladığım uzun bir gerilimin ardından kaosu ensemde hissetmek tuhaf bir biçimde rahatlatmıştı. Fotoğrafı göndermemin üzerinden henüz yarım saat falan geçmişti ama attığım fotoğraflar söz konusuyken bu süre fazla bile sayılırdı.

Nöbetçi öğrencinin peşinden dışarı çıkarken Altan'a bakış attım. Benden daha huzursuz göründüğü kesindi. Omuz silkerek onu rahatlatmaya çalıştım.

Sınıfın kapısını kapattığım anda nöbetçi bana dönüp "Soyunma odasına gidecekmişsin." diye fısıldadı.

"Neden?"

"Sen böyle söyle, o anlar dedi."

İçimde gittikçe artan bir huzursuzlukla aşağı inip bahçeye çıktım. Spor salonuna doğru yürürken havada süzülüyormuş gibi hissediyordum. Her şeyi oluruna bırakmıştım, ama yine de ince bir tereddüt yaşamıyor değildim.

Soyunma odalarına giden basamaklara yönelip aşağı inerken kulaklarım uğuldamaya başladı. Buraya en son geldiğimde yaşadıklarımı düşününce hissettiğim ağırlık gayet normaldi.

Titrek bir hamleyle kapı koluna uzandım. Açıp içeri girerken gözlerim yerdeydi. Ama kokusundan burada olduğunu anlamıştım. Kafamı kaldırmadan kapıyı kapatıp sırtımı duvara dayadım.

"Tamam mı Melih? Bitti mi artık?"

Kirpiklerimin altından yüzüne baktım. Banka oturmuş dirseklerini dizlerine dayayarak öne doğru eğilmişti. Feci görünüyordu ve ben bunu yapmaya karar verdiğim andan beri işin sonunda onu böyle göreceğimi biliyordum. Sadece, bunun beni de yerle bir edeceğini hesaba katmamıştım. O kadar aptaldım ki. Çünkü benim hissettiğim suçluluğun aksine o, ben sürünürken üzerime basıp yoluna devam etmişti.

"Kötü haber çabuk yayılıyor."

"Okulda annemin numarası var. Fotoğrafları ona attın yani."

Ani bir rahatlama duygusuyla karşısındaki banka çöktüm. Derin bir nefes alıp öne doğru eğildim. Başım dönüyordu.

"Okula geliyor şimdi."

"Babana söyleyecek mi?"

Başını iki yana sallarken gözlerini benimkilerden ayırmadı. Böyle baş başa, karşılıklı konuşmayalı kaç gün olmuştu? Varlığımı reddederek geçirdiği günlerden sonra beni insan yerine koyması ilginçti.

"Ee bitti mi, dedim cevap vermedin. Siktin mi hayatımı yeterince?"

Bunu sorarken sesinin neden bu kadar yorgun çıktığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sonuçta her zaman olduğu gibi o paçayı kurtarmıştı, olan yine bana olmuştu.

Boğazımdaki yumruyu bastırmak için yutkunup "Bitti." dedim. Hırsımdan sıyrıldığım ve her şeyi bıraktığım noktadaydım artık. Çünkü kendimi ne kadar aksine ikna etmeye çalışsam da onun zarar görmesini, benim düştüğüm duruma düşmesini istemiyordum. Ben onun kadar acımasız olamıyordum. Çünkü aynı kulvarlarda değildik, o beni sevmiyordu bile. Onun kalbi yaşadığımız şeyleri düşündüğünde benimki gibi ağrımıyordu.

"Tamam."

Telefonu çalmaya başladığında yüzünü buruşturup aramayı yanıtladı. Annesi gelmişti, vücut dilinden belli oluyordu bu. Müdür odasına gitmek için onunla birlikte ayağa kalktım.

"Gelmene gerek yok."

Er ya da geç beni de çağıracaklardı zaten. Numaramı falan gizlememiştim. Hem hala yapmam gereken bir şey vardı; planın beni ilgilendiren kısmına henüz gelmemiştik.

Sessizce Hikmet hocanın odasına yürürken aramızda hatrı sayılır bir mesafe vardı. Bu duruma nasıl geldiğimizi düşündükçe gözlerim yanıyordu. Odanın önüne geldiğimizde yumruğunu kapıyı tıklamak üzere kaldırıp bekledi.

"Yeterince zor durumdayım Melih, eğer daha fazlasını istiyorsan, lütfen yapma."

Başımı sallayıp onayladım. Aynı şeyi ben de söylemek istiyordum; bok gibiyim Apo, lütfen yapma.

Kapıyı tıklayıp içeri girdiğinde ruh gibi peşinden gittim. Hikmet hoca beni gördüğünde rengi beş ton atmıştı. Fotoğrafı gördüğü yüzünden belliydi. Apo'nun annesi şaşkın bakışlarla ikimizi incelerken bir adım öne çıktım.

"Hocam siz konuşmadan önce bir şey söylemek istiyorum."

Sorgulayan bakışlarla gözlerimin içine baktı. Derin bir nefes alıp yutkundum.

"Fotoğrafı Apo'nun annesine ben attım. Aslında niyetim direkt babasına atmaktı, ama bulduğum numara annesine aitmiş."

"Anlamadım."

"Ayrıca numarayı da Hale hocanın öğretmenler odasındaki dolabından çaldım. Diğerleri dersteyken girdim içeri."

"Melih napıyorsun?"

Gözlerini üzerimde hissedebiliyordum ama dönüp bakmadım.

"Niye yaptın böyle bir şeyi?"

"Apo ve Tuna beni futsal takımından attırdılar. Ben de intikamımı böyle alayım dedim. Fotoğraftaki çocuk da Apo değil zaten, fotoğrafın üzerinde oynama yaptım."

Bana doğru bir adım atarak dişlerinin arasından "Melih ağzına sıçayım," diye fısıldadı. "napıyorsun abi, napıyorsun?"

"Melih, bu anlattığın şeyler ciddi suçlar." Karşısındaki kadına bakış atıp onun sözsüz onayını aldıktan sonra "Okuldan atılırsın." diye devam etti.

El birliğiyle ağzıma sıçtılar hocam, dememek için dilimi ısırırken kendimi kasarak dudaklarımı yukarı kıvırdım.

"Biliyorum."

"Bu durumda ailene haber vermek zorundayım."

Hikmet hoca özür dileyen bir edayla Apo'nun annesine döndüğünde ben de Apo'ya baktım. Günlerdir ilk kez ağlayacakmış gibi görünüyordu. Sadece gülümsedim. Ben kaybetmiştim, artık arkadaşlarıyla oturup bunun keyfini çıkarabilirdi, değil mi?

"Kusura bakmayın hanım efendi. Yeni nesil böyle işte, yaptıklarının sonuçlarını hiç düşünmüyorlar."

Annesi fotoğrafın gerçek olmadığına inanmıştı, bunu gözlerindeki rahatlamadan anlamıştım. Ki bu beni şaşırtmıyordu. Bazı şeyleri yok saymak gerçek olduğuna inanmaktan daha kolaydı.

"Bir daha böyle bir saçmalığın yaşanmayacağından emin olursanız sevinirim müdür bey. Benim eşim ters bir adamdır, bu fotoğraf ona gitseydi şu an neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum."

Gerisini dinlememe gerek yoktu. Devamında ne olacağını çok iyi biliyordum.

Yanımda titreyen bedene baktım. Gözleri yüzümden bir saniye bile ayrılmıyordu.

"Rahat ol Apo." dedim boğuk bir sesle. "Başka oyun yok."

____

alaimisemaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin