BÖLÜM XVIII - BEN HAİN DEĞİLİM

3.6K 506 144
                                    

bölüm hazırdı bekletmeyeyim dedim :)

-*-

Öykü sağa sola giderken bir yandan da düşünüyor, içinden konuşuyordu, ‘Düşün Öykü düşün, nereye götürmüş olabileceklerini düşün. Dört kamptan bahsettiler. Düşün hadi, hangisinde olabilir Sancar? Veli de olabilir,’ iki eli ile başını sıktı, ‘Hadi düşün Güneydeki kamp olmaz, Batıdakinde hiç tutamazlar. Sınır ötesi büyük olasılık. Düşün Öykü! Lanet olsun, düşün!’
“Öykü içinden konuşmayı bırakıp, oturur musun? Bu şekilde hiç birimize yararın olmaz!”

“Siktir git Kara! Beni orada bırakacaktın ve ben takip edecektim! Şimdi böyle beynimi kemirmezdim!”
“Deşifre olurdun manyak mısın sen? Buna izin mi verseydim? Anında enselenir, öldürülürdün!"
"Kıçımı kurtarmaktan vazgeç Kara!” diye gürledi. “Sevdiğim adam hangi cehennemde, hangi ateşin içinde, ne halde, öldü mü kaldı mı bilmiyorum?” gözyaşlarını sildi, “Onu bulmam gerek ve tek şansım onun peşinden gitmemdi...” arkasındaki sandalyeye çöktü, “Senin yüzünden gidemedim,” dedi fısıltı ile.

Kara saatine baktı ve tam beklediği saatte kapı açıldı, “Neyran?” diyerek yerinden kalktı adam.
“Abi, nasılsın?”
“Beni bırak, nerede?”
“Sınır ötesindeki kampa götürülmüş-” dediği an Öykü başını kaldırıp ikiliye baktı.
Kara da ona kaşlarını havalandırarak, “Ben kimseyi bırakmam Öykü, sadece kimseye zarar gelmesin diye mantıklı adımlar atarım,” dedi iğneler bir tonda.

“Ne yani Ali Kerim’in yerini mi buldun? Nerede?”
Neyran elindeki haritayı açtı, “Sınır ötesinde olan köydeki adamımız bugün bir askerin getirildiğini söyledi. O köye yakın bir kampları var. Muhtemelen orada tutacaklar. Fazla vaktimiz yok. Askerle birlikte hareket edeceğiz.” Öykü’ye baktı, “Mantık ve plan çerçevesinde.”
“Durumu nasılmış?”

Neyran derin bir nefes alıp verdi, “Azıcık hırpalamışlar ama maşallah seninki domuz gibiymiş, gayet iyi. Yani yetişirsek -beynine bir kurşun falan yemeden- yaşar.”
Öykü gülümsedi ve “Yetişeceğim,” diyerek kadına sarıldı, “Çok teşekkür ederim.” Sonra Kara’ya baktı, “Sana da siktir git, dediğim için özür dilerim. Bir de götünü becersinler, dediğim içinde.”
“Onu ne zaman dedin, kaçırdım da.”
“Onu içimden dedim,” dedi gülümseyerek.
“Keşke içinden özür dileseydin Öykü, götünü becersinler demiş ya!” diye homurdanıp başını sağa sola salladı “Hadi yürüyün çıkalım.” Öykü’ye yüzünü ekşitti, “İğrençsin ya!”

***

“Konuş!” diye bağırıp yeniden ateşte harladığı demiri adamın çıplak göğsüne bastırdı.
Ali Kerim bütün gücü ile “Ali Kerim Kaya! Bayrağım tek, savaşım tek, yolum tek!” diye bağırdı.
“Bana söyleyeceksin asker, bu topraktaki planlarınızı, aramızdaki istihbaratçılarınızın adını vereceksin!”
Gücü tükense de güldü Ali Kerim, “Gel...” dedi alayla. “Gel söyleyeceğim.” Adam ona yaklaşınca adamın burnuna kafa attı. Sonra da kendi kendine kahkaha attı, “Hep de yiyorsunuz lan bu numarayı-” dediği an diğer adam karnına yumruk geçirdi.
Burnu kırılan ise acı ile bağırdı “Elektrik verin de aklı başına gelsin!”

“Ne o benden aldığın elektrik tutmadı galiba?”
“Susturun şunu!”
“Birimizi susturursun sen, hepimizi asla. Yarın öbür gün bulurlar sizi, o zaman sen dinle bakalım hangi kurdun sesini kesebileceksin. Onlar senin nefesini kesecek!”
Sırtına verilen elektrikle en sonunda bayıldı.

***

İpek elindeki sopayı bıçağı ile sıyırıyor, içinden de saydırıyordu. İki gündür sınır ötesindeki bir birlikte haber bekliyor, ama hiçbir ize ulaşılamıyordu.
Ferman elinde tostla kızın yanına oturdu, “Şunu ye teğmenim, lütfen. Kahvaltı da etmedin.”
“Yiyemiyorum komutanım. Benim yüzümden oldu her-”
“Saçmalama İpek, kendini suçlayıp durma. O durumda hangimiz olsak giderdik.”
“Ben söyledim komutanım, ben gitmeliydim o değil!” diye inledi. “Ona bir şey olursa-” dediği an ağzını kapadı ve ağladı, devamını getiremedi.

DİPSİZ KUYU - İNKİTAM SERİSİ I - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin