BÖLÜM XXV - OYUN BİTTİ

3.4K 502 130
                                    


Bütün tim helikopterin önünde toplanmış albayın konuşmasını bekliyorlardı. Üzerlerinde kamuflajları yoktu, kimlikleri yoktu. Hatta rütbeleri bile yoktu.
“Bu görev çok tehlikeli biliyorsunuz. Gitmek istemeyen olursa anlarım, diyeceğim ama içinizden hiç kimsenin geri adım atmayacağını bildiğimden bu sözleri es geçiyorum,” dedi hepsinin gözlerine sırayla bakarak. Yanılmadığını da anlamıştı. “Şunu bilin çocuklar, orada teksiniz. Hiç kimse olmayacak. Destek gelmeyecek. Sadece siz olacaksınız.”

“Biz bize yeteriz komutanım!” diye bağırdı Kerem. “Can versek de o canı almadan ölmeyeceğiz!”
“Yolunuz açık, kılıcınız keskin olsun!”
“Sağolun!”
Hepsi helikoptere bindiler, helikopter havalandığında kimse konuşmuyor, daha doğrusu konuşmaya cesaret edemiyordu. Düşündükleri tek şey ise kendileri o adamın canını aldıktan sonra Görkem ve diğerlerinin oradan nasıl çıkacaklarıydı.

İpek Ali Kerim’e bakıp, “Oradan çıkamayacaklar değil mi?” diye sordu boğazı düğüm düğüm olurken.
“Kolpa orada mı onu bile bilmiyoruz İpek, hele sonucu hiç bilmiyorum.” Elini başına koyup ovaladı.
“Görkem orada ama, üstelik...” ofladı, “Yeni nişanlandı. Bu intihardı.”
“Şuan bizim yaptığımız gibi İpek. Sence biz sağ dönecek miyiz?”
İpek başını sağa sola salladı. “Hayır.”
“O zaman bu konuyu çok sorgulamanın anlamı yok.”

*

Helikopterden inip koşarak çevre güvenliği aldılar önce, sonra da saatler sürecek yürüyüşe başladılar.
“Arkadaşlar artık Türkiye’de değiliz, dikkatli olmalıyız. Çok sessiz ve gözümüzü dört açmalıyız. Başlıyoruz, hadi!” dedi Kerem ve sessiz ama hızlı bir şekilde dağa doğru tırmanmaya başladılar.”

***

Görkem saatine baktı, “Abi burada daha ne kadar kalacağız?”
“Gerekirse üç gün, dört gün! Bilmiyorum Görkem, o adi yakalanana kadar burada kalmanın bir yolunu bulmalıyız.”
Görkem adama bakıp saçını çekip yüzüne bakması için başını kaldırdı, “Bana bak lan, benden ve ekibimden çok memnun olduğunu ve bir kaç gün burada kalmamızı istediğini söyleyeceksin tamam mı?”

“Buna kimse inanmaz.”
“İnandır o zaman cicim!” dedi Kolpa adamın kafasına vurarak. “Yalanda değil yani, memnun kalınmayacak ekip değiliz, adrenalin, heyecan, acı, şehvet her bir şeyimiz var çok şükür.”
“Çok şükür,” dedi Kara da gülerek, sonra elindeki makasla demire vurdu, “Evet bay şerefsiz, duydun zilin sesini. Ne yapıp ne edip bizi burada tutacaksın. Ta ki bizimkiler Veli’nin alnına sıkana kadar.”

“Üç gün sizi burada tutsam bile üç gün sonra çıkmanız imkansız.”
“Öyle bir beklentimiz yok, şu Veli gebersin de finalimiz görkemli olur, patlatırız burayı, cümlemiz havaya uçarız. Sıkıntı değil!”

***

İki günlük bir yürüyüşün ve iki üç ufak çatışmanın sonunda Veli’nin bulunduğu malikanenin önüne gelmişler, ormanlık alana yayılmışlardı.
“Evet Cehennem Timi, burası Türkiye toprakları değil. Teslim ol çağrısı yok, gördüğünüzü indiriyorsunuz!”
Hepsi bir anda “Emredersiniz komutanım!” dediler.
“Erdem, taramalı sende! Nefes aldırmıyorsun.”
“Emredersiniz komutanım!” dedi hemen kendine bir yer bularak.

“İpek siz Ali Kerim’le arkadan sızmayı önleyeceksiniz. Kimse sağ çıkmayacak bu evden.”
“Emredersiniz komutanım!” diyerek tepeden aşağı inerek evin arkasına dolandılar.
“Can!” diye seslenince Can yutkundu.
“Beni içeri atacak yemin ederim!”
“Can!” dedi yeniden.
“Emredin komutanım!”

Kerem ona ters ters bakarak, “Roket sende,” dedi.
“Emredersiniz komutanım!” -İnşallah bir yerimde patlamaz.
“Geri kalanlar benimlesiniz. Bu kapıdan biz dahil hiç kimse sağ çıkmayacak!”
Tüm tim hep bir ağızdan bağırdılar, “Emredersiniz komutanım!”
Kerem telefonunu çıkarıp, Görkem’i aradı. İkinci çalışta açılmıştı. “Emredin komutanım!”

DİPSİZ KUYU - İNKİTAM SERİSİ I - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin