Bölüm 10💬

595 42 30
                                    

Yolculuk boyunca bir kere bile gözlerimi camdan ayırmadım. Otobüsün içinde çalan şarkı da içerde ki insanların kahkaha atan suratları da beni güldürmüyordu. Kulaklarım sadece kendi şarkımdaydı. Maroon 5 "şimdi daha mı iyi, etrafında değilim" derken gözlerimi kapattım ve suratımı bacaklarıma kapattım.

Sonunda Beacon Hills lisesine geldiğimizde yine herkesin benden önce çıkması İçin yavaş hareket ediyordum. Herkesin indiğinden emin olduktan sonra koltuklardan destek alarak kapıya yürüdüm. Tyler beni bekliyor gibi tam önünden geçerken ayağa kalktı ve kolumu tuttu. "Bugün dinlen" dedi şefkat doldurduğunu düşündüğüm sesiyle "yarın yanıma gelmeyi unutma"

Gözlerimi yerden ayırmadan kafamı salladım ve aşağı atladım. Eve gözlerim yerde gittim. Kafamı bir kere bile yukarı kaldırmadım. Kapıdan içeri girdiğimde babama sarıldım ve odama çıkıp valizimi bile yerleştirmeden yatağa yattım. Çarşafı üzerime örtüp gözlerimi kapattım. Bu Güneş'in batmasını, hemen ardından tekrar çıkmasını hızlandıracaktı ama umrumda değildi. Olamıyordu.

Sabah yedide gözlerim istemsizce açıldı ve soluk gözlerle bilgisayarımı açtım. Nasıl göründüğümü tahmin edebiliyordum. Kırmızı lekeli gözler, dağınık saçlar, kurumuş bir dudak...Yanımda duran pantolonumun arka cebinden sigara pakedini açıp birini dudaklarımın arasına aldım ve ucunu çakmakla buluşturdum. İşaret ve baş parmağımın arasına alıp dudaklarımdan ayırıp dumanı tavana doğru üfledim. Bilgisayarımda bir bildirim gördüğümde kaşlarımı çattım. Hiç acele etmeden yavaşça kırmızı kutunun üzerine tıkladım ve notlarım açıldı.

Matematik: 70 - 88

Tyler notlarımı güncellemişti. Bunlar benim cidden aldığım notlardı ve okulu bitirebilirdim. Biraz gülümsedim ve sigarayı tekrar dudaklarımla buluşturdum. Babam bunu görseydi kötü günümü daha da batırabilirdi. Gülümsemem çok uzun sürmemişti. Bugün okuldan atılacaktım ve bu notlar benim bir işime yaramayacaktı.

Yavaşça bilgisayarı yere bıraktım ve yatağın başlığına yaslandım. Başlığın soğukluğu beni bir anlığına titretirken zamanla alıştım ve gözlerimi kapatıp dumanı tekrar havaya üflediğimde babamın ayak seslerini duydum. Alıştığım gibi hızla sigarayı kül tablasın da söndürüp yatağımın altına kaydırdım. Yatakta ayağa kalkıp çarşafı elime aldığımda kapı açıldı. Komik bir haldeydim. Üzerimde siyah boxer'im hariç bir şey yoktu ve çarşafımı tutup etrafta ki duman kokusunu yaymaya çalışıyordum.

"Sen yine mi sabah sabah sigara içiyorsun"

Babamın yüzünü buruşturarak sorduğu soruya kafamı hızla iki yana salladım. "Hayır, tütsü yaktım"

Babam bana doğru gelirken onu engellemek için bir adım attım ama boşluğu unuttuğumu yere kapaklandığımda hatırladım. Babam benim üzerimden atlayıp yatağımın altından gizli sırrımı aldı ve Zafer kazanmış edasıyla gülümsedi.

"Baba ya"

"Hiç şansın yok Dylan bugün kahveleri sen yapacaksın"

Kafamı salladım ve bedenime dolanan çarşaftan kutulmak için verdiğim türlü mücadeleler sonucunda kurtulup dolabıma yöneldim. Üzerime siyah bir tişört geçirip sandalyenin üzerinde ki siyah pantolonu da bacağıma geçirirken beni gören biri olsaydı çok güzel halay çektiğimi söyleyebilirdi.

Aşağı indiğimde kahve suyunu hazırladım ve bardaklara koyup birini babamın oturduğu sandalyenin önüne koydum. Kahvaltılık gevreğin üzerine sütü gezdirirken gözlerim saate takıldı. "Siktir"

Babamın geldiğini farketmemiştim. Kafama elinde ki kaşıkla vurdu ve "sen küfür de ediyorsun" dedi. Ben kafamı iki yana sallayıp ayaklandım ve kapının önüne gittim. Babam ayakkabılarımı giyerken ne yapmaya çalıştığımı anlayıp yanıma geldi. "O yemeği yemeden çıkamazsın"

"Giderken yerim baba"

Babamın yanağına bir öpücük bırakıp çantamı da alıp dışarı çıktım ve kapı kapanınca hayatta kalmama yardımcı eşyaları kontrol ettim. Telefonum arka cebimde, kulaklığım onun yanındaydı. Anahtarım diğer cebimde, sigaram...Unutmuş olmalıydım. Hızla eve geri döndüm ve kapıyı açtım. Babam yukardan suratını gösterdiğinde gülümsedim ve sigaramla çakmağımı istedim. O neredeyse fırlatarak aşağı bıraktığında tuttum ve elimi salladım. "Yemeğini yemeden içme o zıkkımı"
dediğinde minnetlerimi sunarak el salladım ve karşılık aldığımda koşarak okula gittim.

Sınıfa nefes nefese girdiğimde Tyler ve sınıftakiler şaşkınca bana bakıyordu. Ben başım eğik Tyler'ın karşısında durduğumda elinde ki kalem ve kitapla bana bakmaya devam ediyordu. İç sesim ve o aynı anda "geç kaldın, neden?" Diye sorduğunda ellerimi arkamda birleştirdim.

"Uyuyakalmışım, dün yorulmuş olmalıyım"

"Hepimiz aynı yerden, aynı zamanda geldik Stilinski. Bu bir mazeret değil. Okul çıkışında kütüphaneye in. Gözetleme cezasındasın"

"Evet efendim"

Yavaş adımlarla Jeff'in yanına oturduğumda defterlerimi çıkardım. Canım arkadaşım fısıltıyla "yine ne bok yedin merak ettim şimdi" dediğinde burukça gülümsedim. Tyler'la göz göze gelmemeye çalıştığım, çok zorlu bir matematik dersi kulak patlatıcı zil sesiyle sonlandığında Tyler eşyalarını topladı. Bende onun söylemesini beklemeden arkasından başım eğik takip ettim.

Odasına geldiğimizde kapıyı kapattı ve masasının önüne geçip eşyalarını yerleştirdi. Ben onu bekliyordum. Aramızda ki sessizlik beni rahatsız ediyordu. Bir şeyler söyleyip kahkaha atmak istiyordum ama o çok ciddiydi.

Sonunda eşyalarını yerleştirdiğinde sandalyesine oturdu ve ellerini masanın önünde birleştirip yanımda ki sandalyeyi gösterdi. "Sana bir şey söylemeyeceğim. Zaten biliyorsun ne halt yediğini"

Ben tepkisiz kaldığımda bir kağıt çıkardı ve bir şeyler yazıp damgasını bastı. Önüme uzatıp kesin bir şekilde "imzala" dedi. Kalemi alıp imzamı attığımda kafasını sallayıp gözlerini bana dikti. "Arkadaşların ve öğretmenlerinle vedalaşabilirsin" dediğinde ayağa kalkıp ona baktım. O da ayağa kalktığında kağıdı alıp gözümün önünde tuttu.

"Bu kağıt" diyip arkama dolandı. "Sana son bir şans veriyor. Bir daha yapacağını düşünmüyorum Dylan. Yapacak mısın"

Ben dalga geçtiğini düşünüp tepkisiz kaldım ama o gayet ciddiydi. "Yapacak mısın" diyip kendini yinelediğinde kafamı iki yana salladım.
O ise gülümseyip kağıdı güzelce çekmecesine koydu ve kilitledi. Tekrar yanıma geldiğinde kolunu kapıya uzattı. "Çık hadi"

Ben kollarımı onun boynuna sardığımda kalbinin atışı hızlandı. Onun kolları da benim belimi bulduğunda gözlerimi kapattım. "Teşekkür ederim Bay Hoechlin"
———

Matematik Öğretmeni Where stories live. Discover now