1.Bölüm

667 25 9
                                    

  Gözlerimi açtığımda ilk hissettiğim hala ağrımaya devam eden bileğim oldu. Bu kadar zorlamamam gerektiğini herkes söylemişti ama pek itaatkar biri olduğum söylenemezdi. Bu yüzden de sızlanıp durmam anlamsızdı. Yataktan kalkıp koyu gri güneşliği araladığımda güneş, gözlerimin içine sızarak beni selamladı. Telefonumu alıp takım kaptanına bugünkü antrenmana katılamayacağımı söyledim. Bu ayakla düz bir yolda bile yürüyüp yürüyemeyeceğimi kestiremiyordum. Topallayarak mutfağa ilerledim ve basit bir kahvaltı hazırladım. Antrenmana katılmasam bile derslere katılmam gerekiyordu. Kısa bir duşun ardından siyah şortumu giydim ve haki rengindeki tişörtümü başımdan geçirdim. Dolabım sıradan gözüken kıyafetlerle doluydu. Sonuç olarak basit bir adamdım. Alışverişin benlik bir şey olduğu söylenemezdi. Saçlarımı düzeltip evden her zamanki gibi hızla çıkmaya çalıştım ama ayağım beni yavaşlatıyordu. Koşar adım yürüyen biri için topallamak ölüm gibiydi. Otoparka inerken bileğimin şişkinliğini unutup sertçe hareket ediyordum ve bu canımı daha da fazla yakmama sebep oluyordu. Sol bileğimi incitmemin tek şansı araba sürebiliyor oluşumdu. Kampüse geldiğimde arabadan indim ve üst kata çıktım.

Max" Hey Gulf! Neden topallıyorsun? Yine mi bileğini burktun? "

Cevap vermediğimde yanıma geldi ve ondan destek almam için kolunu omzuma attı. Ben de ona tutundum.

Max" Yorulduğun zaman dinlenmek bu kadar zor mu sahiden? Neden bu kadar inatçı olmak zorundasın? "

G" İnat falan etmiyorum. Elimden gelenin en iyisini yapmalıyım. "

Max eliyle bileğimi gösterdi.

Max" Çalışmanın da bir dozu vardır Gulf Kanawut. Bileğin mosmor olana kadar çalışman sana hiçbir fayda vermeyecek. "

G" Neden zaten bildiğim şeyleri anlatıp duruyorsun? "

Max" Bilseydin, yapmazdın. "

Sınıfa girene kadar sızlanıp durmuştum. Max'in iyiliğimi düşündüğünü biliyordum. Sadece futbol oynarken kendimi kaybediyor ve kimseyi dinlemek istemiyordum. Bu da bana hiçbir şey kazandırmıyordu işte...  Onun da dediği gibi; inatçının tekiydim.

Dersler bittikten sonra kampüsün dışındaki otoparka gitmek için ilerliyordum. Karşıdan karşıya geçerken birden bileğim burkuldu ve dizimi hızla yere çarptım. Avuç içlerim yere yapışmışıkken sola baktığımda siyah bir araba hızla üstüme doğru geliyordu. Ellerimi kendime dolandım ve gözlerimi sıkıca kapattım.

"Böyle mi öleceğim yani? Bu kadar basit miydi?"

Sert araba frenini duyduktan sonra kapattığım gözlerimi yavaşça araladım.

"Hey! İyi misin?"

Gri gömlekli adam kollarımdan tutarak beni sarsıyordu. Sesi endişeli çıkıyordu.

"Beni duyuyor musun?"

Tuttuğum bacaklarımı bıraktım ve başımı kaldırdım. Adamın saçları tıpkı gömleği gibi griydi.

"Bir yerin acımıyor, değil mi? Seni hastaneye götürmeliyim. Ayağa kalkabilecek misin?"

Tek ayağımın üzerinde kalkarken belimi tuttu ve beni arabasına doğru ilerletti.

G" Buna gerek yok. Eve gitsem yeter. "

"Hayır, olmaz! Bileğin şimdiden şişmiş. Bunun sorumluluğunu almalıyım."

Elimi omzuna yerleştirdim ve onu kendimden uzaklaştırdım.

G"Bileğim zaten incinmişti, sizinle alakalı bir durum yok. "

Koşmaktan YorulmakWhere stories live. Discover now