SAVCIM (9.BÖLÜM)

50.7K 2K 236
                                    

Keyifli okumalar..

12 oy 30 yorum = yeni bölüm

&&&&

Yağız benden iki adım önde sessizce ilerliyordu. Dün ona attığım tribi şimdi o bana atıyordu ve bu nedensizce bana komik geliyordu. Ben zaten çocuk gibi bir kızdım, trip atmak ve inat etmek benim doğamda olan bir şeydi. Ben hep böyleydim ama Yağız bir anda benim yaptığım hareketlerle bana yaklaşınca bu durum gülünç hale geliyordu. "Koskoca savcı, bana küstü
mü şimdi?"

Başını gökyüzüne kaldırıp sabır çekti. "Afra! Şu an kendimle savaşıyorum zaten. Seni üzmemi istemiyorsan sus!" Diyerek kollarını bağlayarak söylene söylene yürümeye devam etti.  Arkasından koşar adımlarla yetişmeye çalıştım. Zaten Pusat'ı da göndermişti. Yol boyu anamı ağlatıp başımı şişirecekti. En azından içimden geleni arkasından söyleyeyim de biraz olsun rahatlayayım. 

Arabanın önüne gelene kadar söylenmiştim ve arada kendimi tutamayıp yüksek sesle de konuşmuştum ama o zerre umursamamıştı. Ben konuşmaktan yorulmuştum o ise susmaktan yorulmamıştı. Oysaki onun yerinde olsam can sıkıntısından çoktan konuşmuştum. Her neyse, bu sıkıcı kısa yürüyüşümüzün ardından arabanın önüne geldiğimizde adımlarımı durdurunca söylenerek bana döndü.

"Yine ne oldu başımın belası?"

"Ben yürümek istiyorum hem bak güneş de çıktı. Hava da güzel, ne olur be Savcım." Diyerek en masum ifademle ona baktım. "Söz ne istersen yapacağım. Bir daha Pusat'ı da kandırmayacağım."

Beni baştan aşağı süzüp doğru söyleyip söylemediğimi kontrol etti. Her ne kadarsa bu sözüme inanmasa da beni eve tıkmak istemediği için "Yürü başımın belası." Diyerek elleri cebinde bir şekilde yürümeye başladı. 

Trip atmayı bile beceremiyordu.

Bu haline genişçe gülümsedim. Nedensizce daha sempatik geliyordu gözüme.

"Aferin köle!" Diyerek arkasından söylendiğimde adımlarını durdurdu ve omzunun üstünden bana bir bakış attı. "Canım, birtanem, en sevdiğim insan evladı!" Diyerek bir U dönüşü yapıp yanına yetiştim. Allah'tan konuyu uzatmadan ölü gibi yürümeye devam etti.

***

Yine olan olmuştu. Hayat bana götüyle gülümseyip sular altına almıştı. Gerçekten de sular altına almıştı. Birazdan sel olabilirdi, erozyon, hortum... Artık aklınıza hangi afet geliyorsa şu an benim için olağan bir şeydi. Ben gerçekten belayı çekiyordum. Bir ara kurşun döksem iyi olacaktı.

"O şom ağzını açmasan olmaz değil mi?"

Yağız'ın olduğu tarafa bakmadan yürümeye devam ettim. Kollarımı bağlayarak önden yürüyecekken beni kolumdan tutup yanına çekti. 

Ben 'Hava ne güzel' dedikten 5 dakika sonra şimşek çakmış yağmur yağmaya başlamıştı. İşte böyle de uğurlu bir kızdım(!)

"Yanımdan ayrılma."

"Ya ben ne bileyim yağmur yağacak, ermiş miyim?"

"Sen hala konuşuyor musun? Seni bu yağmur suyunda boğarım çocuk." Sertçe yutkunup gülümsemeye çalıştım. Şu an çocuk demesine bile sinirlenemeyecek kadar üşüyordum. Küfür savurup "Lan yağmur da değil ki sel oldu. Bizi de almazsa iyidir!" Diye söylendi.

Yok ya o kadar de-

Çakan simşekle Yağız'ın koluna girdim. "Yağız, bu şimşek bize çakmaz değil mi?"

Bana cevap vermeden söylenerek yürümeye devam etti. Bir süre sonra ben de hâl kalmayınca yere çöktüm. "Ben daha fazla yürüyemeyeceğim üşüyorum."

SAVCIM (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now