i saw somethin' | 2

289 49 6
                                    

aynı gün port fairy kasabası limanı, 03.40 pm.

"ev telefonu o kadar çok çaldı ki annem saldırı falan olduğunu düşündü." jisung beli ağrıdığı için indirdiği çantasını arkadaşı hyunjin ona yaklaşmaya başladığında geri takarken söylendi.

"hey, patron acelemiz olduğunu söyledi. ben de seni çok kere aradım çünkü bilerek açmadığını biliyorum." hyunjin arkadaşına laf soktuğu hissini hissettiğinden ağzında kırık bir gülümseme oluşmuştu. Bunu devam ettirebilmek için ağzını açtı.

"yani bu sözlerini-" lafını arkalarından gelen changbin hyungları bozdu. "boşuna uğraşma daha da batıracaksın, dediklerin havalı bile değildi." hyunjin bozulmuş bir şekilde changbin'in ortalarına geçmesi için kenarı kayarken jisung söylenmeye devam ediyordu.

"daha yeni dönmemiş miydik?! neden hemen yeni bir sefere çıkmalıyız ki? en azından hazırlanmamız için vakit tanımalıydı bize! yarın sabaha karşı çıksak çok bir fark olacağını sanmıyorum." changbin jisung'un omzunu hafifçe sıvazlayıp sıktı ve adımlarını hızlandırdı, bir yandan da konuşuyordu.

"kaptanın her zaman bir bildiği vardır jisung. o da dinlenmek istiyor, hepimizden daha çok yorulduğunu sen de biliyorsun." biri önde diğer ikisi arkada olan üçlü yavaş yavaş limana ilerlemeye devam ettiler. geminin önünde çantası tamtakır hazır şekilde onları bekleyen jeongin'i gördüklerinde hyunjin göz devirdi.

"o da mı bizimle gelecek! cidden bu kadar önemli bir işe en çaylak kişiyi alarak kaptan ne planlıyor acaba?" hyunjin söylenerek onlara gülümseyerek el sallayan jeongin'e yaklaşırken jisung da adımlarını hızlandırmış ve onaylayan kafasıyla hyunjin'e cevap vermişti.

"birde her zaman erkenden gelebiliyor! baksana her şeyini almış olduğu yerinden okunuyor. gerçi.. ben de bir önceki sefere katılmasaydım ve bolca dinlenme ve hazırlanma vaktim olsaydı bende böyle erkenden mutlu mutlu ve tamtakır gelirdim."
jisung sözlerini bitirirken önlerindeki changbin sessiz bir kıkırdama bıraktı.

"en son ona haber verildi." changbin'in sözlerinin ardından arkada yürüyen ikili kısaca birbirine bakmış ve aynı anda sormuşlardı.
"nasıl-" fakat sorularını farklı bir ses cevaplamıştı, diyebiliriz.

"geç kaldınız! size el salladığımı görmediniz mi? açıkçası çok heyecanlıyım!  duyduğum gibi geldim limana. bir gün uzun sefere çıkarım diye bavulumu çoktan hazırlamıştım. tek yapmam gereken konserveleri eklemek oldu, bu yuzden ben biraz erken gelmişte olabilirim.. konudan biraz saptım galiba ama şunu söylemem gerek! çok ama çok heyecanlıyım-"

changbin jeongin'in art arda konuşmalarına daha fazla dayanamayarak eli ile ağzını bir saniye kapatmış ve azda olsa susmasını sağlamıştı. "tamam anladık oldukça heyecanlısın artık gemiye geçebilir miyiz! çünkü başım her an ağrıyabilir.." gemi ile iskele arasındaki köprüyü çıkarmak için gemiye atladı changbin.

hızla içerideki köprüyü aldıktan sonra iskeleye uzatmıştı. köprüyü yerleştirdikten sonra kenarından tutarak kaymamasını önledi. jisung yavaşça gemiye adımını atarken ağzındaki o mayhoş gülümseme ile changbin'in kulağına eğildi. "ben demiştiim! onun kısa sürede böyle hazırlanması imkansız. tek yaptığı konserveleri koymak olmuş.. konserveler? aman tanrım!"

jisung birden paniğe kapılarak konuşmaya başladı. "konserveleri, yiyecekleri almayı unuttum!" hyunjin de gemiye çoktan adımını atmış ve çantalarını yere bırakmıştı. "eğer şuanda koşarak gidersem hemen gelebilirim!"

jisung gemiden geri inmek için hazırlanırken limanda gemiye doğru acele adımlarla ilerleyen kaptan chris onu durdurdu. "jisung şuanda bir yere gidersen zaman kaybederiz. mürettebat geldi bile."

𝐜𝐢𝐧𝐧𝐚𝐦𝐨𝐧 𝐛𝐨𝐲' 𝐜𝐡𝐚𝐧𝐥𝐢𝐱حيث تعيش القصص. اكتشف الآن