9 - anlaşılmak ve veda

815 111 44
                                    

Medya: leehi - holo

Finale son 1 kaldı :') yani sonraki bölüm Seungmin var

*

Sonsuza dek uyuyabilecekmişim gibi hissettiğim bir sabaha uyanmıştım. Dün sadece bir kutu bira içmeme rağmen uzun zamandır içki içmediğim için başım ağrıyor, vücudum yorgunluktan alarm veriyordu. Ama biliyor musunuz? Kramplarla uyanmadım bu kez. Sadece, öylesine, uyanıverdim işte.

Tavana bakmayı kesmem gerekiyordu ama gözlerimi tek bir noktaya dikmiş, üstümde açılan örtüyü geri örtme gereği duymadan ve hareket etmeden duruyordum. Balkon kapısını ben mi açık bırakmıştım, yoksa dün gece zeytin hanım içerisi havalansın diye mi açmıştı bilmiyorum ama hava biraz serin gibiydi. Doğrusu güneş de ortalarda görünmüyordu. Sanırım epeyi erken bir saatte tesadüfen uyanmıştım.

Bu arada, balkon kapısı da kapalıydı.

Sahi, dün gece nedense son ana kadar hafızam gayet iyiydi. Fakat otele vardıktan sonra uykumun iyice bastırdığını hatırlıyorum ki ben uyuyamazdım. Günde birkaç saat uykuya muhtaçtım genelde. Başımdaki korkunç ağrı, ağzımdaki iğrenç tat, şu anda çok ağrımayan ama genelde beni acıdan kıvrandıran kramplar, kalp çarpıntısı, baş dönmesi, her an bayılacakmış gibi olma hissi... İşte, insanın doğal rutini bu olunca iyi uyandığı zaman aşırı garipsiyor.

Sonra aniden aklıma dün gece zeytine ne söylediğim geldi. Daha doğrusu ne söylediğimi hatırlamıyorum ama bir şey söylediğimden çok eminim. Başta biraz şaşırır gibi de olsa, sonrasında benim ne kadar aptal olduğumu sayıkladığını hatırlıyorum. Bir de... Galiba bana tokat atmıştı. İyi de neden? Bana kızgın mıydı? Kötü bir şey söylemiş veya yapmış olma ihtimalim ne? Yok canım, henüz insanlara durduk yere saldıracak kadar kafayı yemiş olamam, değil mi? Ve neden deli gibi cesur hissettiğimi hatırlıyorum? Ben bir kutu birayla nasıl bu kadar sarhoş olabildim?

Sarhoş olmadın.

Gözlerimi kırpıştırıp bir süre yatakta bekledim. Güneşin ışıkları pencereden içeri yayılmaya başlayınca da dünyanın en uyuşuk hareketleriyle yataktan kalktım. Olduğum yerde gerindim, ki baş dönmesi sonucu düşme tehlikesi atlattım. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkamalıydım- hayır bekle. Duş alsam fena olmazdı herhalde. Hem, geldiğimden beri giymediğim ama nedense buradan aldığım yeni tişörtümü giymek için bahanem olurdu, duş alırsam üzerimdeki kıyafetleri yıkamak zorunda kalacağım için.

Duştan çıktıktan sonra, ki tuhaf bir biçimde düşüncelere dalıp ağlama krizi geçirmekten ziyade sadece güzelce yıkanıp çıkmıştım, yeni ve temiz kıyafetlerimi giydim. Vay canına, ne büyük bir imaj değişikliği ama! Sanırım artık dünyanın en 'mutlu' insanı falan olabilirim.

Kendi kendime sırıtırken buldum kendimi. İçten içe kendimle dalga geçmeye bayılıyordum. Yani düşünsenize, ne söylerseniz söyleyin size asla alınmayan, kırılmayan, gücenmeyen, söylediklerinize asla kötü tepki vermeyen birini düşünün. En ideal kişi kendimdim.

Yatağın yanındaki tuvalet aynasından kendime baktım. Dünle bugün arasında dış görünüş olarak dahi belirgin bir fark vardı. Mesela saçlarım yağlı değildi, harika. Tişörtümün rengi solmamıştı ve eşofmanım kirli değildi. Hava da güzel gibiydi.

Dışarı çıktım. Öyle çok bir aman aman gezme isteğim yoktu. Ondan ziyade zeytini bulup dün gece en son neler yaşandığını öğrenmek istiyordum. Bir yandan da yüzleşeceğim belirsiz gerçekten korkuyordum. Ya kızı incitecek bir şey yaptıysam? Ama öyle bir şey hatırlamıyorum ve kendimi o her zamanki bok gibi ruh halimde hissetmiyorum. Öyle ise ne oldu?

somebody told me; | chanmin ✔️Where stories live. Discover now