3. Bölüm

209 12 0
                                    

Başımın ucun kafede gördüğüm o adam vardı ve bana bakıyordu. Hala donuk bir şekilde adamın bembeyaz süratına bakıyordum ve birden sessizliği o kalın sesiyle böldü, "küçük çocukların bu ormanda ne işi var?" Dedi ama ben cevap veremeden korkudan bayıldım. İşte bu aptallığım benim sonum olmuştu, ah salak kafam neden Yeonjin'den ayrıldım ki? Her şey daha iyi olabilirdi ama ben bela çeken bir mıknatıs olduğum için başımını dertten kurtaramıyordum. Kim bilir artık beni öldürür mü? Savunmasız bedenime mi dokunur hiç bir fikrim yoktu sadece öylesine yaşıyordum. 1-2 saat sonra anca ayıldım ama ayıldım mı öldüm mü belli değil, boş boş etrafa bakıyordum ki kendimi kocaman bir ağaca halatla bağlı bir şekilde buldum. Artık kurtuluşum yoktu, öldüm denebilirdi yani, daha doğrusu ölsem daha iyi olurdu. Boş boş bakarken görme alanıma o adam girdi ve konuştu, "evet ilk olarak soruyorum, ormanın bu kısımlarında ne işin var?"

"He" diye cevapladım, ben orda can çekişiyorum şerefsizin bana sorduğuna bak

"Anlama bozukluğun mu var? Ne işin var burda diye sordum!"

"Kamp nerde" dedim sarhoş gibi gözüken halimle

"Demek kampta kalıyorsun, anladım senin derdini"

"Ne dedin?" Diyerek cevapladım, kendimden geçmişim bana kamp diyor. Benim bu halime sinir olup bana bir tokat attı, o tokat beni gerçekten kendime getirdi, gözlerim açıldı resmen. "Bana bak sen bana vuramazsın" dedim ve beni gözüyle baştan aşağı süzdü, bende sinirle "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" Diye konuştum

"Park Yuna" dedi. Şaşkınlıkla süratına baktım ve sonra konuşmaya devam etti, "benim adım da Felix fakat sanırım biliyorsun"

"S-sen o Felix misin?"

"Bakıyorum insanların kurduğu o saçma hikayeyi sende duymuşsun"

"İnsanlar derken, sen insan değil misin?"

"İnsana mı benziyorum sence?" Diye soruma soruyla cevap verdi, bende sinirlenip küfür ettim "haklısın p*zevenge benziyorsun" dedim ama keşke demez olaydım. O derin sesiyle büyük bir kahkaha atıp gözlerimin içine baktı ve boynuma doğru yaklaşıp boynumu ısırıp kanımı emdi. O anda hayatımda atmadığım kadar büyük bir çığlık attım çünkü hayatımda canım hiç bu kadar yanmamıştı

"Artık ne olduğumu anlamışsındır" dedi

"Ne yaptın bana?"

"Kanını emdim, uzun zaman sonra ilk defa bu kadar güzel, taze, sigara ve alkol karışmamış bir kan içtim"

"Lütfen bırak beni gideyim"

"Bu olmaz, artık ölene kadar benimle kalmak zorundasın"

"Neden ama?"

"Çünkü yaşadığın şeyleri insanlara anlatacaksın ve bu ormanda rahatım kalmayacak"

"Yemin ederim kimseye söylemem"

"Çok konuşuyorsun sus" o anda kocaman bir çığlık attım ama kimse sesimi duymadı, bağırmaya devam edince gözlerini benim gözlerime korkunç bir şekilde dikti ve benim yine nutkum tutulmuştu

"Eğer sözümü dinlersen iyi anlaşabiliriz fakat dinlemezsen sonun o adam gibi olur"

"Hangi adam?"

"Ağaca astığım" dedi ve ben o an yine bayılacağım sandım ama bayılmak yerine hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. O ise dediğimi yaparım der gibi suratıma bakıyordu. Çok sürmeden tamamen salya sümük içerisinde kaldım ve beklenmedik bir şey oldu, olduğumuz yerin bir kaç metre ilerisinden ayak sesleri duyulmaya başlamıştı. Ben sevinçle ağlamayı bırakmıştım fakat Felix tam tersi endişeyle beni ağaçtan çözmeye çalışıyordu, çözdükten sonra beni omzuna koyup uzaklara doğru kaçıyordu, ben ise onun sırtını yumruklayıp çığlık atıyordum ama nedense kimse beni duymuyormuş gibi hissediyordum. Beni yeterince uzak bir yere götürünce omzundan aşağı attı. Onlardan tamamen uzaklaşmıştık, artık umudumu yitirmeye başlamıştım ve tüm umutsuzluğumla "neden beni kaçırdın" diye sordum

"Onlar seni kurtarmaya gelmedi, onlar diğer vampirler. Hatta sen benle karşılaştığın için şanslısın bile, diğerleri insanlara işkence yapıyorlar"

"Peki neden beni koruyorsun, ne istiyorsun benden?"

"Seni istiyorum" dedi ve ben şok, neden beni istiyorsun ki, git diğerlerini iste

"Bana ne yapıcaksın? Beni öldürecek misin?"

"Neden seni öldüreyim"

"Ne yapıcaksın o zaman" dediğimde ifadesiz bir şekilde suratıma baktı ve suratını benim suratıma doğru yaklaştırdı. Kalbim öyle atıyordu ki sanki yerinden çıkacak. O kadar yakınıma gelmişti ki öpücek sandım, bu arada yakından bakınca çilleri olduğunu fark ettim. İlk defa bir vampirin çilleri olduğunu gördüm, daha doğrusu ilk defa vampir gördüm. Daha fazla yakınıma gelmeden onu ittirdim ve ciddi bir şekilde "ne yapıyorsun sen!?" Dedim

"Aklını okuyordum"

"Ne!" Diye bağırdım

"Demek öpüceğimi sandın, seni öpmemi mi isterdin?"

"Saçmalama be!" O kadar utandım kı domates olmuştum, halbuki öyle bir şey istemiyordum

"Bir de çillerimi yeni fark etmişsin"

"Bunu nasıl yapıyorsun?" Dedim ve aniden ellerimi tutup halatla bağladı

"Çok konuşuyorsun ufaklık"

O sırada ellerimi bağlarken hızlı bir şekilde kafasına vurup onu bayıltıp kaça bilir miyim diye düşünüyorum ve aklıma onun aklımı okuyabildiği geldi

"Beni bayıltmak mı istiyorsun? Çok kırıldım. Oysa ki ben seni kötü vampirlerden kurtardım"

"Kurtarmasaydın" dediğimde halatı daha çok sıkınca ağzımdan küçük bir inleme çıkmıştı ama o anda halatı sıkarken kaslı kolundan çıkan damarı görmüştüm ve açıkcası biraz etkilendim, çok güçlüydü ve yakışıklıydı, tek sorun vampir olması

"Teşekkür ederim" dedi

"Neden" diye sorduğumda bana "yakışıklı olduğumu düşündüğün için" diyerek cevap verdi. Acayip utanmıştım, o kadar utandım ki kafamı deve kuşu gibi kuma gömmek istiyordum. Halatı bağlaması bitmişti ve bana "üzgünüm" dedi

"Neden?" Dediğim anda boynumu ısırarak beni bayılttı, neden bunu yaptığı hakkında hiç bir fikrim yoktu, bayılmamın sebebi kansızlık yüzünden olmalıydı ve beni bilerek bayılttığı belliydi. Beni kucağına alıp kulübe gibi bir yere götürdü ve sandalyeye bağladı. Yaklaşık 1 saat sonra ayıldım, gözümü açınca sorduğum ilk şey "neden buraya getirdin beni"

"Şimdi ben gidiyorum, seni çözücem ve kapıyı kitleyeceğim. Bir yaramazlık yapma"

Gelip ipleri çözdü ve gitti. Kim bilir Kamptakiler beni nasıl merak etmiştir, umarım anne babama haber vermezler. Neyse bunları düşünüp üzülmek yerine buradan nasıl çıkacağımı düşünmem lazım. Odada hiçbir şey yoktu, ne su vardı ne yemek. Sadece tahtadan bir kulübe. Ne yapabilirim diye düşünmeye başladım, düşündüm düşündüm hiçbir şey bulamadım. Sonra gözüm istemsizce sandalyenin bacağına gitti ve aklıma mükemmel bir fikir geldi. Fikir şöyleydi; sandalyenin bir bacağını koparıp ucunu sivrileştirecektim sonra Felix geldiğinde ona saplayacaktım ve o da ölecek! Evet biraz cani bir fikir ama yapıcak başka bir şey gelmiyor aklıma. Hemen dediğim planı uygulamak için işe koyuldum, sandalyenin bacağını bir şekilde kopardım ve ucun diğer tahtalara sürterek sivrileştirdim, her şey hazırdı, sıra Felix'i beklemekti. 1 saat oldu, 2 saat oldu, 3 saat oldu ama hala gelmedi, gelen tek şey benim uykumdu ama ayakta kalmam gerekiyordu. Aradan yarım saat geçmişti tam uykuya dalıyordum ki kilit açılma sesi duydum, tüm hızımla elime silahımı alıp kapının açılmasını bekledim. Kapı yavaşça açıldı ve Felix'in suratını görür görmez ucu sivri sopamı onun karnına soktum

Devam edecek...

VAMPİRE | Lee Felix~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin