BÖLÜM 5

92.2K 3.9K 903
                                    


Mutfak telefonun açılmasıyla sessizliğe kavuştu ve Şükran bu sessizliği bozan tek kişi oldu. Oldukça nazik bir şekilde "Efendim." dedi ve sustu. Saniyeler içerisinde telefonun diğer ucundaki Mete, sesi titrek bir şekilde "Alo Şükran." dedi. Şükran, Mete'nin ses tonunun neden bu kadar kötü olduğunu anlamamış yüzünü ekşitmiş bir sekil de karşısında oturan kızına ve kocasına bakarak telefonla konuşmasına devam etti.

"Kötü bir şey mi oldu? Sesin kötü geliyor."

Mete yutkunduktan sonra derin bir nefes aldı ve yıllardır görüşmedikleri arkadaşı olan Şükran'a ağlamaklı bir ses tonuyla "Nermin'i kaybettik. Başımız sağ olsun." dedi ve gözünde akan yaşı elinin tersiyle sildi. Şükran'ın o sıra elleri titremeye başlamış yıllardır görüşemedikleri ancak hiçbir zaman birbirlerinden kopmadıkları arkadaşının öldüğüne inanamamıştı. Hiçbir şeyi yokken nasıl olur da, neden öldüğüne anlam veremiyordu. Şaşkınlığı bir kenara atarak titrek bir sesle "Nasıl olur?" dedi ve masada duran suyundan bir yudum aldı. Mete ise daha fazla dayanamadı ve "Kapatmak zorundayım konuşamıyorum daha sonra tekrar ararım. " dedi, telefonu kapattı.

Şükran telefonu yavaşça masanın üzerine bırakarak etrafına şakın gözlerle bakmaya devam ediyor duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. O sırada ise Beren ve Fırat, Şükran'ın suratına bakıyor neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Kısa bir süre sonra Fırat daha fazla dayanamadı ve yavaşça karısının kolundan tutarak konuşmaya başladı.

"Şükran neler oluyor? Hiç iyi görünmüyorsun."

Şükran kısa süreliğine kocasının sorusunu yanıtsız bıraktı ve tekrar suyundan bir yudum alarak yutkundu. Ardından gözyaşlarını silerek konuşmaya başladı.

"Nermin ölmüş."

Mutfak bu sefer tam anlamıyla sessizliğe büründü ve çıt çıkaran tek bir kişi dahi yoktu. Beren ve Fırat göz göze geldikten hemen sonra adam ağlamaklı bir ses tonuyla "Peki, nasıl olmuş söyledi mi?" dedi.

"Hayır söylemedi. Daha sonra tekrar arardım dedi."

Beren, annesi ve babasının konuşmaları sırasında tabağındaki bezelyelerle oynamaya dalmış, sadece rüyasında Nermin'i gördükten bir gün sonra ölmesine odaklanmıştı. Hala rüyasında neden Nermin'i gördüğüne dair hiçbir fikri yoktu. O sırada tekrar Şükran'ın telefonu çaldı ve arayan yine Mete'ydi. Kadın telefonu sakince açtı ve konuşmaya başladı.

"Daha iyi misin? Nasıl oldu anlatabilecek misin?"

Mete'nin kendisini toparlaması için telefonu kapattığı bariz belli oluyordu. Sesindeki titreme gitmişti ancak ağladığı belliydi.

"Bizde anlayamadık. Gece yattık her şey normaldi. Sabah saat 7 de kalkması gerekirken kalkmadı. Ben geç kaldığını düşündüm. Uyandırmak için kalktım ama uyanmadı. Baya bir dürttüm ama uyanmadı Şükran uyanmadı! Hemen nabzını dinledim nabzı yoktu. Kucağıma aldığım gibi arabaya bindirip hastaneye götürdüm. Doktorlar öldüğünü söyledi. Ellerinden hiçbir şey gelmeyeceğini söylediler. Nasıl öldüğünü anlayamadık. Otopsi sonrası anlaşılacakmış."

Şükran yüzündeki yaşlarını eliyle sildikten sonra cenazenin ne zaman nerede olacağını sordu ve ardından baş sağlığı dileyerek telefonu kapattı. Sofradan ani bir hareketle kalkarak masanın üzerinde duran tabağını ve bardağını alarak tezgâhın üzerine bıraktı. Bir yandan masayı toplamaya çalışıyor diğer yandan ise gözlerinden akan yaşı elinin tersiyle siliyordu. Beren annesinin yanına giderek sakince "Bırak ben burayı toplarım. Siz hazırlanın." dedi ve annesine sarıldı. Beren sofrayı toplarken anne ve babası odalarında cenazeye gitmek için hazırlanıyorlardı. Saatler sonra nihayet Fırat ve Şükran cenazeye gitmek için hazırlardı ve Şükran, Beren'in yanına giderek "Senin gelmeni istemiyorum. Oradaki ortamı da görmeni istemiyorum. Seni anneannenlere bırakacağız. İtiraz istemiyorum." dedi. Ailesi Beren'i şimdiye kadar bir, iki saatten fazla evde yalnız bırakmamıştı. Beren anne ve babasına büyüdüğünü, artık on sekiz yaşına geldiğini ve evde tek başına kalabileceğini defalarca söylemesine rağmen ailesi şimdiye kadar buna izin vermemişti.

Her zamanki gibi ailesinin kendisini anneannesine bırakacaklarını söylemesi üzerine evde tek kalabileceğini söyledi. İzin verilmedikçe ısrar ediyordu. Daha fazla dayanamayan Şükran yüksek bir sesle Beren'e cevap verdi.

"İtiraz istemiyorum dedim!"

"Anne lütfen..."

Beren'i dinlemeyen Şükran, yatak odasına giderek birkaç eşyayı çantasına koydu. Yanlarına yiyecek ve içecek almak için ise mutfağa gitti. Bu sırada Beren annesini hiç rahat bırakmıyor. İkna etmeye çalışıyordu. En sonun da Şükran dayanamayıp sert bir ses tonuyla kıza cevap verdi.

"Tamam yeter Beren! Ne yaparsan yap. Seninle uğraşamayacağım."

Beren bu cevabı duyduğuna inanamıyordu. Buna bu kadar sevineceği aklının ucundan dahi geçmezdi. İlk kez evde saatlerce tek kalacaktı. Düşüncelere dalan Beren, hemen annesinin yanına giderek hazırlanmasına yardım etti. İlk defa evde tek kalacağı için heyecanlıydı. Bir içerisinde Şükran ve Fırat, Antalya'ya gitmek için evden ayrıldılar. Beren artık evde tekti. Tüm evin sessizliği ve karanlığı hafifte olsa kendisini korkutsa da bunun üstesinden gelebileceğini düşünüyordu. Saat 10'a geliyordu. Biraz televizyon izleyip yatmayı planladı. Evde tek olduğu için ilk başlarda sevinse de ilerleyen saatlerde canı sıkılmış, sessizlikten daha fazla korkmaya başlamıştı. Televizyonun sesini ne kadar çok açsa da evde kimsesinin olmadığı aklına gelince korkuyordu. On sekiz yaşında genç bir kızın evde tek olmasından korktuğu aklına geldikçe kendisinden utanıyordu. Bunun tek nedeni ailesinin şimdiye kadar Beren'i tek bırakmamış olmasıydı.

Televizyon izlerken salonda bulunan üçlü koltuğa sızmış günün yorgunluğuyla birlikte derin bir uykuya dalmıştı. Saatler sonra evde tek olmasına rağmen mutfaktan gelen sesle irkildi. Yattığı koltuktan yavaşça doğruldu ve gözlerini ovuşturdu. Korku hissi gitgide artmıştı. Koltuktan kalkarak masanın üzerinde duran vazoyu adlı ve yavaş yavaş, ışıkları aça aça mutfağa gitmeye başladı. Elleri ve ayakları korkudan tir tir titriyor, avuç içleri terliyordu. Mutfak kapısının önüne geldi ve ani bir hareketle kapıyı öne doğru itti. Kıvrak bir hareketle ise ışığı açtı. Etrafta her şey normal gözüküyordu. Etrafına bakındıktan sonra tezgâhta duran tepsinin düştüğünü fark etti ve derin bir nefes aldı.

Açtığı ışıkları tekrar geri kapatarak salona dönen Beren, geceyi televizyon karşısında geçirmenin hiçte fena bir fikir olmadığını düşündü ve odasına giderek yastığını aldı. Salonda yatmak için her şey hazırdı. Hala hafiften korkuyor, arada sırada keşke annemlerle gitseydim fikrine kapılmaktan kendini alıkoyamıyordu. Salondaki koltuğa yattıktan bir süre sonra tekrar uykuya yenik düştü ve göz kapaklarını yavaşça kapattı.

Evde televizyondan çıkan kısık ses dışında bir ses duyulmuyordu. Dakikalar sonra Beren koltuktan sıçrayarak uyandı ve anlaşılamayacak derecede yüksek sesle konuşmaya başladı. Ardından hızla yatağından kalkarak koşar adımlarla mutfağa ilerledi. Salonun kapısından çıkarken takıldı ve tam yere düşecekken duvardan destek aldı. Mutfakta tezgâhın üstünde bulunan bıçağı alarak tekrar salona gitti. Beren tüm bunları yaparken kendine engel olamıyor, tüm bunları istemsiz olarak yapıyordu. Bıçağı alırken dikkati çeken tek şey sağ eli oldu. Çünkü normalde beş parmağa sahip olan sağ eli şimdi altı parmağa sahipti. Neler olduğuna anlam veremiyordu. Dakikalar yavaş ilerliyor terlemesi hızlanmıştı. Kısa bir süre sonra rüyada olduğunu anladı ve nasıl uyanacağını hakkında hiçbir fikri yoktu. 


Kitap basım sürecinde. Çıktığı zaman instagram hesabımdan çekilişler yapacağım. Takip etmeyi unutmayın!

İnstagram: barisugar

Sadece 5 Saniye (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin