-Ercüment.

1.6K 129 19
                                    

Güne başlarken ve gününü sonlandırırken Ercüment'in her zaman yaptığı bir alışkanlığı vardı. İşe giderken başını kaldırıp Aslı'nın odasının penceresine bakardı. İşten dönerken başını kaldırıp Aslı'nın odasının penceresine bakardı. Mahallede geçirdiği her vakitte yaptığı tek eylem buydu.

Aslı'dan uzak durmasını fark ettiği günden bu yana telefonundan numarasını silmişti, yolda görünce başını çevirmeye başlamıştı.

Ercüment, Aslı'nın yüz hatlarını ara sıra unuttuğunu düşünüyordu. Yüzüne bakmamak için sarf ettiği o üstün çaba ona derin bir kalp sızısı olarak dönüyordu. Aslı artık reşit olmuştu olmasına ama Ercüment içindeki iğrenç histen kurtulamamıştı.

2 sene geçmişti de Aslı'daki hoşlantı geçmemiş miydi? Ercüment'in tek problemi bu düşünceydi işte. Aslı artık Ercüment'e bakmıyordu. Eskisi gibi selam vermek için kırk takla atmıyordu. Ercüment, Aslı'yı kalbinde büyütürken Aslı Ercüment'i kalbinden silmişti.

Bir tarafın çocukluk hoşlantısı diğer tarafın can sızısı haline gelmişti.

"Yine Aslı'nın penceresine dalmışsın." dedi Azad, içindeki sıkıntıyı görmezden gelip Ercüment'in sorununa odaklanmak istercesine.

Ercüment ise cevap vermek yerine başını pencereden çekti ve arkadaşlarının arasındaki yerini tekrar aldı. Konuşarak çözebileceği bir sorun olmadığından konuşmamayı tercih ediyordu. Aslı ismi onun için bir tabu haline gelmişti.

Aslı derse oyundan elenirdi.

"Cinsiyeti belli oldu mu bebeğin?" Ercüment, sorusunu Metin'e soruyordu. Doğacak bebek için Azad ve Ercüment, bebeğin babasından daha heyecanlıydı fakat bunun farkına varamıyorlardı.

Metin, başını sağa sola salladı, "Diğer kontrolde belli olacakmış sanırım. Bilmiyorum, anlamam ben o işlerden." dedi.

"Rüya'dan haber var mı?" diye sordu Azad. Azad'ın sorusuyla Metin göz devirdi, Ercüment ise belli belirsiz bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına. "Aynı, seninle konuşmak istediğini söyleyip duruyor. Tek muhabbetimiz bu oldu artık."

Azad, sigarasından bir duman daha çekti ve gözlerini Ercüment'in gözlerinden kaçırarak gökyüzüne dikti. Ercüment ise bu cümleye de bir cevap alamayacağının bilincine vararak bakışlarını tekrar Aslı'nın penceresine çevirdi.

Perdesi aralansın, başını camdan birkaç saniye uzatsın diye bekliyordu. Yolda yürürken yüz yüze geldikleri zaman diliminde göremediği o ışıl ışıl suratı Aslı kendisine bakmıyorken görmek istiyordu.

Kendini kötü hissetmeden Aslı'ya bakmak istiyordu da bir türlü başaramıyordu. Onun da problemi buydu.

"Ercü yeter ya!" dedi Metin. "Şu kafanı çek şu camdan artık. Yeter. Kendini paraladın, mahvettin."

Ercüment Metin'e omuz silkip yerinden kalktı. "Ben eve gidiyorum." dedi. Sitemliydi. Arkadaşlarının onu anlamadığını düşünüyordu ve haksız da sayılmazdı.

Uzun süre Azad'ın kendisini anlayacağının hayalini kurmuştu ama onu Azad da anlamamıştı. Zaten anlasaydı Rüya'ya bu kadar keskin sınırlar çekmezdi diye düşünüyordu Ercüment. Azad ile Metin, Ercüment'i ne zaman anlamışlardı?

"Siktir git o zaman." Metin'in sert çıkışına şaşırmamıştı. Böyleydi Metin. Anlayışsız, kaba, düşüncesiz bir insandı. Son zamanlarda içinde bastıramadığı bir Metin nefreti vardı. Rüya ve Özge'nin konuşmasını istemediği günlerde Ercüment de Metin'e karşı bir mesafe koymuştu fakat askerden döndükten sonra pek uzak kalamamışlardı.

HİSSİZ AŞIKWhere stories live. Discover now