oy ve yorum unutulmasın :(:
❧
b_chan: bak
uzun zamandır konuşuyoruz
1-2 ay oldu ve bu kimliğini bilmediğim birisiyle konuşmam için çok fazla bir süre
biliyorum başta söylemeni istemedim ve buna saygı duydum ama merak ediyorum
çevrede çok fazla insan var ve ben paranoyaklaşmaya başladım
gönderildi. (07:13)
görüldü. (08:00)folklor3: sabah uyandığın gibi bunları mı yazdın sahiden
b_chan: gece uyuyamadım diyelim
folklor3: neden uyuyamadın
b_chan: seni düşünmekten
folklor3: hoşuma gittiğini söyleyemem
b_chan: o yüzden söylemedim
kim olduğunu çok merak etmeye başladım ve bunu durduramıyorumfolklor3: haklısın chan
bunun olacağını zaten biliyordum
sadece biraz sabredemez misinb_chan: yani kim olduğunu söyleyeceksin
folklor3: söyleyeceğim
aslında apaçık gösteremem sadece bir işaret vereceğim umarım anlarsın o zamanb_chan: nasıl bir işaret
folklor3: o an anlayacaksın
b_chan: işaretin ne olduğunu bilmeden nasıl anlayabilirim
bak ben o kadar zeki biri değilimfolklor3: hayır sen o kadar zeki birisin
ve çok merhametlisinb_chan: pekâlâ gitme vaktim gelmiştir
folklor3: tamam tamam bir şey demedim
sadece bekle olur mu
sonunda mutlu mu yoksa daha mı kötü olacağımızı bilemesem de
kim olduğumu bilmeni istiyorumb_chan: folklore'un kim olduğunu bilmek istiyorum
folklor3: elbette
öğreneceksin sadece o zamana kadar biraz sabretb_chan: peki öyle yapacağım
okundu. (08:34)•
Uzun zaman sonra ilk kez okula gitmek, insanların arasına karışmak başta midemi bulandırdı.
Minho'yla birlikte bahçe kapısından içeri girdikten sonra ayrı binalara yönelip birbirimizden uzaklaşmıştık. Alice nerelerdeydi bilmiyordum ama yalnız hissediyordum. Binanın merdivenlerini tırmanırken ellerim çantamın iplerine gitti, sertçe yutkunup yanımdan geçen ya da merdivenin ucunda veya ilerde bana atılan bakışları görmezden gelmeye çalıştım. Herkes neler olduğunu biliyor olmalıydı. Ben yokken hepsi konuşmuş olmalıydı. Ama şimdi yüzüme karşı acıyan bakışlar atacaklardı.
Görmezden gelmem gerekiyordu.
"Ilea! Ilea! ILEA!"
Orda, merdivenlerin ucundan bana doğru koşan, sarı saçlı ve gözleri burdan bile parlayan tanıdık sima kalbimi bir anca sıcacık yapmaya yetti. Alice.
Direkt boynuma atlayıp bana sımsıkı sarılırken kollarım refleks gibi ona dolandı. "Sonunda gelebildin..." âdeta cıvıldıyordu.
"Sonunda..." Diye mırıldandım yalnızca.
Geri çekilip yüzüme baktığında onu ne kadar özlediğimi ancak fark edebilmiştim. Muhtemelen o da benimle aynı şeyi fark etmişti. "Çok özlemişim." Diye homurdandı dudak büküp. "Hadi sınıfa gidelim, ders başlayacak. Felix seni merak ediyor." Elimden tutup çekiştirirken ona direnmedim.
Kaşlarım çatıldı. "Felix kim Alice?"
"Bir çocuk." Omzunun üzerinden bana dönüp kıkırdayarak konuşurken yanakları pembeleşmişti.
Birlikte aşinası olduğum sınıfımıza gittik. Herkes anında sessizleşince mideme bir kram girmişti. Alice, insanların yargılayıcı düşüncelerini asla önemsemeyen birisiydi. Beni, ikimizin oturduğu sıraya getirdiğinde yeni bir çocukla karşılaştım. "Ön sıraya geç Felix Lee, sıranın sahibi geldi." Dedi Alice bilmiş bir tavırla. Bahsettiği Felix buydu demek, yabancı bir havası vardı. Gri tonlarına boyanmış saçlara ve burnunun üzerinde, gözlerinin altına yayılmış çillere sahipti.
"Hey, merhaba Ilea sen misin? Alice hep senden bahsetti. Ben yeni geldim. İsmim Felix. Duydun zaten." Kıkırdayarak ön sıraya geçtikten sonra yerime oturdum. Bize doğru dönmüştü.
"Felix sadece bir çeneden oluşuyor Ilea." Diye tuhaf bir açıklamada bulundu Alice.
"Memnun oldum Felix."
Benim sözüm arada kaybolmuştu çünkü Felix Alice'in dediğine karşılık gözlerini kısarak ona bakmış ve "Dinlerken öyle söylemiyordun." Dedi.
Aralarında bir didişme geçerken kafamı çevirip penceden dışarıya göz gezdirdim. Alice ve Chan aynı evde yaşamadıkları için aynı zamanda da gelmiyorlardı okula. Chan biraz daha geç geliyordu. Onu okulun kapısından içeri girerken görünce mideme bir kramp girdi. Uykulu gözlerini buradan ayırt edebiliyordum. Sarıya boyalı saçları dağınıktı, siyah spor çantasını koluna takmış sürekli düzeltiyordu. Eli saçlarına gittiğinde kafasını kaldırıp önce gökyüzüne sonra da bulunduğum binanın pencelerine döndüğünde geri çekilemedim. Beni gördü. Yüzünde bir gülümseme yerini alırken saçlarındaki elini kaldırıp kısaca salladı, yutkunup elimi kaldırdım yalnızca. Biraz sonra Minho bahçede göründüğünde birlikte binalarına doğru ilerlemeye başladılar.