Camille Gauthier

27 14 1
                                    


Dün akşamın gerçek olmadığına inandırmaya çalıştı kendini Camille. Büyük ve aşırı gerçekçi bir kâbus olmasını istemişti. Fakat arka koltukta kafasını Grace'e yaslamış uyuklayan tek kollu çocuk aksini söylüyordu.

Günlerdir üçünün de başına bela olan bu pislikle aynı arabayı paylaştığına inanmıyordu. Richard'a bir yere kadar güvenebilirdi. Adam, yaptıklarından sonra, o kadar da kötü bir tip gibi durmuyordu ama Johan bambaşka bir hikayeydi. Hele de yollarını onun belirleyecek olması Camille'in ensesindeki tüyleri diken diken ediyordu.

"Ondan neden bu kadar nefret ediyorsun anlamıyorum," dedi kafasındaki ses. "Tahmin ettiğinden çok daha fazla ortak noktanız var. Mesela, ikiniz de Aaron'a ihanet ettiniz. Çocuk işin sonunda size karşı saf alırsa şaşırmam."

Camille sesi dinlememeye çalıştı. Kendine, yaptıklarının gerekli olduğunu hatırlattı ve dikkatini yola verdi. Kuzeye doğru bir saat kadar ilerleyince ana yola çıkacaklarını söylemişti Richard. Elli dakikadır direksiyon başındaydı ama birkaç harap bina haricinde hiçbir şey görünmüyordu.

"Neredeyiz?"

Yan koltuktan gelen ses Aaron'a aitti. Daha yeni uyanmış ve gözlerini kırpıştırarak etrafa bakınıyordu.

"Bilmiyorum. Muhtemelen hiçbir yerin ortasında."

"Ne kadardır uyanıksın Gauthier?"

"Bir saat oldu. Uyandığımda arabadaydım, Richard bizi yolcu ederken kuzeye gitmemi söyledi."

"Pek işe yaramamış gibi."

Camille başıyla onayladı ve susup sürmeye odaklandı. Bir an önce Johan'ın uyanmasını umuyordu sadece. Her ne kadar çocuğa güvenmiyor olsa da hiçliğin ortasında kaybolmak çok daha kötüydü.

"Günaydın sabah şekerleri." diye bağırdı Grace.

Sesi duyan Johan irkilerek uyandı.

"Neredeyiz?" dedi gözlerini ovuştururken.

Çocuğun varlığından bile nefret ediyordu Camille. "Etrafına bak. Neresi gibi duruyor?"

"Pek bir yermiş gibi durmuyor açıkçası."

Camille'in tüm nefreti bir yana Johan haklıydı. Her yön diğerinin aynısıydı ve daha önce gördüğü hiçbir yere benzemiyordu. Gözlerinin görebildiği her yeri kırmızı, yer yer turuncu kumlar ve zar zor ayakta kalabilen binalar dolduruyordu. Yaratıklar sadece iki günde dünyalarını tanınmaz hale getirmişti. Çok fazla vakitleri yoktu artık, gözlerinin önündeki tablo yeterince ikna ediciydi. Bu işi düzelteceklerse işe Alice'den başlamaları gerekiyordu, yerini bilen tek insansa arka koltukta oturuyordu.

"Bizi nasıl götürmeyi planlıyorsun Johan? Aydınlatmak ister misin?"

Bir şeyler öğrenmek istiyordu Camille, ufacık bir bilgi kırıntısı bile yeterdi. Bir şekilde ihanet edeceğinden neredeyse emindi. Zamanını bilmesi gerekiyordu, hazırlıksız yakalanırlarsa üçü de ölüverirdi.

"Şimdiye kadar sizi nasıl buldum sanıyordunuz? Aaron sayesindeydi hep."

Dökülmeye başlamıştı çocuk. Sağabildiği kadar bilgi sağmaya karar verdi. "Biraz daha açsan?"

"Pekâlâ, tam olarak nedenini bilmiyorum ama Tyafis'le bağlantılı olan her şeyi hissedebiliyorum. Aaron da ritüeli gerçekleştirdiğinden beri cemiyetin bir parçası."

"Bunu tüm cemiyet yapabiliyor mu?" diye sordu Grace. Kız bu durumdan cidden ürkmüştü.

Fakat korku yersizdi, bunu tüm cemiyet yapabiliyor olsaydı başlarına onlarla yaşıt bir suikastçı sarmak yerine daha donanımlı birilerini yollarlardı. Aaron'u istiyorlardı sonuçta ama Polonya'dan ayrıldıklarından beri peşlerindeki cemiyete bağlı tek insan Johan olmuştu. Keyfi bir karar değildi, yapamıyorlardı.

Direniş Serisi: PiyonWhere stories live. Discover now