0.7

371 51 24
                                    

* Bir kaç saat önce Luca'nın anlatımı *

Suho'nun şiddetli ısrarlarına dayanamamış hem susmasını hemde peşimi bırakması için teklifini kabul etmiştim şimdi ise beni almasını söylediğim yere doğru yürüyordum aslında bir nevi yavaş koşu yapıyordum ki o gelmeden ben geleyim

Söylediğim yer yetimhaneye çokta uzak olmayan bir plazanın yanıydı böylece ne Suho benim yetim olduğumu öğrenmeyecek ne de Hongjoong hyung'la olan bağımdan şüphelenmeyecekti ancak Suho benden erken davranmış ve ona söylediğim saatten yarım saat önce plazanın yanına gelmişti tabiki benide görmüş olmuştu

"Luca ?" diye seslenmişti "Ah erken gelmişsin o zaman erkenden çıkabiliriz " dedim gülümseyerek "Evin burası değil mi nereden geliyorsun ?" diye sordu Suho dediğime odaklanmadan 

Gergince saçlarımı karıştırdım "Marketten geliyorum evde sütümüz kalmamıştı benimde canım süt çekmişti ancak istediğim türü bulamadım " üretebileceğim en iyi yalan buydu kısmen yalan sayılmazdı gerçekten canım süt çekmişti 

"İstersen ayarladığım yere gitmeden önce alabiliriz" kafamı hayır anlamında salladım "Nereye gideceğimizi söylersen düşünebilirim" "Söylemem ancak önce annemin evden çıkarken bana kitlediği bir işi halletmek için kuru temizlemeciye gideceğiz bu sayılır mı ?" 

"Hayır sayılmaz " "O zaman gidelim arabam şurada " dedi ve mavi bir bmw'yi işaret etti zaten ailesinin ona en iyi arabalardan birini alacağından şüphem yoktu , arabaya bindik ve bilmediğim bir yere doğru ilerlemeye başladık . Yol boyunca ne ben ne de Suho konuşmamıştı Suho muhtemelen konuşmak istesede beni rahatsız etmemek için susuyordu 

Araba durduğunda ikimizde arabadan indik geldiğimiz yer oldukça süslü bir kuru temizleme dükkanıydı gerçi bu kadar süslü ve her yerinden zenginlik akan bir yere dükkan demek ayıp olurdu salon desek daha uygun 

"İçeri gelecek misin yoksa kapıda beklemeyi mi tercih edersin ?" diye sordu Suho "Yok sen işini halledip gelirsin ben burada bekleyeceğim " Suho hırkasını çıkardı ve omuzlarıma koydu ardından arabanın anahtarını uzattı

"Çok üşürsen arabaya gir " başımla onayladım aslında onu bu kadar terslememe rağmen bana hala iyi davranması hoşuma gidiyordu ama tamamen arkadaşçaydı bu hoşuma gitme durumu daha öncedende dediğim gibi ben hemcinsimden hoşlanmıyorum 

Boş boş beklemek yerine etrafı incelemeye karar verdim , geldiğimiz yerin dizayn edilişinden buranın zenginler için olduğunu anlamıştım ama etrafıma bakınca iyice emin olmuştum her taraf yüksek ve ışıltılı binalarla çevriliydi 

Kaldırımda yürüyen herkes tıpkı kuru temizleme salonunun dizaynı gibi süslü giyinmişti , hafiften üşümeye başlamıştım arabaya girmek istiyordum ama bu kadar süslü insan içerisinde basit ve gündelik kıyafetlerle lüks bir bmw'ye binmekten çekiniyordum 

Bu yüzden kimsenin anlamaması için yavaş yavaş adımlarla ilerliyordum arabaya kaldırımın ortasına gelmiştim ve bütün dikkatimi arabaya vermiştim ne zaman açarsam hızlıca içine girebilirim hesaplamalarını yapıyordum

Ancak tam o sırada hiç beklemediğim bir olay oldu fark edemediğim biri bana çarptı ve ikimizde yere düştük "Çok özür dilerim önüme bakmıyordum " dedim yere saçılan kağıtları toparlamaya başladım ancak adamın sesini duymamıştım bu sanırım kağıtları toplamamı bekliyor demekti

Kağıtları toplarken ister istemez gözüm üzerindeki yazılara ilişti ad soyad kısmında Kang Yeosang yazıyordu ve bu isim bana bir yerden acayip tanıdık geliyordu kağıtları toplamayı bitirince dank etti kafama

Bu beni terk eden annemin adıydı kafamı hızlıca kaldırdım ve adama baktım bu oydu yıllar önce beni terk eden annem "Sen ..." dedim gözlerime inanamayarak onu babamın bna gösterdiği bir fotoğrafa dayandırarak tanımıştım çene yapısı belirginleşmiş saçlarını ise sarıya boyatmıştı 

Adama kağıtları uzattım ve yerimden kalkarak üstümü silkeledim bana hala bir şey dememişti açıkcası demesinide beklemiyordum muhtemelen benim oğlu olduğumu bile bilmiyordu bu yüzden arabaya doğru değilde Suho'nun beni bıraktığı yere doğru ilerledim

"Iseul " hiç kullanmadığım adımı onun ağzından duymak bende inanılmaz bir sinir uyandırmıştı bu addan nefret ediyordum çünkü onun istediği addı bu , ona dair her şeyden nefret ettiğim gibi adımdanda nefret ediyordum 

Duymamış gibi yapacak ve Suho'nun gelmesini bekleyecektim "Iseul" tekrardan seslendiğinde arkamı dönmek zorunda kalmıştım "Ne istiyorsun benden ? " diye sordum sertçe onunla konuşmak bile istemiyordum

"Bu çarpışma yaşanmamış gibi sen hayatına ben hayatıma devam edeceğim , ne senin benim hayatımda ne de benim senin hayatında yerim yok , benim için bir yabancıdan farksızsın " adam ağzını açmak için yeltendi ancak onun sözlerini dinlemeyecek kadar öfkeliydim

"Sakın sakın bana bir şey demeye kalkma sen o hakkı yıllar önce beni ve babamı terk ederek kaybettin , sen benim için biyolojik anne sıfatından başka bir şey değilsin şimdi hiçbir şey deme ve geldiğin sosyetik hayata geri dön " dedim söylediğim her kelimeyi için kendimle gurur duyuyor adamın gözlerindeki o acıyı ve mutsuzluğu gördükçe babama yaşattıklarını yaşatmanın zevkini tadıyordum

"Iseul lütfen dinle beni açıklayabilirim" dedi adam bense güldüm hala açıklayacağı bir şeyi olduğunu sanması komikti "Neyi açıklayacaksın tam olarak , bir yabancının bana açıklayacağı neyi olabilirki , yaptığın ve sebep olduğun her şeyi biliyorum ben bana bir açıklama borçlu falan değilsin"

"Luca ne oluyor burada ?" Suho tam zamanında gelmişti şimdi o da benden bir açıklama bekleyecekti umarım konuştuklarımızı duymamıştır "İyi misin sen kıpkırmızı olmuşsun" dedi kolunu omzuma atarak "Bu kim babanın yanında çalışan biri mi ?" adam dolu gözlerini sildi ve yerdeki kağıtları aldı

"Bu konuda da mı yalan söyledi sana , kim bilir daha ne yalanlar uydurmuştur babasının oğlu sonuçta " artık canıma tak etmişti Suho'nun kolundan kurtuldum ve annem olacak adamın suratına sağlam bir yumruk geçirdim

Bunu beklemeyen adam yumruğun etkisiyle yere yığılmıştı kaşını ve dudağını patlatmıştı yumruğum bunu beklemeyen Suho'ysa hemen beni geri çekmişti "Ne yaptığını sanıyorsun sen tanımadığın bir adama yumruk atamazsın"

"Sevgilin haklı 'Luca' tabi gerçek adın buysa" haşa konuşuyordu piç kurusu bana ve babama yaptıkları yetmiyormuş gibi şimdide babama laf ediyordu yakasından tutarak ayağa kaldırım ve bir daha yumruk attım tekrar yere yığıldığında Suho beni kucaklayarak geri çekmilşti

"Bırak gününü gösteriyim şu şerefsize" diye bağırdım sinirle Suho beni adamdan uzaklaştırdı ve yere indirim kafamı gözlerim onun gözlerine bakacak şekilde sabitledi "Ne yaptığının farkında mısın sen ?" diye sordu "Öyle bir farkındayım ki daha fazlasını yapmamak için zor tutuyorum kendimi" dedim sinirim hala geçmemişti

"Luca sen asla kimseye zarar vermezsin sana zarar verenlere bile tanıdığım Luca bu değil" şimdi onada sinirlenmiştim "Belkide tanıdığın Luca'yı aslında tanımıyorsundur ha " dedim kollarından kurtularak yerdeki adama son bir kez baktıktan sonra arabayla yürüdüğümüz yolu geri gitmeye başladım

"Nereye gidiyorsun !" Suho arkamdan bağırdı bu olaydan sonra onunla vakit geçirecek kadar aptal değildim "Eve sakın peşimden gelme kalbini kırarım" dedim ve köşeyi döndüm hafifçe arkamı döndüğümde Suho'nun yerdeki adama kalkması için yardım ederken gördüm işte onu sinirlenmek için bir sebep daha

Bu sinirle yetimhaneye gidemezdim çünkü muhtemelen birine patlardım ve bu başıma sorun açardım , babamın yanına gidip onu üzmek istemiyordum geriye tek seçenek kalıyordu Hongjoong hyung , o hem elimdeki yaraları tedavi eder hemde beni teselli ederdi 


*Bölüm Sonu*

Sizce Luca bu kadar tepki göstermekte ve sinirlenmekte haklı mı ve bir önceki bölüm Yeosang'ın kötü bir şekilde Seonghwa'yı aramasının nedeni bu muydu yoksa başka bir şey mi oldu 

Chained to the rhythm / Seongjoong ✓Donde viven las historias. Descúbrelo ahora