21

744 73 40
                                    

Bu bölümü Quliyeva18 e ithaf ediyorum

İyi okumalar.

23 Eylül saat 06:30

Yekta

Ayağımda terlik sırtımda her zamanki battaniyem, var hızımla koşuyordum. Evden öyle telaşla çıkmıştım ki hırka ya da ayakkabı giymek aklımın ucundan bile geçmemişti. Ayağımda ev terlikleri hiç bir şeyi umursamadan boş sokakta sadece Güneş'e bir an önce ulaşabilmek için koşuyordum. Soğuk hava boğazımı yakıyor ve gözlerimin yaşarmasına neden oluyordu. Yağmurdan dolayı kayan kaldırımda koşması ise iki katı daha da zorlaşıyordu. Bu havada Güneş' in dışarıda ne işi vardı ki? Kış artık geldiğini açıkca belli eder hale gelmişti ve bunu dışarı çıktığımda daha iyi anlamıştım. Güneş bu soğukta neden dışarı çıkmıştı bir türlü anlayamıyordum. Üstelik bana yazdığı saat altı falandı. Havayı da geçtim bu saatte ne işi vardı da dışarıdaydı?

Tekrar gök gürültüsü havayı yırtarcasına bağırdığında ağrıyan bacaklarımı son gücüne kadar zorladım. Havanın bozuk ve iç karartıcı olması beni daha da endişelendiriyordu. İçten içe yaralandığından ya da daha kötüsünün olmasından korkuyordum. Telefonu biraz yukarı kaldırıp attığı konuma doğru baktım. Şu an ona çok yakındım ve buralarda bir yerlerde olması gerekiyordu.

Adımlarım gitgide yavaşlarken etrafa bakınmaya başladım. Pek lambanın bulunmadığı ve karanlığın hakim olduğu bir yerdi. Sokak lambaları olsa bile çalışmıyorlardı, büyük ihtimalle lambası patlamıştı. Çakan şimşek ve ardından duyulan gök gürültüsü ile çevrenin aydınlanması sayesinde ilerideki Güneş'i görebilmeyi başardım. Karanlıkta olması onu görmemi biraz zorlaştırmıştı. Bu yüzden ne yaptığını net bir şekilde göremesem de korkusunu buradan bile anlayıp hissedebilmek pek de zor değildi.

Hızlı adımlar ile yanına gidip şiddetli yağmurdan dolayı ıslanmış olan çocuğa sıkıca sarıldım. Gözlerindeki korku ve bedenindeki titreme ne kadar şok olduğunu kolayca açıklıyordu. Başını omzuma yaslayıp kollarını yorgun şekilde gevşekçe bana sardı. Yanında olduğumu hissetmesinin getirdiği hafif rahatlama ile titrek birkaç nefes verdi. Ellerimden birini onu sakinleştirmek adına saçlarına atıp ıslak olan saçları nazikçe okşadım. Saçlarından damlayan birkaç damla boynumdan aşağıya kayarken bedenimin titremesine engel olamadım.

Tekrar şiddetli bir gürültü duyulduğunda titreyerek bedenimdeki kollarını sıkılaştırıp yüzünü iyice omzuma doğru gömdü. Kendi kendine bir şeyler sayıklıyor ama sessiz mırıltıları asla anlaşılmıyordu. Nefes alış verişleri oldukça düzensizdi ve bu beni daha da çok korkutuyordu. Panik atak geçirecek gibi bir hali vardı ve ben sakinleştirmek için ne yapacağıma dair en ufak bir bilgiye dahi sahip değildim.

"Yekta, çok korkuyorum."

"Sakin ol yanında ben varım. Hiç bir şey olmayacak tamam mı?"

"Lütfen gidelim dışarıda durmak istemiyorum."

"Tamam şimdi gideceğim. Kalkabilirsin değil mi?"

Olumlu anlamda başını salladığında hafifçe geri çekilip sıkıca ellerini tuttum. Yüzünde gezinen gözlerimi vücuduna kaydırıp derin bir iç çekmekten kendimi alamadım. Bu soğukta ıslak şekilde durarak kendini hasta edecekti. Dışarıda sert esen bir rüzgar ve düştükçe can yakan şiddetli bir de yağmur vardı. Battaniyenin ucunu onun etrafına sarıp biraz ona doğru yaklaştım. Battaniye küçüktü ve ikimizi birden alması biraz zordu. Elini sıkıca tutup tekrar yüzüne baktım. Çok fazla yıkılmış görünüyordu ve elimden hiçbir şeyin gelmemesi beni oldukça sinir ediyordu. İlk defa bu tür bir şey yaşıyordum ve bu tür durumlarda da ne yapılacağını pek bilmiyordum.

İyi Ki Doğdun (BxT) Where stories live. Discover now