Arda'nın elime tutuşturduğu kaska baktım. Mert ve Deniz'in bu motor ve Arda'nın babasına ait spor arabasına bu kadar hayranlık duyuyor olması inanılır gibi değildi. Bana gülümsediğinde derin bir nefes verdim. "Korkuyorum deme." Dedi. "Daha önce motora hiç binmedim," Dedim omuz silkerek. "Ayrıca sana güvenmiyorum."
"Çok açık sözlüsün ya, sağ ol." Dedi. Ben de yüzümü buruşturarak ona baktım. "Bu konuda. Genelde motorcular hızlı olur, hem Mert ve Deniz'in anlattığına göre, çok tehlikeli bir motorcusun." Dediğimde kahkaha attı. "Bu tamamen bir yalan. Sadece yollar ne gerektiriyorsa onu yapan bir motorcuyum."
Çağan'la olan son konuşmamızın üzerinden iki gün geçmişti, o zamandan beri Mavi Ay üzerinde soğukluk herkesin dikkatini çekiyordu.
Mert ve Deniz, beni okul çıkışı yeni keşfettikleri kafeye çağırmıştı. Ben de giderken Arda ile karşılaşınca onu da çağırmıştım, o da motoru ile gitmeyi teklif etmişti.
"Hadi tak artık şunu." Diyerek kaskı gösterdi. Saçlarımı geriye atarak kaskı taktım. Arda da kaskını takıp motora binmişti. Arkasına bindim. Motorun çalışma sesinden hemen sonra hızlandık. Gözlerimi sıkıca yumarak bu gereksiz aksiyonun bir an önce bitmesi için dua ettim.
"İşte geldik." Gözlerimi yeniden açtığımda bu aksiyonun ne kadar sürdüğü hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kaskı çıkarıp sağ bacağını diğer tarafa atarak motordan indim. O da indi, kaskları arkaya atıp içeri girdik. "Neden buluşmak için kasabanın diğer ucundaki kafeyi seçtiler ki?" Dedi Arda gözleriyle etrafı sürerken.
"Yemekleri daha güzelmiş."
Gözlerim ikisini bulduğunda Arda'ya gösterip oraya ilerledim. Mert'in yanına ben oturdum, Deniz'in yanına Arda. "Birlikte mi geldiniz siz?" Dedi Deniz. "Evet. Arda'nın aptal motoru ile daha hızlı geliriz diye düşündük." Dedim.
"Kutsalıma laf etme." Dedi üçü bir ağızdan. "Kesin sesinizi."
"Ne alırdınız?" Gelen garsonun elinden menüyü alırken bir saniyelikte olsa yüzüne bakmıştım. Çağan'ın yanında sürekli gördüğüm yeşil gözlü çocuktu. Menüyü Arda'ya uzattım, "Soğuk kahve. Sütsüz." Dedim. Arda, menüden siparişini verdikten sonra gitti, çocuk.
"Bu çocuğun kim olduğunu biliyor musunuz? Bizim okulda da gördüm." Dedim. Arda kafasını salladı. "Bizim sınıfta, on ikilerden işte. Adı Berat." Kaşlarımı kaldırarak çocuğa yeniden baktım. Çağan ile neden bu kadar yakınlardı acaba?
"Şu hamburgeri sen de söylemeliydin, Tuana. Aşık olacağına yemin edebilirim. Önündeki on yıl boyunca yapılacaklar listene ekle!" Dedi Deniz ağızı doluyken. İğrenircesine yüzümü buruşturdum. "On yıl boyunca yapılacaklar listesime neden bunu ekleyeyim ve neden böyle bir liste yapayım?" Dedim gözlerimi devirerek.
Soğuk kahvem geldiğinde hemen içmeye başladım. Kahve kadar güzel hiçbir şey yoktu. "Cidden on yıl boyunca yapılacaklar listen yok mu?" Dedi Arda da. "Hayır."
"Bence yapmalısın." Dedi Mert de. "Şu gereksiz konuşmayı kapatır mısınız?" Dedim sinirle.
"Pekâlâ, o zaman son on yılda bir şeyi değiştirecek olsan bu ne olurdu?" Diye sordu Arda da bu kez. Bir an düşündüm. Annemin gidişini değiştirir miydim? Hayır. Peki Çağan'ı? Ya da Gamze'nin eve gelmesi? Ortaokul boyunca yaşanan onca şey... "Seni ilgilendirmez." Dedim sertçe. Soğuk kahvenin içindeki pipetini yeniden dudaklarıma götürüp içtim.
"Sen gergin misin bugün biraz?" Diye sordu, Arda yine. "O, hep öyle." Dedi Mert de. Bir şey söylemeden, parmaklarımın arasındaki pipeti hareket ettirerek, bardağın içindeki buzlarla oynadım. "Neden yemek yemiyorsun anlamadım ama. Buraya yemeklerin tadına bakmak için geldiğini sanıyordum."

YOU ARE READING
Lise Günlükleri ft. Tozkoparan İskender.
FanfictionTakvimler 1 Eylül'ü gösteriyordu. Temrenli Koleji'nin ilk günüydü. Yeni bir sene, iki düşman takım içinde çok daha farklı geçecekti. Sırlar ortaya çıkacak, takımlar dağılacak, yalanlar söylenecek ve hiçbir şey, eskisi gibi olmayacaktı.