bölüm 34: taraf.

2.7K 198 652
                                    

İnsanları manipüle etmekten asla vazgeçmemiştim. Her şekilde insanları avucumun için tutmayı şu zamana kadar başardığımı düşünüyordum. Hâlâ öyle düşünüyorum yalnızca bazı istisnalar olduğunu kabul ederek. Dün bilgisayarda, mesajın gönderildiği saate yakın zamanda odama giren arkadaşın da bir zamanlar oyunumun bir parçası olduğunu sanardım.

Benim odama girme cesaretini kazanmış olması beni şaşırtmıştı. Ama yine de iyi ki yapmıştı çünkü artık sınırlarını bilmesi gerekiyordu.

Dün gece Çağan'la birlikte kamera görüntülerini izleyerek eve girenin kim olduğunu öğrenmiştik. Yarın sabaha kadar beklememi, sinirle hareket etmemem gerektiğini söyleyip beni sakinleştirmeye çalışmıştı. Evet beklemiştim ama o söylediği için değil.

Tek omuzumda asılı çantamla beraber kantine girdim ve gözümü etrafta gezdirmeye başladım. O sırada aynı anda Çağan önden olmak üzere, Yağız geliyordu. "Tuana bir saniye beni dinler misin?" Diye sordu Çağan önümde durup. Tam onun arkasında duran arkadaşı gözüme kestirince Çağan'ı göğsünden ittirip önümden çektim ve yürümeye başladım.

"Yağız-" Çağan'ın Yağız'ı uyardığını duydum ama devamı yok.

"Amacın ne senin?" Diyerek ona yaklaştığımda, siyah saçlarını geriye atarak bana döndü. Arkasındaki masaya yaslandı. "Anlamadım?"

"Ne yaptığını anlamayacağımı mı sandın, Melisa? Odama gizlice girip diğer takım üyelerine onları tehdit etmişim gibi göstermeye çalışmanı... Bunları anlamayacağımı mı sanıyordun?" Tek kaşı havaya kalktı, ben kollarımı göğsümde birleştirirken, o tırnaklarını arkasındaki masaya vurarak ses çıkardı.

"Sana bunu yapmamış olsam, yanımdan geçerken yüzüme bile bakmazdın, öyle değil mi? Beni her zaman, herkese yaptığın gibi bilmeden yargılar ve aşağılayıcı konuşur ama asla gelip sorgulamazdın. Ucu sana dokunduğu için karşıma geçip hesap soruyorsun. Ama senin yaptığın şey de iyi bir şey değil, di' mi?"

Güldüm. O, konuşmaya devam etti. "Bu kez de ben kaos çıkarmak istedim, bu kez de ben insanları birbirine düşürmek istedim. Bir kere de ben oyun oynamak istedim, avucumun içinde tutmak istedim. Olamaz mı?"

Kafamı iki yana sallayarak ona biraz daha yaklaştım. "En azından denemişsin ama bak, olmamış... Beni iyi dinle. Oyunları ben oynarım, sen yalnızca -bu zekayla- bu oyunun bir kuklası olursun. Ben istersem var olur, ben istersem yok olursun."

"Kimin kukla olduğu belli olmaz..." Dedi.

Yanındaki sandalyeyi çekmeden hemen önce birkaç kez masaya sertçe vurarak dikkatleri daha da üzerimize topladı. Masasının üzerine çıktı. "Beni iyi dinleyin, hepiniz. Özellikle de sen," Diyerek parmağını bana doğrulttuğunda gülmemek için kendimi zor tutuyordum. "Tuananaz Tiryaki. Herkesin korktuğu o meşhur kız, değil mi?"

"Palavra."

"Hepsi birer palavra," Derken gözlerinin içinden ateş çıktığını söylesem yalan olmazdı.

"Asıl kukla sensin. Oyunun başrolü sensin ve ayrıca asıl kukla da sensin. Artık bir taraf seçip okulda yeniden bir düzen elde etmeliyiz bence. Ona haddini bildirmek için uğraşan kendine Rakun diyen kişinin yanında olmalıyız. Ben bunu yaptım çünkü Tuana bunu benden Rakun istedi. Onun istediklerini yaptığımız sürece," Sandalyeye bastı aşağıya indi ve tam karşımda durdu.

"Daha mutlu olabiliriz. Ve biraz intikam. Ya da tamamen intikam..."

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken kafamı salladım, "Kolay gelsin. Ne diyeyim?" Dedim. "Ama bunları yaparken başına gelecek her şey için önlem almayı unutma, olur mu?"

Lise Günlükleri ft. Tozkoparan İskender.Where stories live. Discover now