XXIII- Sensitive

2.3K 170 295
                                    

İmparator Louis sert biriydi. Disiplini severdi. Lakaytlığa, alaya hiç meyil etmez, kendisiyle veya biriyle dalga geçilmesinden hiç hoşlanmazdı.

Ama bir o kadar da yumuşak bir kalbi vardı.

Sekiz yaşında Vizigot'ta iken birçok kötü tecrübe yaşamıştı, küçük yaştan itibaren kardeşi için ağabeylik değil de babalık yapmaya başlayacak kadar sorumluluk sahibi olmuştu, ailesi katledilmişti, ölümü görmüştü ve içinde bir yerlerde hep sevgi eksikliği yaşamıştı. Buna rağmen İmparatorun, içinde bir sevgi boşluğu olduğundan haberi dâhil yoktu.

Öylesine hayat koşturmacasına odaklanmış; öylesine bu yaşına dek kardeşi ve devleti için çabalamak üzere kendini yetiştirmişti ki, sevginin tam olarak ne anlama geldiğini veyahut kalbinde nasıl bir hisse vesile olduğunu bile bilememişti. Aslında kardeşini seviyordu ama ona karşı sevgisini hiç belli edememişti. Çünkü nasıl sevilir, sevgi nasıl gösterilir, sevdiğin insana neler dersin diye bir şey görmemişti. O sadece rekabet dolu bir toplumda, değer verdikleri için hayatta kalmayı öğrenmiş ve onlara öğretmişti.

Ta ki, sevginin vücut bulmuş olduğu bir prensle karşılaşana dek bu sevgi sözcüğüne hep yabancı kaldı.

Yalnızca vergi almak üzere gittiği Doğu Roma topraklarında böylesine güzel, kalpte derin ve anlamadığı türde hislere neden olan bir erkekle karşı karşıya geleceğini nereden bilebilirdi? İçinde aslında bir sevgi boşluğu olduğunu ve bu boşluğun bir insanın yeşil gözlerinde saklı olduğunu nereden bilebilirdi? Aşkı tadacağını, bir gülüşün kalbinin binlerce mil koşmuş gibi hızlı atmasını sağlayacağını nereden bilebilirdi?

İmparator, içindeki bu duygusal boşluğu, yanına aldığı prensle doldurmuştu ve bu sevgi öyle güzeldi ki, gittikçe bağımlısı olduğunu fark edemiyordu. Duygu yüklü kararlar aldığını, tattığı sevginin geçmişteki öz disiplinin ve mantığının önüne geçtiğini fark edemiyordu.

Pamir, ormanın derinlerinde, karşısında duran Vizigot Kralı Konrad'a elini uzattı. Yüzündeki o sırıtış da, Kral Konrad'ı gülümsetti ve elini sıkmayı kabul etti.

"Anlaşmak güzel, Pamir."

"Hem de nasıl..." Elini çekip kılıcın kabzasına koydu ve onu sardı. "Aynı fikirde olmak beni güvende hissettiriyor."

"İmparatorun ölmesi hepimiz için kârlı bir adım olacak."

Pamir gülümsedi. "Doğrudur."

"Anlaşmayı bir daha gözden geçirelim..." Kral Konrad ellerini arkasında bağlayıp, yavaş ve ağır adımlarla sağa sola yürümeye başladı. "Onu öldürmeyi başarınca ben Hun topraklarına karışmış, kendi ülkeme ait olan kısmı tekrar alacağım."

Rona arkadan huzursuzca kıpırdandı, bakışlarını eğdi: Bir gece baskınla bize savaş açıp, her yanı yağmaladıktan ve yüzlerce sivili öldürdükten sonra ceza olarak sizden aldığımız toprakları yani, diye düşündü ama bunu sesli söyleyemedi.

"Öyle..." dedi Pamir neşeli bir tonda ama yine de suratı ciddiydi, sadece gözlerinin hafif kısılmış olması ve ses tonu gösteriyordu neşesini.

"Ve?"

"Ve biz de hak ettiğimiz tahtı alacağız elbette. Bir Vizigot'un ve aptal bir Romalı'nın tüm hanedana yayılmasını kabul etmek, saygınlığımıza büyük bir lekedir!"

"Yemeğine bir zehir katıp işi bitirseydik ya!"

"Yemekleri çok disiplinli bir şekilde hazırlanmaktadır. Hem hâlâ çok sevilmektedir. Birini tutup onu öldürmek hiç kolay değildir. Biz ziyafet verdiğimizde de onu zehirlersek suç bize kalır. O zaman haklıyken haksız duruma düşeriz!"

Constantinople | Larry ✔Where stories live. Discover now