0.6

1.7K 225 163
                                    

.︎✞︎.

İçi boş olan lavaboya girdiği gibi aynanın karşısına geçmiş ve morarmış çenesinde gezdirmişti parmaklarını. Düne göre şişliği dinmişken göze çarpan mor rengide biraz olsun solmuştu. Eline soğuk suyu doldurup bir çırpıda yüzüne vurdu ve derin bir nefes aldı. Bugün, dün gece alamadığı uykusu yüzünden oldukça yorgun hissediyordu Minho. Son iki ders kalmıştı neyse ki. Oda kulüp etkinliğiydi zaten, pek yormazlardı herhâlde.

Yavaş adımlarla koridorda gezerken dün gece de uyumasına izin vermeyen o isim geçmişti yine aklından. Hyunjin...
Kafasını o kadar karıştırıyordu ki onun hakkında ne düşünmesi gerektiğini şaşırıyordu Minho. Bazen sürekli dibinde bitmesi ve yakın davranışları yüzünden takıntılı bir sapık olduğunu düşünürken bazen de tatlı iltifatları, kendisini önemsemesi ve yardımcı olmaya çalışması çok kibar ve düşünceli olduğunu düşünmesini sağlıyordu.

Tanrı Aşkına! Bu çocuğun amacı neydi? Ne diye Minho'nun kendisine göre saçma ve yaşanmaya değer hiç birşey barındırmayan hayatına girmeye çalışıyor, kendisini zor durumda bırakıyordu ki?

Bıkkınlıkla nefesini verdi ve kafasındaki düşünceleri kovmak adına başını hızlıca iki yana salladı. Bir koşu sınıfına gidip çantasını aldı ardından görsel sanatlar sınıfına doğru yürümeye başladı.

Resim çizmek, ona göre sakladığı, kimseyle paylaşmak istemediği duygularını herkesin farketmesini sağlamak için en iyi yoldu. Sadece kafa dağıtmak için uğraştığı bir hobi değil; bu aciz hayatına minik bir renk katmak için mükemmel bir uğraştı resim yapmak.

Sınıfa girdi ve arka sıralarda bir yere geçti usulca. Gözler önünde olmak sevdiği birşey değildi, arka sıralarda oturmayı seviyordu. Sınıf yavaş yavaş kulüp etkinliği için gelen öğrencilerle dolmaya başladığında, Renjun dışında kendi sınıfından kimsenin görsel sanatlar kulübünü seçmemiş olduğunu farketti Minho. Yine de umurunda değildi tabi.

Eline önündeki renk renk, çeşit çeşit kalemlerden kırmızı olanı aldı ve boş kağıda birşeyler karalamaya başladı zaman öldürmek adına. Tam çizdiği şeye odaklanmış, her resim yaptığında olduğu gibi kendini dış dünyadan soyutlamıştı ki yanında hissettiği kıpırtıyla sıraya birinin oturduğunu anladı. Yine de bakma gereği duymamış ve çizimine duraksamadan devam etmişti.

Yanında oturan bedenin gözlerinin resminin ve kendi üzerinde gidip-geldiğini hissedince istemsizce rahatsız olmuştu. Bir kaç saniye sonra sıradaki bedenin, kendisine iyice yaklaştığını ve aralarındaki mesafeyi sıfıra indirip resmine doğru eğildiğini hisseti. Bununla beraber nihayet kafasını gömdüğü yerden kaldırınca burun buruna gelmeleriyle vücudu refleks olarak geriye kaymış ve kıçının üzerinde yere düşmüştü.

Sınıftaki bedenlerden kıs kıs gülme sesleri gelince utançla bakışlarını önüne düşürdü ve kalkmaya çalıştı ancak bu canının yanmasına sebep olduğu gibi kalkamamıştı da. Bakış açısına giren el ile irkilirken elin sahibini gördüğünde şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı.

Gerçi artık şaşırmaması gerekiyordu, her seferinde bir şekilde karşılaşıyorlardı. Bu elbette rastlantı, tesadüf olarak adlandırılabilirdi ama Minho, oldum olası tesadüflere inanmaz başına gelen herşeyin bir anlamı olduğunu düşünürdü. Peki Hyunjin ile bu kadar sık karşılaşmalarının nedeni neydi?

blue neighbourhoodWhere stories live. Discover now