Başlangıç

3.3K 159 23
                                    

1942,Kasım, Brooklyn, NYC

Büyük binaların gölgesinde kalan küçük bir kafede oturmuş bugünün gazetesini incelerken kardeşimin gelmesini bekliyordum.

Gazetedeki tüm savaş haberleri arasında kendine küçücük de olsa bi yer bulmayı başarmış olan genç bir yazarın hayat hikayesini okuyordum. Tüm bu kriz ve nazi olaylarının arasında insan kafasını dağıtacak ufak bir şeyler arıyordu

Dışarda başlayan yağmur ufak damlalarla kafenin camını dövüyor içimin kısa süreli de olsa huzurla dolmasını sağlıyordu. Gazetede okuyacak başka ilgi çekici bir başlık göremeyince sıkıntıyla kapatıp masaya bıraktım ve bileğimdeki saatten saati kontrol ettim. Geç kalmıştı ve bu artık beni şaşırtmıyordu.

Kardeşim hep bana geç kalıyordu

Kapıdaki küçük zilin tiz sesi duyulduğunda kafamı o tarafa çevirdim ve sonunda geldiğini gördüm. Gri paltosu yeni yeni başlayan yağmur yüzünden biraz ıslanmıştı. Islandığı için alnına yapışan siyah saçlara elini geçirerek geri attı. Buz mavisi gözler kafeyi tararken kafedeki bir kaç kızın bakışlarını üzerine çektiğini fark etmiştim

Gözleri beni bulduğunda yarım bir gülüş takınarak masama yaklaştı. Ayağa kalkarken kafamı iki yana sallayarak söylenmeye başladım bile

"Wheaton'dan buraya geliyorum ama sen kıçını iki sokak aşağıdaki kafeye getirmeye zorlanıyor musun?"

Daha yanıma gelmeden söylenmeme göz devirdi ve "Beni bu kadar özlemen gözlerimi yaşartıyor yapma" dedi. Yanıma ulaşmasıyla kollarımı ona uzattım

"Buraya gel artık tekrar mükemmel hayatıma dönmem gerek "

Gülümseyerek beni kollarının altına çekti

" Ben de seni seviyorum küçük kardeşim"

Kollarımı beline dolarken "Biz ikiziz gerizekalı" dedim. Benden ayrılıp karşımdaki sandalyeyi çekerken "Evet ve ben yedi dakika büyüğüm. Abi olmanın sorumluluklarını nerden bileceksin ki?" diye söyleniyordu.

Yaklaşık üç ay sonra onu görmüş olmanın verdiği mutlulukla gülümseyerek söylenmesini izlerken kahvemden bir yudum aldım ve önünde duran küçük menü kağıdını işaret ettim

" Bir şeyler içmek istiyorsan acele etmelisin kardeşim fazla zamanım yok"

Garson için el kaldırırken yüzünü buruşturarak bana döndü

"Ah değerli zamanından üç ay sonra bana vakit ayırabildiğin için Tanrıya şükretmeliyim haklısın"

Bana tripli olmasını anlayabiliyordum sonuçta savaştan önce her hafta görüşüyorduk ama savaş yüzünden işimin başından ayrılamıyordum. Bugün bile yarım gün için Albay Philips'e iki saat boyunca dil dökmüş ve on iki saatte Amerika'nın savaşı kaybetmeyeceğinin garantisini vermem gerekmişti

"Bunun için beni değil Hitler'i suçla James Barnes"

...

1942,Kasım, Wheaton, NJ

"Yüzbaşı Barnes, Albay Philips yarım saat içinde toplantı istedi"

Üzerimdeki paltoyu kollarımdan sıyırırken yanıma gelen askeri kafa sallayarak onaylamış paltomu eline tutuşturarak bir yere asmasını istemiştim. Masama ilerlerken bana yaklaşan kızıl kafayla adımlarımı yavaşlatıp ona gülümsedim

"Tünaydın Ajan Carter. Umarım ben yokken savaşı kaybetmemişsinizdir"

Elindeki dosyayı yanından geçen bir askere verip arşive götürmesini söyledi ve tekrar bana döndü

WHAT İF: KAPTAN BARNES [DÜZENLEMEDE] Where stories live. Discover now