41.BÖLÜM

2K 200 89
                                    

MEHLİKÂ

41.BÖLÜM

Sakince önünde ki peynirde bir çatal alarak ağzına attı Efsun. Emir gece emniyete gitmişti ve neredeyse sabaha karşı gelmişti. Adamın yakalandığını bir problem olmadığını söylemişti.

"O adam bir şey söylememiş mi?"

"Ne söylemesi gerekiyor Efsun?Bin kere sordun bu soruyu"

"Ne bileyim? Neden böyle bir şey yapmış mesela?"

"Sapık işte. Nedeni niçini mi olur? Rahatladım ama. O pislik herif dışarıda dolaşmaya devam etseydi kafayı yerdim. Hoş bir kaç yumruk dışında daha fazla dövebilseydim daha iyi hissederdim tabi"

Efsun bir şey söylemeden sırtını sandalyeye yasladı. İçi hiç rahat değildi ama elinden de bir şey gelmiyordu ki. O adam neden itiraf etmemişti ki? Sonuçta işin asıl yüzü Kenan beyde bitiyordu. Onun yüzünden tanışmışlardı o adamla zaten. Korkmuş olabilirdi, çekinmişte olabilirdi. O yüzden söylememe ihtimali yüksekti.

"Tamam artık kapatalım bu konuyu. Huzursuzluktan nefret ediyorum"

Emir uzanarak karısının elini tuttu ve avucunun içine öpücükler kondurdu.
"Bundan sonra benden bir şey saklamazsan huzursuzluk çıkmaz bitanem"

Efsun başıyla onayladıktan derin nir iç çekti.Susmak zorundaydı. Emir'in canı yanmamalıydı, babası yüzünden bir daha zarar görmemeliydi ve bu yüzden hiçbir şey öğrenmemeliydi.

___

İdil gözlerini araladığında hiç ama hiç yerinden kalkmak istemiyordu. O kadar huzurlu ve iyi hissediyordu ki kendisini. Dün gece mecburen Sarp'ın evinde kalmıştı ancak onunla asla muhatap olmamıştı. Yerinden doğrulup, ayaklarını sarkıttığında ayaklanarak geniş balkondan dışarıya çıktı. Sarp'ın düşünceli bir şekilde denizi seyrettiğini görünce biraz daha yaklaştı ona.

"Ben artık gitsem iyi olacak. Zahmet verdim sana da."

İdil arkasına döndüğünde, duyduğu cümleyle kala kaldı. "Beni hiç sevmedin değil mi?"

İdil tekrardan arkasına döndüğünde bir an ne söylediğini algılayamadı. Dalga falan mı geçiyordu. "Ne diyorsun sen ya?"

"Beni sevmedin. Ya da benim seni sevdiğim gibi sevmedin sen beni."

Sarp'ın dolu dolu bakan gözleri ve acı içinde ki ifadesi karşısında, İdil şaşkınlıkla bakmaya devam etti ona.Çünkü böyle bir şeyi asla beklemiyordu.

"Nasıl vardın bu kanıya?"

"Nasıl mı vardım? Bir de soruyor musun Allah aşkına! Önce benden uzaklaştın, sonra evlenmek istemediğini açık açık söyledin. Ayrıldığımızın ertesi günü arkadaşlarınla eğlenmeye gittin be sen! Beni kendine aşık ettin ama sen bana aşık olmadın!"

Sarp öfkeyle bağırıyordu ancak bunların karşılığı İdil de yoktu. Çünkü bunların hiç biri doğru değildi. Asıl istemeyen o iken nasıl böyle konuşurdu,

"Dalga mı geçiyorsun sen! Asıl beni istemeyen sendin, sensin. Ya ben aptal gibi seninle evlenmek isterken, senin aslında hiç böyle bir niyetin yokmuş! Ben bir ömür seninle geçirmek isterken, senin umrunda bile değilmişim"

"Sen mi evlenmek istiyordun? Bütün o sözleri söyleyen kimdi o zaman!"

"Söyledim evet! Çünkü gururumu ayaklar altına alıp seninle deli gibi evlenmek istediğimi söyleyecek halim yoktu."

Sarp'ın dudakları aralanırken iyice kafası karışmış durumdaydı. Çünkü bunları duymayı beklemiyordu. "Sen benim evlenmek istemediğimi nereden çıkardın ki!"

MEHLİKÂWhere stories live. Discover now