ep11: "Me and my broken heart."

206 17 27
                                    


İki gün.

Mew'un neden iki gündür telefonlarımı açmadığını anlamak ve nedenini bir türlü bulamadığım için çıldırmak üzere harcanan kırk sekiz saat. Epey uzum bir süre değil mi?

Tek bir sonuca bile varamadan geçen kırk sekiz saat sonrasında nihayet telefonuna bakmak aklına gelmiş gibi aramalarımı görüp buna geri dönmek yerine bir mesaj bıraktığında bilinmezlik ucu bucağı olmayan bir sinir krizine yol almıştı.

Phuket'ten döndükten sonra yoğun bir dizi çekimi programım olduğu için ona yeterli vakiti ayıramadığımı düşünüp içerlenirken onun hiçbir şeyin umrunda olmaması cidden sinir bozucuydu. Belkide abarttığımı düşünüyordu ya da olanları büyüttüğümü falan ama yine de bana bir şekilde açıklama yapması gerekirdi. Rüya gibi bir tatil günün ardından bilekliğime bakarak geçirdiğim saatlerin haddi hesabı yoktu.

Phuket'ten döndüğümüz günün ertesi sabahı dizi çekimime gittiğimizde her şey çok güzeldi. Mew beni arabasıyla çekime bırakmış, ardından sarılarak vedalaştıktan sonra basıp gitmişti. Onu son görüşüm bundan ibaretti. Daha sonra ne telefonlarıma ne de mesajlarıma cevap vermişti.

Ta ki üç dakika öncesine kadar. İlişki oyununda beni geride bıraktığını nihayet aklına getirebildiğinden mi bilmem, üç dakika önce yaşadığını belirtmek için bir mesaj göndermişti.

Ona karşı fazla doluydum. Beni ancak iki gün sonra haberdar etmesi bir şekilde canımı sıkmıştı. Hatta o kadar kafam onla ilgili dolmuştu ki, P'Best evime gelip kafamı ütülemeye başladığında bile sesimi çıkarmak yerine konuşarak kafamı dağıtmasına izin vermiştim. Tabii, Mew'un attığı mesajı fark edene kadar.

Ben ekrana öylece bakarken P'best "Böyle devam etmesine izin veremeyiz. Bunun sonu yok, sizi büyük bir uçuruma sürüklemeden önce derhal bir dur demeliyiz yoksa..." durdu. "Sen beni dinlemiyor musun?"

Başımı kaldırıp ona dümdüz baktım. "Bunları söylemek için geç kaldığını anladığımdan beri, hayır. Dinlemiyorum."

Sabır dilenir gibi nefes çektiğinde bakışlarım yeniden telefona indi ve bildirim panelindeki ismiyle bakışmaya devam ettim. Biraz naz yapmanın kimseye bir zararı olmazdı, ha-ha, belki de farkına varmazdı ve iki gün sonra ancak cevabını gönderirdi!

"Bilerek yaptığımı mı düşünüyorsun? Sahiden mi Gulf?" Bana iğneleyici bir anlamda sorduğunda aynı tonda ve imada cevap verdim. "Ben öyle bir şey söylediğimi hatırlamıyorum. Ama biliyor musun, insanın kendini bilmesi kadar güzel bir şey yok."

"Ben hiçbir zaman bu saçmalığın içinde olmadım ve destek vermedim!"

Söyledikleri benim için bir anlam ifade etmiyordu ve daha fazla onu dinlemek için çaba göstermeyecektim bile.

Mecazi anlamda ona kulaklarımı kapadığımda mesaj için daha fazla bekleyemeyeceğimi anlayıp bildirim panelindeki Mew'un resmine tıkladım. Saniyeler içerisinde önüme mesaj penceresi açıldığında yazdıktan hemen sonra çevrim dışı olduğunu görünce neredeyse ekrandaki resmine yumruk atacaktım. Ekranda iki yeni mesaj vardı.

İlki, karanlıkta çekilmiş bir fotoğraftı. Phuket'te en şirin dükkanlarının olduğu sokakta görüp aldığımız bilekliklerin bariz bir şekilde belli olduğu görüntüydü. Ve karanlıkta olsa belli olan odaya baktığımda bunun Phuket'te ki o günün gecesinde Mew tarafından yine ben uyurken çekilmişti. Çünkü uyanıkken böyle bir şey yapmaya cesareti olmuyordu, içindeki o derin ruh ancak geceleri uyanıveriyordu. Karanlıkta kendi parmaklarına kenetlediği parmaklarımı izlerken bilekliğimize bakıp gülümsedim. Parmakları kuş simgesine değiyordu. Fotoğrafın altında yazılanlar ise yine o derin ruhlu adamın kalbinden döküşmüştü.

Tanrının İşareti: MewGulfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin