9. Bölüm |Kara Lord Yaşıyor!|

6K 379 23
                                    

Nabersiniz canımın ta içleri

Bölüm sözü: Sen hala kalbimin en güzel odasındasın. Bütün gün sana kızıp küssem bile, gece uyurken üstünü örtüyorum
-Sabahattin Ali

Bölüm şarkısı: GONE, GONE/ THANK YOU (şarkıyı dinlerken müziğe değil sözlerine odaklanın lütfen. Şarkı sanki beni anlatıyor..)

Oy sınırı:55
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Benim küçük bebeğim Emre'den;
Üstüme siyah takımımı giyip ilk iki üç düğmesini çözdüm.

İlda hep beni böyle daha çekici bulduğunu söylerdi.

Ahh benim lavanta kokulu prensesim. Keşke yanımda, yanı başımda olsan. Kömür rengindeki ipek saçlarını okşasam, karamel rengindeki içi sadece benim için şevkat ile dolup taşan gözlerin, benim o gözler karşısında   ilk günki gibi heyecandan parlayan gözlerim ile buluşsa..

Sonunda bu lanet yerden çıkıyorum. Üzerime İlda'mın sevdiği takımlarımdan birini giydim. Saçlarımı düzgünce yaptım. İlda'm böyle sevmezdi. Ne zaman saçımı düzgün yapsam elleriyle çekiştirerek dağıtır "Böyle daha yakışıklısın" derdi.

Düzgün yaptım çünkü; belki bir yerlerden gelir de saçlarımı dağıtır.

İçeri giren doktor ile ayağa kalktım.

Emre çıktıktan yarım saat sonra yazarcığınızdan;

Ellerinde tuttuğu lavanta buketi ile ağır adımlar ile beyaz soğuk mermerin yamacına ilerledi. Oturdu, eline bir avuç toprak aldı. Yüzüne götürdü. Öptü, kokladı. Sanki İlda'sındam bir parçaymış gibi davrandı kuru toprağa. Lakin, bilmiyordu ki onun hayatta olduğunu. Bilsede yaşatmazdı onlara bunu yapan kimseyi yaşatmazdı, ki yaşatmayacaktı da.

Biraz daha oyalandı Emre orda. Belki saatler, belki dakikalar, belkide seneler. Hepsinin ne kadar kıymetli olduğunu anladı Emre. Eline aldığı bir avuç toprağa doğru konuştu

"Sen yokken ne oldu biliyor musun? Beni beyaz bir odaya kapattılar sevgilim.."
"Yıllar sonra, yıllar sonra Gül Hanım yanıma geldi (annesi) bana uzun uzun baktı ve şunları söyledi 'Konuşmayacaksan gidiyorum.' Benim konuşmamı beklmeş şaka gibi... ama o bilmiyor ki gelmemiş birine git demek dilsize konuş demek gibi. Ben yine sustum ve tarih gelmemiş birinin daha gidişine şahit oldu."

Burnunu çekti ve engel olamadığı hıçkırığının ağzının arasından çıkmasına izin verdi.

"Bir şey var güzel çiçeğim, bir şey var adını koyamadığım. Kırılmaktan, üzülmekten öte, parçalanmak gibi. Toplamaya çalıştıkça dağılıyor. Dağılıyorum sevgilim. Yavaş yavaş acı çeke çeke dağılıyorum."

Göz yaşlarını arındırdı yüzünden Emre ardındam yerinde doğruldu silkeledi üstünü. Son bir kez baktı beyaz mermere. Yaklaştı ve beyaz soğuk taşı öptü. Sonrada koşarak mezarlıktan çıkıp yer altına doğru gitti zaten.

İlda bebeğimden;
Kötü bir sabah daha. Emre'm olmadan uyamdığım hangi sabah güzel olabilir ki. Aşağıdaki velet Emre'ye dün bir anlık duygusal şeylerle sarıldım ama bugün kimse benden böyle şeyler beklemesin.

Ziyaretine gitmem gerekn bir sevgilim var.

Onu özlüyorum. Çok özlüyorum.

Tekrar kucağıma uzanması için, karamel rengindeki saçlarını okşamak için ve ela gözlerini benim gözlerime deydirmesi için kendi canımı bile verebilirim. Yeter ki o yaşasın.

Üzerimi siyah giyindim. En alt çekmeceye ğukoyduğum siyah baş örtümü alıp başımı örttüm. Dolan gözlerimi silip aşağı indim. Saat daha 9'du uyanık olacaklarını düşünmüyordum. Ta ki aşağıdan gelen kahkaha seslerine kadar. Bu evde fazlalık olduğumu biliyorum. En yakın zamanda evime döneceğim.

Ama çok zor. Her yerde ölen sevgilim ile olan anılarımı gördükçe deliriyorum sanki. Ölüyorum, nefes alamıyorum dolu gözlerimi silmeden aşağı indim. Merdivenlerin başında beni gören Sarmaşık ailesinin kahkaha seslerinin kesildiğini fark ettim.

Gözlerimi onlara çevirdiğimde garip garip bana baktılar. Gözlerimin kızardığına eminim.

Eylül Hanımın konuşması ile ona döndğm

"Kızım, bu ne hal? İyi misin gözlerin kızarmış. Nereye gidiyorsun? Başındaki ne hem?"

Yutkundum. Benim için endişelenmiş miydi? Yıllar sonra. Yıllar sonra biri benim için endişelendi. Buruk bir tebessüm sundum karşımdaki endişeli kadına.

"İyiyim Eylül Hanım. Çok sevdiğim birini ziyarete gideceğim sadece."

Arkadan gelen ses ile ona döndüm
"Üstündekiler ile mi? Merde bu arkadaşın mezarda mı?" dalgayla sorduğu soruyla gözlerimin dolmasını zorda olsa engelleyip sert sesim ile konuştum.

Konuşan çocuğu daha önce görmemiştim. Sanırım evdekilerden birinin arkadaşı falandı. Sert sesimi takınıp konuştuğumda salonu derin bir sessizlik kapladı.
"Evet, mezarda."

Sessizliğe dayanamayıp konuştum "Ben çıkıyorum akşam görüşürüz."

Kapıdan çıktım ve birkaç adım atmıştım ki telefonum çaldı. Daha giriş kapısından yani korumaların olduğu kapıdan çıkamamıştım. Gelen arama yer altındaki arkadaş(!)larımdan birisiydi
Aramayı cevapladığımda konuştu

"A-alo Ölüm Meleği."
"Efendim Kurt."
"O-o b-burda. Ö-ölmemiş."
"Nediyorsun Kurt. Doğru düzgün anlat."
"Siktir kızım! Kara Lord. Kara Lord burda. Kara Lorda yaşıyor!"

Elimden telefonun kayışı. Gözlerimin kararmaya başlamsı ve tutunacak bir yer bulamayıp gözlerimin kapanması.
Hepsi bir bir oldu.





Naber askmlar?
Nasılsınız?

Sınavlarınız başladı mı?
Benimkiler yarın başlıyor.
Sınavdan 40dk sonra antrenmanım başlayacak şaka gibi...

Bölğmü nasıl buldunuz?

Benim içime sindi açıkçası.

Bölümleri bu uzunlukta tutayım mı?

Kitapta şunu şunla değiştir dediğiniz bir yer var mı?

Hangi takımlısınız?

Ben evvelden ezele kadar Fenerbahçe'liyim.

İlda?

Emre?

Junior Emre?

Diğerleri?

Mezarda mı diyen çocuk?

Eylül Hanım?

Kurt?

Gül Hanım?

Emre'nin annesinden sevgi görmeyişini bekliyor muydunuz?

Sizleri seviyorum.

Tüm eleştirileriniz benim için çok değerli.

İyi kötü. Lütfen eleştirmekten çekinmeyin. Ama lütfen çokta kırıcı olmayın.

İyi akşamlar

İlda İzgiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora