O gün Armin, kucağında bir kitapla nehirden aşağı koşarak geldi.
Armin Arlert'in okyanuslar, buzdan topraklar, alevli sular ve özgürlük vaadiyle Eren Jager'ı kendine köle yaptığı o gün, karşılıksız aşkları için Eren'i boğan çiçekleri doğurdu.
hanah...
Eren bir gün Armin'i arıyordu. Küçük bir nedenden dolayı. Pek hatırlamıyor. Eren'in ODM bakımı veya bir kitap bulma konusunda yardımına ihtiyacı olabilir.
Önemli olan, Eren'in Armin'i her zamanki saklanma yerlerinin hiçbirinde bulamamış olmasıydı.
Ne kütüphanede, ne bodrumda, ne yatağında, ne duşlarda.
Ancak onu bulduğu yerde kalbini parçalara ayırır ve soğuk pençelerle sıkar. Eren'in daha önceki düşüncelerini doğrular.
Eren, Armin'i Annie'nin kristalinin önünde bulur. Armin saçma sapan konuşuyor. Sarışın yerde oturuyor, dizlerine sarılıyor ve gününden bahsediyor. Okyanus hakkında.
Ona, hiç okyanusa gidip gitmediğini soruyor ve ağlamaklı gözlerle cevap vermesi için yalvarıyor.
Annie cevap vermiyor.
Eren ses çıkmasın diye eliyle ağzını kapatıyor. Böylece Armin, kapının arkasında kulak misafiri olduğunu fark etmez.
Gerçek buydu.
Bu Eren'in rolüydü. Eren, Armin'in her zaman konuştuğu kişiydi. Her zaman güldüğü, her zaman oynadığı. Her zaman kitabını okuduğu.
Eren, Armin'in okurken her zaman yaslandığı kişiydi.
Sadece bir kristal değil.
Düşünceleri doğrulandı. Armin, Berthold'un aşkını miras aldı.
Kendisinden ayırt edemeyecek kadar bu aşkta kayboldu.
❀
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
