17. bölüm

641 83 22
                                    

Beomgyu ve Taehyun çikolatalı milkshake'lerini içerken karşısında başını masaya koymuş ve sessizce iç çeken Yeonjun'a bakıyorlardı.

Beomgyu anlamsız sessizlikten bıkıp "Bize artık ne olduğunu söyleyecek misin?" diye sordu.

Yeonjun sıkıntıyla başını kaldırdı. "Beomgyu-yah... Ne yapacağım?"

Beomgyu, Yeonjun'un yüzündeki üzüntünün sahte bir kopyasını kendi yüzüne yerleştirip başını masanın üstündeki koluna yasladı. "Ne konuda ne yapacaksın hyung?"

Taehyun göz devirdi.

"Soobin."

Beomgyu biraz ciddileşir gibi oldu ve endişeyle konuşan Yeonjun'a baktı.

"Babam devam ediyor kapıma dayanmaya. Bir gün Soobin'e bir şey olacak diye ödüm kopuyor. Veya o evdeyken bir şey olacak diye..."

"Ve sen ne yapmayı düşünüyorsun?"

Taehyun konuşmanın başından beri ilk defa söz almıştı.

Yeonjun neşesini kaybetmiş bakışlarını dikti Taehyun'un yüzüne. "Onu kendimden uzaklaştıracağım."

Beomgyu şok. "Ne- Neden?"

"Bu iş çözülene kadar zaten. Şuan sadece tehlike çekiyorum kendime. Ve o..."

Yeonjun dolan gözlerini cafenin camından gökyüzüne çevirdi. "O son günlerde çok mutlu. Kendimde bu mutluluğu bozacak hakkı görmüyorum."

Beomgyu sinirle elini uzamış saçlarından geçirdi. "Hyung, sen onu bırakınca çok mu mutlu olacak sence Soobin hyung?"

Yeonjun sessizliğini korudu.

"Ben söyleyeyim hayır olmayacak! O senin sayende yeniden açtı gözünü, senin için tutundu hayata! Şimdi sen onu bırakırsan..."

Dolu gözlerini Beomgyu'ya çeviren Yeonjun "Sus!" diye bağırdı öfkeyle. "Kapa çeneni Beomgyu."

"O çöker hyung. Ölecek kadar acı çeker. Belki ölmek ister. İyi giden tedavisini yarıda bırakır-"

Beomgyu'nun konuşması masalarına inen yumrukla kesildi. Yeonjun kıpkırmızı olmuş ona bakıyordu.

"Sus dedim. O acı çekmeyecek daha fazla. Tam tersi, söylediklerin ben yanında kalırsam gerçekleşecek. Ben Soobin'e sadece acı getiriyorum Beomgyu. Benim yanımda kaç defa ağladı biliyor musun?"

Yutkundu kuruyan boğazı yüzünden.

"Kaç defa acıyor diye aradı beni tedavisinden yorulduğu zamanlar biliyor musunuz? Kaç defa uyurken kabus gördü ve adımı sayıkladı biliyor musunuz?"

Çocuklar susmuş, karşılarında gittikçe ağlaması güçlenen Yeonjun'a bakıyorlardı.

"Hep aynı kabusu görüyor Soobin. Önceden, o bendeyken babamın gelip bana..."

Taehyun acıyla yutkundu. Bu kabusı o da biliyordu. Soobin gerçekten çok sık görüyordu o kabusu. Taehyun hala hatırlıyordu Soobin'in nefes nefese uyanıp kabusunu anlattığı zamanları.

'Onun seslerini duyuyorum Hyun-ah. Ağlayışı, yalvarışları geliyor kulağıma. Bağırma sesleri. Sonra kalkmaya çalışıyorum endişeyle, ona ulaşmaya çalışıyorum. Ama olmuyor. Ona yardım edemiyorum. Sesleniyorum, çağırıp duruyorum onu ama gelmiyor.'

Taehyun sadece bunları duyduğunda nasıl midesi bulanmıştı. Bizzat bu anıyı yaşayan Yeonjun ise bunları sevdiği kişinin kabus olarak tekrar tekrar yaşadığını öğrendiğinde ne düşünürdü?

"Benim yüzümden... Benim yüzümden acı çekti o gün. Engel olamadım. O çaresizce beni bekliyordu ve ben yanına gidemedim..."

Beomgyu öfkeyle bağırdı. "Sen o anlarda bahçede hayatın için mücadele ediyordun hyung! Kendini suçlama!"

Yeonjun arkasına yaslanıp yüzünü ceketinin koluna sildi. "Her neyse. Ben kararımı verdim."

O ana kadar çok nadir konuşmuş olan Taehyun, Yeonjun'a baktı. "Hyung?"

"Efendim?"

"Sen ilk Soobin hyung'u gördüğünde neden onun yanına gitme ihtiyacı hissettin?"

Yeonjun'un dudaklarına minik bir tebessüm kondu. "Bilmiyorum, sadece ona iyi gelmek istedim. O öylece ağlıyordu ve ben elim kolum bağlı oturamazdım."

"Soobin hyung sen yokken daha çok ağlıyor."

Yeonjun içi parçalanırcasına baktı Taehyun'a.

"Ne..."

"Kabusunda seni gördüğü zamanlarda senin yanına ulaşmaya çalışıyor, gözlerini açmaya çalışırken pes etmek istediği zamanlarda en büyük desteği yine sendin. Soobin hyung'un hayali neydi biliyor musun hyung? Kore'ye gelince seninle eve çıkmak istiyordu."

"Sadece senin yanında olmak istiyor. Ne kadar acı çekti sen daha iyi biliyorsun. Yeonjun hyung, sen Soobin hyung'un her yarasını sardın. Sen ona yeni bir hayat hediye ettin."

Yeonjun'un gözlerine o aptal yaşlar yeniden dolmaya başlamıştı.

"Şimdi onun da senin için aynısını yapmasına izin ver. Ondan her hangi bir bahaneyle kaçma... Onun sana her şeyden daha çok ihtiyacı var. Senin de aynı şekilde. İzin ver iyileşmene yardım etsin."

Gözleri dolan Beomgyu burnunu çekerek Yeonjun'un eline uzandı.

"Taehyun haklı. Hyung sen... Çok acı çektin. Senin de dinlenmenin zamanı gelmedi mi? Hiç bir şeyden endişe etme artık. Sadece birbirinizi iyileştirmeye bakın. Bundan sonra her zorluğu ben üstleneceğim."

Taehyun son kez konuştu. "Sen gidersen hem kendini hem Soobin hyung'u bir kez daha öldüreceksin. Bunu yapma hyung."

Üçünün gözleri de masada titreyen Taehyun'un telefonuna çevrildi. Soobin arıyordu.

Taehyun aramayı cevaplayıp hoparlöre aldı. "Evet hyung?"

"Hyun-ah.. Yeonjun sizinle mi? Haber vermeden çekip gitmiş. Telefonuna da bakmıyor, endişeleniyorum."

"Evet benimle hyung."

"Söyleyin eve geri gelsin o zaman. Acıktım ve ona ihtiyacım var."

Yeonjun gülerek göz yaşlarını sildi. Masanın üstündeki telefonunu alıp ayağa kalktı. Ağlamaktan kızarmış yüzüne tezat bir şekilde kocaman gülümsüyordu.

Beomgyu "Nereye gidiyorsun hyung?" diye sordu endişeyle.

"Eve gidiyorum. Sevgilim için yemek yapmam gerekiyor."

Taehyun ve Beomgyu, üzerindeki siyah kıyafetleriyle koşarak uzaklaşan Yeonjun'u izlediler.

Taehyun ve Beomgyu, üzerindeki siyah kıyafetleriyle koşarak uzaklaşan Yeonjun'u izlediler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
can't see | yeonbin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin