1.Bölüm: Rüzgarın Estiği Yön

5 0 0
                                    


VK
👑
1.Bölüm

"Rüzgarın Estiği Yön"

"Rüzgarın estiği yönde gitmeliyiz belki de, fırtınanın saçlarımızı uçurmasına izin vermeliyiz sadece."

Bölüm şarkıları:
  Happier Than Me/ Cereus Bright
  Vor i Vaglaskógi/ KALEO

'Sözlerime Sayın Rüzgâr Ülkesi'ne saygılarımı ileterek başlıyor ve uzatmadan konuya giriyorum. Ülkelerimizde olan felaketlerden -her ne kadar gizlesek de- bahsetmek istiyorum. Bu olanlara göz yummamalı, arkamızı dönmemeliyiz. Kendi ülkemizde olan aşırı iklim değişikliklerinin bence hepimiz farkındayız ve halklarımız ne kadar kendi ülkelerinin iklim ve koşullarına alışmış olsa da diğer felaketlerle baş edemeyebilir. Çünkü artık değişen iklim sadece kendi ülkelerimizi değil, sınır ülkeleri de etkiliyor. Acil olarak bir araya gelinmesinin tedbir ve önlemler üzerine kararların görüşülmesinin uygun olacağını düşünüyorum. Geri dönüşlerinizi bekliyor olacağım.

Saygı ve sevgiyle kalmanızı diliyorum.

Güneş Ülkesi Kraliçesi M. Daphne'

 
🫐

"Elena!" Diye bağırdım kıyafetlerimi giyerken. Üzerimde krem rengi salaş ve basit bir elbise vardı. Elbisenin üzerinde de göğüslerimin altından kalçamın üstüne kadar uzanan iplerini zorla geçirdiğim, siyah, deri korse var. Saçlarımı yine en baştan örememiştim o yüzden sesleniyordum Elena'ya. Kapıdan girdiğinde önce üzerime baktı, kıyafetlerime... "Mari?" Dedi sorarcasına. "Mari'nin işleri var, çıkacağım şimdi. Buralar sana emanet." Dedim. O sırada saçlarımı örmeye başlamış hatta yarıya gelmişti. Elleri hızlıydı. Yarısından kendim devam ettim ve ucuna siyah bir kurdele taktım. "Sihirle de yapabilirsin saçını biliyorsun değil mi Mari?" Dedi. "Ama seninki gibi olmayacak ki o zaman." Dedim. Oklarımı ve küçük bıçağımı aldım. Elbisemin kemerlerine sıkıştırdım. "Dikkatli ol."dediğinde endişeleneceğini tahmin ediyordum tabii ki.

Atımı da alacaktım. "Carmen'in yanına gideceğim önce. O beni korur." Dedim gülümseyerek. Büyük, ahşap, işlemeli kapıya doğru ilerledim. Tam çekip açıyordum ki bağırdı arkamdan. "Yedin mi sen bir şeyler?" Ah şimdi buna çok kızacaktı, yememiştim. "Aç olmuyorum genelde." Dedim. "Ah Mari!" Dedi kızarcasına. Beklememi söyledi ve çıktı, ardından çıktım bende. Kalenin arka çıkışına ilerlerken yakaladı beni, elinde kare kesilmiş kekler tutuyordu. "Yeni yapmışlar, ye biraz." Dedi. Keke baktım bir süre. Anlayamadım içinde ne olduğunu. "Mavi meyve var mı bunun içinde?" Diye sordum. Meşhurdu burada mavi meyveli kek. "Yok tabii, sana getirir miyim hiç?" Dediğinde gülümsedim. O beni çok iyi tanıyordu, o çok iyi bir dosttu. Ağzıma küçük küçük tıktım kekleri. Arkadan çıktım hemen, muhafızlara görünmemem lazımdı. Koşarak Carmen'e gittim. Onu da aldıktan sonra dört nala beraber gidiyorduk artık. Yüzümde esen rüzgarın soğukluğu, kulağımdaysa rüzgarın sesi vardı. Rüzgarın estiği yönde gidiyorduk şimdi.
Zihnim bulanıktı, ülkelerdeki felaketler artıyor, sınır ülkeleri de etkiliyordu. Biz... Güneş Ülkesiydik. Güneş Ülkesi halkı olarak Güneş'in değişikliklerine ayak uydurabiliyorduk lakin diğer ülkelere de ulaşan aşırı sıcak o ülkelerdeki insanları öldürebilirdi bile. Ya da herhangi bir ülkeden buraya ulaşacak farklı bir felaket olabilirdi. Yazdığım mektuplara yardım ve uzlaşma için dönen hiçbir kraliyet olmamıştı. Sadece Rüzgar Ülkesi Prensi bir mektup yollamıştı bana. Kendisinin de bu felaketlerin artacağını düşündüğünü ve insanları harekete geçirmek gerektiğini söylüyordu mektubunda. Öncelikle yöneticiler, bizler harekete geçmeliydik. Prens Buka benimle aynı görüşteydi lakin babası Kral Mergen de bir mektup yollamış ve kendi ülkelerinde bahsettiğim türden bir felaketin yaşanmadığını belirtmişti. Şimdi de ben oraya gidiyordum, Rüzgar Kraliyetine. Hem orada neler olup bittiğini görecektim hem de bir felaket var mı yok mu öğrenecektim. Rüzgar Ülkesi ile ortak sınırımız vardı fakat oradan herhangi bir afet bizi etkilememişti bugüne kadar. Ama bir diğer sınırımız olan Toprak ülkesindeki artan depremler, ülkemizde de sallantılara neden oluyordu. Devam edecek olan sarsıntılar taş üstünde taş bırakmayabilirdi. Ayrıca sıcaklığı gittikçe artan Güneş de onları tarım yapamayacak kadar kuraklığa götürüyordu. Toprak Ülkesi ve hanedanı bize karşı bitmeyen bir düşmanlık besliyordu maalesef, bizimle uzlaşmak şöyle dursun, olacak depremler hakkında bile uyarmıyorlardı. Herkes göz yummaya devam etse de ben etmeyecektim bu duruma daha fazla.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 27, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

VİCDAN KRALİYETİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin