³

1.4K 131 47
                                    

duyduğu isimle hafifçe duraksadı ve karşısındaki öğretmene baktı felix. ismini nereden biliyordu? derste mi öğrenmişti? hayır. derste öğrenemezdi çünkü herhangi bir tanışma faslı yaşanmadı. hatta bahsi bile geçmedi. kendi kendine içinden konuşan çocuk düşüncelerinden tekrar duyduğu ses ile ayrıldı.

"doğru hatırlıyorum, değil mi"

"e-evet.. doğru hatırlıyorsunuz"

neden bilmiyordu fakat sesinin titremesine engel olmamıştı. yüzü tanıdık gelmişti, hatta kolunda hissettiği   ufak dokunuşta. fakat nereden tanıyordu ki? felix insanlarla konuşmayı severdi fakat herkesle samimi bir şekilde konuşmazdı. bu yüzden üniversite de pek arkadaşı olduğu söylenemezdi.

"oh.. sen hatırlamıyor musun?"

kendisine kaşlarını kaldırarak, adeta sorgulayıcı bir tavırla soru soran adama baktı bir süre. tanıyor muydu? elbette tanıyordu. fakat nerede? nasıl.. nereden tanıyordu ki?

"çıkaramadım desem.. ayıp olur değil mi?"

hafifçe duruşunu düzeltti karşısındaki genç öğretmen. ardından hafifçe güldü ve konuştu.

"evet aslında, bir miktar kırılırım"

"çok üzgünüm. sadece biraz çıkaramamış olabilirim. ama minicik, ufacık."

duyduğu şeyler ile sesli bir şekilde güldü ve kendi çenesini kağıdı chris. karşısındaki çocuk hala aynıydı, hiçbir şey değişmemiş gibi hissetti.

"hala çok şirinsin ve bu delirmek istememe sebep oluyor."

"ha?"

"şirinsin diyorum.. tatlı anlamına gelen hani."

"şirinsin'in ne demek olduğunu elbette biliyorum. sadece beklemiyordum.."

"öğretmenin olduğum için mi?"

"yani.. belki?"

"burada okuduğunu bilmiyordum. şaşırdım doğrusu.. derste tek not alan kişi sendin ve kim olduğunu merak ettiğimde fark ettim. hiç değişmemişsin..."

"ben de hatırlasam her şey çok daha güzel olacak.."

kendi kendine mırıldanarak hafifçe gülümsemişti. hatırlamaması bir yana, karşısındakine cevap dahi verememesi bir yana kötüydü.

"tutmuyorum seni değil mi?"

"elbette hayır.. sizin için sorun yoksa benim için de yok."

"sizin? oh.. tanrım, bu biraz garipti."

"üzgünüm.. sanırım gitsem daha iyi olacak. sonra konuşsak olur mu?"

bunu demesinin üzerine chris anında kollarını göğsünden çekmiş ve felix'e bakmıştı. ardından onu daha fazla sıkmamak için başıyla onay verdi.

"olur elbette"

"görüşürüz.."

"görüşürüz"

hafifçe tebessüm etti ve saygıyla eğilerek selam verdi felix. ardından bez çantasını düzeltti ve adımlarını sınıfının dışarısına ilerletti. oraya vardığında ise hiç beklemeden kapıyı açtı ve sınıftan çıktı. kapıdan çıktığı anda sırtını kapıya yasladı ve ufak bir nefes aldı. gözlerini kapatıp soluklanırken aklında sadece onun kim olduğu ve nereden tanıştıkları dönüyordu.

gözleri kapalı bir şekilde dururken gözünün önüne fark etmeden birkaç anı gelmişti. birbirini sıkıca tutan eller, sıkıca sarılan bedenler ve sıcak nefesleri neredeyse vücudunda hissetmişti. yüzlerini göremeden gözlerini araladı ve hafifçe silkelendi. saçma hayaller kurmak için oldukça yanlış bir yer, yanlış bir saatti.

hızlıca adımlarını ilerletmeye başladı. dersi bitmişti ve okulda durmasının bir anlamı yoktu. eve gidip kendisine dinlenmek için bolca vakit ayırabilirdi. aklında çoktan ufak bir plan kurmuştu bile. eve girdiğinde ilk önce güzel bir duş alacak, sonra rahat kıyafetler giyerek televizyonun karşısına geçecek. başladığı animeyi izlerken ise bir şeyler atıştıracaktı.

hafifçe güldü ve adımlarını kampüsten dışarıya ilerletti. son merdivenlerden de indiğinde çoktan okuldan çıkmıştı. çantasını ve saçını hafifçe düzeltti ve metro durağına doğru ilerledi. hesaplarına göre öğlene çoktan eve varmış olacaktı. durağa gelip sırtını duvara yasladı ve kulaklığını takarak müzik dinlemeye başladı.

sonunda metro geldiğindeki kulaklığını da taktı ve metroya bindi. çantasından okuduğu kitabı, gurur ve önyargı'yı eline aldı. kitabı açarak en son kaldığı yeri buldu ve arkasına yaslanarak okumaya başladı. yolda geçirdiği uzun süreyi kitap okuyarak, ya da bir şeyler yazarak değerlendiriyordu. ona iyi gelen şeylerden biri kitap okumak, diğeri ise bir şeyler yazmaktı.

metrodan diğer metro'ya, ondan da kullandığı toplu taşıma otobüsüne bindiğinde saatin 12'ye yaklaştığını görmüştü. gözleri yorulduğu için kitabı kapattı ve usulca çantasına yerleştirdi. gözlerini kapatıp başını koltuğa yasladı ve bir süreliğine gözlerini dinlendirdi.

otobüste duyulan durak uyarısıyla kendi durağına geldiğini idrak etmiş, gözlerini açarak oturduğu yerden kalkmıştı. inmek için orta kapıya ilerledi ve açılmasını bekledi. açıldığında adımını kaldırıma attı ve otobüsten indi. yavaş adımlarla evin yolunu tuttu. eve vardığında ise duş dahi alamadan kendisini koltukta uyurken bulmuştu.

literature // chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin