20.bölüm

10.9K 528 24
                                    

bölüm şarkısı => Mavi Gri - Hayatım Leş

tatili değerlendirerek sürekli bölüm yazıyorum, bu yüzden tatil bitene kadar en fazla üç dört günde bir yeni bölüm gelecek.

satır arası yorumlarınızla ve oylarınızla destek olursanız çok sevinirim

°
Geçmişim buğulu bir camın ardından beni izliyordu.
Benim yarınım yoktu, benim bugünüm yoktu.
Yalnızca geçmişim vardı ve ben onu görmemezlikten geliyordum.

Hatıralar, anılar, yaşanmışlıklar öylesine canımı acıtıyordu ki.

Ruhumu uzun zaman önce terk eden çocukluğumun babamın ruhunda can çekiştiğini görmüştüm.
Yaşama tutunmaya çalışan çocukluğum son nefeslerini verirken dizlerinin üzerine yatmış öylece izlemiştim.

Peki ya şimdi? Şimdi karşımda Tan'ın çocukluğu vardı. Onu da öylece izleyebilecek miydim?
Gözlerimin önünde can vermesine izin verecek miydim?

Boğazımı zorlayan bir yumru, göğsümü sıkan bir acı vardı.
Dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Tan." Gözleri mavi irislerimi bulduğunda gerçek dünyaya şuan dönmüş gibiydi.
Önce duraksadı ve hemen ardından konuştu. "Efendim?"

Ne diyecektim? Nasıl ağzımı açıp konuşacaktım?
Göz yaşlarım yanaklarımdan akmadan nasıl ifade edecektim ona kendimi?

Anladı, yalnızca gözlerimin içine bakarak beni anladı.
Sessizliğim ona en yüksek tonda ki çığlık gibi ulaşmıştı.

Nefes kesici görünen adem elmasının hareket ettiğini gördüm.
Büyükçe yutkundu ve ardından "Girelim." Dedi. "Sana göstermek istediğim yerler var."

Beni yönlendirmesine izin verdim.
Daha ufacık bir melekken bırakıldığı yetimhanedeydik.
Çocukluğunun geçtiği koridorlarda yürürken her bir köşeye dokunuyordu gözlerim.

Demirden bir kapının önünde durduk. Derin bir nefes alıp kapıyı araladı.
İçeri girdik.
En az on tane yatağın düzenli bir şekilde dizilmiş olduğu bir odaydı.
Yatakhane olmalıydı.

Tan'ın adımları tam yedincı yatağın önünde durdu. Epey eski görünen yatakların hiç değişmediği aşikardı.
Gözlerim yatağın üzerinde dolandı. Küçük Tan ışıl ışıl gözlerini doğrudan yüreğime sunmuş, sıcacık hissetmemi sağlıyordu.

"Burası benim yatağımdı." Ağzından çıkan her bir söze dikkat kesildim. "Her gece uyumadan hemen önce pencereye döner gökyüzünü izlerdim. Ardından kendime bir yıldız seçer ve onunla arkadaş olurdum." Donuk gözlerini yatağın yanı başında duran pencereye çevirdi. "O yıldız bütün sırlarıma ortak olurdu." Gülümsedi. Buz gibiydi, içimi ürperten gülümsemesi yavaşça söndü. "Yaşım büyüdükçe yıldızların ertesi gün aynı yerde olmadığını kavradım. Sonra düşündüm ki anne ve babamın bile beni terk ettiği bu dünyada yıldızların terk etmeyeceğini düşünmek tam bir aptallıktı." Boğazıma batan yumru daha çok büyüdü ve nefes almamı engelledi. Ona doğru adımlarken "Hayır." diye fısıldadım. "Hayır böyle düşünme."

Gözleri aniden bana çevrildiğinde durdum. "Söylesene Elyasa, dün yanında olan kim var bugün?"
Bu acıtmıştı.
Zaten gerçekler en çok canımızı acıtan şeyler değil miydi?

Tan yutkunduğunda gözlerimi kaçırdım. "Ben.." Kafamı iki yana salladım. "Önemli değil." Söylediklerinden pişman olmuş gibiydi fakat olmamalıydı.

BAYKUŞ (bölümleri kaldırılmamıştır.)Where stories live. Discover now