Kendi Zihninden Kaçış

728 262 234
                                    

                                                                              - - - Paradoks - - -


Yoğun ve uzun geçen, bir gecenin ardından sırt üstü, uyuduğu yatakta gözlerini açtı. Öylece tavanda biriken sonra damla damla aşağı düşen su seline bakıyordu. Her kış havalar düzelsin de şu tavanı yaptırayım. Diye düşünse de havanın iyi olduğu zamanlar akmadığı için hiç umursamıyordu. Dışarda adeta musluktan su boşalırcasına, yağmur yağıyordu. Hızlı, seri ve iri tanelerin çatıya değdiği anda ki duyduğu, çatırtı ona terapi gibi geliyordu. Yerinden kalktı, hava kapalıydı. Gün daha doğmamıştı, günü doğurmak Yine ona kalmıştı. Bir günde bensiz doğamaz mısın? Diye sitem etti. Yüzünde belli belirsiz bir şaşkınlık oluştu.

Bu saate onu uyandıran şey neydi? Bilemiyordu. Sol tarafında ahşap masanın üzerinde duran, sigarasına uzandı. Gözlerini kapatıp, dünden hazırladığı her bir sigara tanesine yazdığı yazılardan bir tanesini çekti. Sigaranın üzerinde; "Ne düşündüğünü biliyorum, ne isteyeceğini de beni bulmaya kalkışma. Ben seni bulurum" yazıyordu. Tüyleri diken diken olmuştu. Bunu ben yazmış olamam, yazsam hatırlarım dedi. Kendi kedine daha sonra Sigarasını yaktı. Pencereye doğru yürüdü, yağan yağmur damlalarını saymayı düşündü ama bunun ne kadar imkansız ve saçma olduğunun farkındaydı. O saatte başka ne yapabilirdi ki, pencereden dışarı baktı.

Karşı kaldırımın üzerinde arada bir ışığı sönen, sonra tekrar yanan lamba direği vardı. Işığı sönmüştü. Sigarasından bir duman aldı. Işığın tekrar yanması ile lambanın altında ki siyah yağmurluk giymiş adamı fark etti. Öylece oturmuş etrafı izliyordu. Birden yüzünü ona döndü sanki ona bakıyordu. Ayağı kalktı elinde bir şey tutuyordu. Gözlerini dikmiş onu izliyordu, elin ki cismi kaldırıp ona doğrulttu, tuttuğu şeyden ışık saçılınca, elindekinin fener olduğunu anlamıştı. Adam feneri kapatıp, tekrar açtı. Sonra bunu yine tekrarladı. Işığı yaktı, söndürdü bunu yine yaptı. Pencereden bakıp, ne olduğunu anlamaya çalışan Marcell, adamın kendisine birşeyler anlatmak istiyor olabilme ihmali üzerine yoğunlaştı. Bu saatte bu yağmurda bir başına dışarda evinin penceresinin karşısında öylece oturan bu adam kimdi onu tanıyor olabilir miydi ? Marcell'in zihnini bir merak duygusu sardı ama daha kötüsü ürperiyordu. Zihnin derinliklerinde içinde bir yerde bir ses onu tanıdığını fısıldıyordu. Nereden tanıya bilirdi ki; Elinde yanan sigarasından bir duman aldı ve pencereye üfledi.

Camda oluşan buğuya, "- _-" çizdi. Lamba direği tekrar yandı. Yüzünde bir şaşkınlık belirdi. Adam artık orada değildi. Sadece bir an gözlerini kaçırmıştı. "Ah olamaz bu kadar kısa süre de kimse olduğu yerden kaybolamaz." Dedi. Kalbi eskisinden daha hızlı çarpıyordu. Pencereyi açtı, kafasını dışarı çıkardı. Sağa baktı karanlık. Sola baktı. Sessiz. Kendi kendine "nereye gitti bu adam "dedi ve kapı çaldı. Kalbi sanki dört nala koşuyordu. Saat 3:37 gecenin bu saattin de kim gelebilirdi ki? Yoksa 'O' mu dedi. Tüyleri diken diken oldu ve nabzı onu rahatsız edecek seviyede atıyordu. Ürpere ürpere kapıya doğru ilerlerdi, kapının merceğinden baktı. Kimseler görünmüyordu ama koridorun ışığı açıktı. Korktu geri çekildi, merak duygusu sardı içini ve tekrar baktı. Kapıda dikilmiş baktığı yerden ona bakan siyah yağmurluk giyen adamı gördü.

Adam feneri tutunca ışık parıltısından gözleri kamaştı, geri çekildi. Korkudan sarardı, terlemeye başladı. Kapı yine çalındı. "Gi gi gitmezsen polis çağırıcam." Korkudan kekeliyordu. Adam kapının ardından seslendi.
"- Bu saatte polis karakolu'nu araman olup, biteni anlatman ortalama 65 saniye sürer. Onları buraya gelmesi, hava şartlarına bakarsak ve bulunduğun konum itibari ile 45 dakika sürer. Bu süre kapıyı kırıp. Seni öldürüp sonra evi temizleyip kaçmam için çok ideal bir süre " dedi. Marcel'in gözlerinin içi büyüdü. Kar beyazı teni şimdi sap sarı kesilmişti. Nabzı o kadar hızlı atıyordu ki biraz daha sürerse bu durum kalbi durucaktı. Kortuğunu belli etmek istemiyordu. Kendini toparladı ve "Kimsin, gecenin bir yarısı benden ne istiyorsun? Beni tanıyor musun?" dedi Adam, boğazını temizledi ve "- senden nefret ediyorum. Sen, sen olduğun için senden nefret ediyorum." Dedi.
Ardından şiddetli bir ses geldi. Kapı kırılmadı ama zayıfladı, ikicisine dayanamazdı. Marcell olduğu yerde zıpladı. Hiç bu kadar korkmamış ve çaresiz kalmamıştı. Dili tutulmuştu ve söyleyeceği şeyler sadece kafasındaydı ağzı kilitlenmişti. Kapı açıldı ve onu gördü, siyah yağmurluk giymiş adam yüzü belli olmuyordu. Üzerine doğru bir adım attı. Marcell olduğu yere yığıldı. Uyandı sırılsıklam olmuştu. Islaklığı ayak parmaklarına kadar hissediyordu. "Oh kabusmuş." Dedi. Geceden açık bıraktığı tv de yabancı bir sinema vardı. Doğruldu, üzerinde ki cips paketini yere düşürdü. Koşarak kapıya doğru gitti. Kapı yerinde ve sağlamdı. Bir rahatlama duygusu sardı vücudunu. Tekrar salona geçti. Masanın üzerinde akşamdan yarım biraktığı su şisesini aldı. Tek dikişte bitirdi. Hızlıca pencereye doğru yürüdü. Pencereye doğru attığı her adımda nabzı biraz daha hızlanıyordu. Pencereden dışarı baktı.

ParadoksWhere stories live. Discover now