Hasta Bir Zihin

428 206 128
                                    

- - Klinik--
Gecenin karanlığı onu korkutmasa da, kalp atışlarının artmasına neden olmuştu. ''SON BAHARIN İLK GÜNLERİ'' olmasına rağmen hava baya soğuktu, Etrafına bakındı. Havayı kaplayan sis bulutları, görüş mesafesini kısaltıyordu. Birden bir çıtırtı duydu. Kim var orada dedi. Ses çıkmadı, hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Sert bir cisme bastı ama ayağının altında çoktan yumuşamıştı. Aldırmadı, az ileride ki ağaca yaklaşınca bastığı şeyin ağaçtan düşen '' ELMA''lardan herhangi biri olduğunu anladı. Hızlandı, önünde hızla yürüyen biri vardı. Kendisinden kaçıyor, fikrine kapıldı.


Arkasından onu takip eden birinin de olduğunu hissediyordu, sisler azaldı. Önünde siyah şapkalı, hafif iri biri arkasına bakmadan ilerliyordu. Kalbi deli gibi çarpmaya başladı.Zihninin derinliklerinde bir yerde, bir ses önünde ki kişiyi tanıdığını fısıldıyordu ona. Önündeki adam aniden durdu. Arkasını döndü, onu kendisine bakarken görünce, yüzü aniden sarardı. Karşında gördüğü kişi yine oydu. Kendine kendi gözlerinden bakıyordu. Okadar tuhaf ve karmaşık hissediyordu. Bu nasıl olabiliyordu? Bilmediği bir ikizi mi? Vardı. Arkasından bi ayak sesi duydu. Korku ile heyecan zihnini sarmış.





Tatlı bir merak duygusu zihni temizledi. Arkasına döndü, bu kadarıda pes doğrusu, ona bakan gözler, onun baktığı gözlerden farksızdı. Yüz aynı yüz, rüzgarın ona getirdiği koku yine onun kokusuydu. Gözleri karardı. Kafasında belli belirsiz zili sesini andıran bir ses yankılandı.
07:19 alarm çalmaya başladı. Uyandı sırtında ki ıslaklığı fark etti. Gördüğü kabus onu iyi terletmişti. Ağzı boğazına kadar kurumuştu. Doğruldu, yatağının başında ki diğer teki olmayan terliği sol ayağına giydi. Solun daki masanın üzerinden su şişesini aldı.



Bir yudum aldı. Suyu içerken, odanın köşesinde ki kocaman saksı fark etti ve suyunu yudumlayarak ilerledi. Saksıda Ki ''Çınar ağacının'' dibine şisenin için de kalan suyun tamamını boşalttı. Şişeyi odanın köşesinde duran çöp kutusuna atmak için ilerledi. Çöpe yaklaşınca, Mary' i gördü. Bugün yüzün hiç gülmüyor. Mary dedi. Mary cevap vermedi. Bana hala küs müsün? Kaç defa özür dilemem gerekiyor. Bu defa küslük işini çok abarttın dedi. Mary yine cevap vermedi. İyi dedi robert, oda dan dışarı çıktı. Kapıyı sertçe çarptı. Yanına genç, uzun ve dağınık şaçlı biri yanaştı. Elin deki ilaçları göstererek. Efendim buyrun ilacınız dedi.


Robert gözlerini kıstı, yine beni zehirlemeye mi? Geldin "Kötü Çoçuk" dedi. Yüzünde yumuşak bir gülümseme ile efendim, eski halinize tekrar dönmeniz için size yardımcı olmaya çalışıyoruz. Diye karşılık verdi. Robert ilacı genç çocuğun elinden aldı ve ağzına attı. Yukundu, oldumu ağzımı kontrol de edersin, şimdi sen dedi. Malesef bana verilen emirler bu yönde üzgünüm diyerek kafasını aşağı indirdi.
Robert sinirlenerek kim veriyo bu emirleri gelsin birde bana söylesin kendi kendinizi emir yağmuruna tutuyorsunuz, kimse sorgulamadan kabulleniyor. Ben etmicem! Dedi.



Cristian, robertin sinirlendiğini fark edince, bir şey söylemeden uzaklaştı. Cristian uzaklaşınca. Robert ilacı ağzından çıkarıp, cebine koydu. Etrafına bakınarak salonda ilerlerken sol tarafta oturan, ikide bir yayını kesilen, arada karıncaların film çevirdiği Tv'ye anlamsızca dalmışlardı. Çoğu kendi yaşıtıydı. Hemen ilerde duvar dibinde birini fark etti. İlerledi ve kim bunlar "Yaşlı adam" sen tanıyo musun? Dedi. Adamın yüzünde ki şaşkınlık ifadesini fark edince, onunda bilmediğini anladı. Pencereye doğru ilerledi, güneş ışınları tenine değdi, içinin ısındığını fark ediyordu.



Hava güneşliydi, martıların çoğu denizin üzerinde uçuyor, olsa bile elinde ki "Simiti" ufak ufak parçalara ayıran, kadının yanında elindeki parçaları ne zaman atıcak, acaba diyerek dolanan bir kaç martı isyan çıkarıp, kadına saldırmaları an meselesiydi. Kadın elinde parçaları atarak, döndü. Robert'in içini anlamsızca bir sevinç ve çocukluğun da ki huzur kapladı.Nabzı hızlanmaya başladı. Kadının yüzü ona hiç yabancı gelmiyordu. Çok eskiden beri tanıdığı biriyidi, öyle hissediyordu. Çocukluğuna kadar inen bir anın hislerini hissetmişti.



Kadın ona baktı bi an, O masum, tatlı Şevkatli bakış, robetin kafasının içinde geçmişini karıştırmak için nöronları herakete geçirmişti. Kadın, Belli belirsiz şeyler söyledi. Sesi gelmiyordu ama dudaklarını ' Artık buradayım' diye okudu. Robetin içi, ufak bir çocuk kadar huzurlu olmuştu. Geçmişine dalıp bu yüz ifadesi kime ait diye kendini zorlarken. Birden gözünün önünden uçan bir şey fark etti ve bu kesinlikle martı değildi. Kafasını pencereden dışarı çıkardı. Yerde kanlar içinde yatan kadını, öylece hareketsiz görünce gözleri büyüdü. Bütün huzur, mutluluk yerini özlem, elem, yalnızlık, acı, korku, ızdırap'a bırakmıştı.



Kafasında soğuk ve tek başına geçen gecelerden bi kesit canlandı hemen kayboldu. Yerde hareketsiz yatan ve ona bakan bu kadın kimdi?. Nöronlar zihnin derinliklerine kadar inmiş, robettin çocukluk anılarını eşelemiş. Zihnini darma duman edip. Sonunda aradığı şeyi bulmuşlardı. Robert sessiz ve boğuk sadece bir tıslama kadar çıkan sesiyle Anne dedi. Nefesi kesildi, nabzı Hızlanmaya başladı. Geçmiş anılarını eşelemiş olması hiç iyi değildi. sol kolu uyuşmaya başladı, nabzı normalin çok üstündeydi, yere yığıldı. Beyninin içi çınlıyodu.(çınnn) annesinin sesini duydu.




Robert 'buradayım gelsene' yüzünde tatlı bir gülümseme oluştu. Son nefesini verdi.
Robert, "DENİZ KENARINDA BİR SAHİL KABASI" olan Manarolla da ki tedavi gördüğü, klinikte sebebi belirsiz bir şekilde kalp krizi geçirip. Hayatını kaybetti. Kendisinin akıl sağlığı bozuktu. Çoçukluğun beri yaşadığı zorluklar onun aklını bir köşesin de yığılmış. Acı, mutsuzluk, yalnızlık, soğuk, ıslak geçirdiği günleri onu çok yıpratmkştı. Mary dediği kişi, Da Vincinin resmettiği Mona Lisaydı. Onu eşi Mary sanardı. Bazen gülerken görür, bazen gülmediğinden bahseder.






Annesi, Robertin önünde araba çarpması sonucu gözlerinin önünden bir kaç metre havanalıp daha sonra yerde sürüklenerek, bi kenara yığılmış ve hayatını kaybetmişti. O anı hafızasından hiç çıkmamıştı. Onu baya etkilemişti. Daha sonra Robert kimsesiz çocuklar yurduna verilmiş. Çocukluğunu, gençliğini yalnız, mutsuz, acı dolu, kimsesiz bir şekilde geçirerek. Hafızasına o duyguları biriktirip, kendi zihnini parçalara bölmüş, ağır hasar bırakmasına neden olmuştu. Yaşlı adam ise kliniğin salonunda asılı olan Albert Eistein'nin tablosuydu. Ona yaşlı adam der, her baktığında bunlar kim 'yaşlı adam' , salonda tv izleyenleri göstererek.







Bozuk tvye anlamsız bakanlar ise onun gibi tedavi gören akıl hastalarıydı. Odasında ki boş saksıyı hergün sular, kendisine ilaç getiren personelin onu zehirleceğini sanardı.
Tüm bunları robertin ölümünden sonra, yazıp kitap haline getiren kişi ise ünlendi. 82 ülkede, 19 dile çevrilen Klinik adlı kitap en çok satan kitaplar arasında ilk sıraya yerleşti. Gelirlerinin bir kısmını Robert'in anısına Kliniğe bağışlandı. Peki tüm bu olup biteni anlatıp, kitap haline getiren kim?...
Benim The BadBoy.
- - Son- - #Syzjk
Takip edin.. Destek olun..

ParadoksWhere stories live. Discover now