-4-

2.5K 272 322
                                    



Jisung sabah alarmını tam 6.00'a kurmuştu, normalde daha erken uyansa da geç kalmamayı garantilemek istemişti.

Uyanır uyanmaz hazırlanmıştı. Çantası zaten dünden hazırdı ve ödevleri de tamdı. Öğretmenleri tarafından her zaman örnek bir öğrenci olarak görülse de önceki gün okulu asmıştı ve bu şimdi kafasına takılmıştı.

Buçukta tamamen hazırlanmıştı. Yemeğini genelde okulda yerdi, bazen de yemezdi. Kilo almayı seven biri de değildi zaten.

Annesinin seslenmesiyle kapıdan geri dönmek zorunda kalmıştı.

"Jisung, saat erken değil mi?"

"Evet anne erken ama ben okula tek gitmeyeceğim, bir arkadaşımla gideceğim. O yüzden erken çıksam daha iyi."

"Senin arkadaşın mı var?"

"Evet, neden bu kadar şaşırdın ki?" Jisung annesinin böyle bir tepki vermesini beklemediği için başta ne diyeceğini bilememişti.

"Yok, yani şaşırmadım. Sadece senden ilk kez böyle bir şey duyuyorum, bu yüzden biraz garipsedim. Neyse, kimmiş bu arkadaşın?"

"Oturduğumuz apartmandan biri. Neyse anne, ben çıkmalıyım. Görüşürüz."

"Adı ne-" Jisung annesini dinlemeden çıkmıştı, çünkü sosyal hayatı hakkında konuşmayı sevmezdi, özellikle annesiyle. Çünkü ne zaman konuşmaya kalksalar annesi mutlaka olumsuz bir şey bulup bunu Jisung'un kafasına takardı. Jisung bu kez bunun yaşanmasını istememişti, bir kez olsun kalbini dinleyip Minho ile arkadaş olmak istiyordu.

Kapının önüne çıktığında Minho'nun henüz gelmediğini fark etmişti. Saat zaten erkendi, bu yüzden sorun etmemişti.

Yaklaşık on dakika sonra Minho da inmişti. Saat 7.05 olsa da Jisung yine bir şey dememişti, sonuçta beş dakikadan bir şey olmazdı. Ancak eğer kendisi geç kalmış olsaydı olaylar kendisi açısından tamamen değişirdi.

"Ah Jisung, çok beklettim mi seni?"

"Hayır, ben geleli çok olmuyor zaten. Hadi gidelim yoksa yine geç kalacağız."

"Tamam, ama bekle. Sana bir hediye getirdim."

"Hediye mi? Neden?"

"Dün günüm senin sayende çok güzel geçti. Bu yüzden sana teşekkür amaçlı bir hediye vereceğim."

"Hediyeye gerek yok, cidden. Hem zaten ben de çok güzel bir gün geçirdim."

"Jisung, zaten çok büyük bir hediye değil, lütfen kabul eder misin?" Minho elindeki küçük paketi Jisung'a doğru uzatırken aynı zamanda gözlerinin içine bakıyordu. Jisung bu yüzden paketi almak zorunda hissetmişti.

Paketi açtığında içinden bir bileklik çıkmıştı. İplerle sarılı bir bileklikti, sade ve hoş görünüyordu, yani tam Jisung'un beğeneceği türden bir hediyeydi.

"Çok güzel, teşekkür ederim. Nereden aldın?"

"Kendim yaptım, bak, bende de aynısından var." Dedikten sonra kolundaki bilekliği göstermişti. Jisung ona gülümsedikten sonra o da bilekliği takmaya çalışmıştı ancak başaramamıştı, zaten tek eliyle bağalayabilmesi pek de mümkün değildi.

Minho bunu fark etmesiyle Jisung'un bileğini tutmuştu ve bilekliği bağlayıp çok sıkmadan bir düğüm daha atmıştı.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim, neyse hadi gidelim artık."

"Tamam."

Jisung yolda yürürken Minho'ya bir kez daha bakmıştı, dünden daha değişik görünüyordu. Davranışları da daha değişikti, önceki günkü konuşkan ve meraklı Minho gitmiş, onun yerine utangaç ve kibar bir Minho gelmişti. Ancak Jisung, Minho'yu henüz pek tanımadığı için bunu fazla kafasına takmamıştı.

Phobia | MinSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin